📌 Hiç akrostiş yazdınız mı? Hepimiz en az bir kez olsun denemişizdir. Fakat bir akrostiş var ki edebiyatımızın en güzel aşk şiiri olmasının yanı sıra gizemli hikâyesiyle de merak uyandırır. Sezai Karakoç'un Monna Rosa şiirinden bahsediyoruz. "Monna Rosa. Siyah güller, ak güller" dizeleriyle başlayan ve herkesin gönlünde yer edinen bu mısralar, okuyucular arasında efsanevi bir hal aldı. Bunun nedeni şiirin ilk harflerinin oluşturduğu "Muazzez Akkaya'm" ismiydi.
➡ Sezai Karakoç, Mülkiye yıllarında yazdığı Monna Rosa'yı, ikinci sınıfta bir kır gezisindeyken arkadaşlarının ısrarıyla okudu. Ertesi gün üst sınıftan arkadaşı, Sezai Karakoç'tan bu şiiri istedi ve ondan habersizce Hisar dergisine götürerek yayınlanmasını sağladı. Ardından şiir o kadar çok ilgi gördü ki adına nazireler dahi yazıldı. Fakat 30 yıl boyunca bu dizelerin akrostiş barındırdığını kimse anlamadı.
Tam bir muamma haline gelen şiirin hikâyesine dair Karakoç'un hiçbir şey anlatmaması, birçok efsanenin ortaya atılmasına neden oldu.
➡ İlk efsaneye göre Sezai Karakoç, üniversite yıllarında okul arkadaşı Muazzez Hanım'a âşık olur. Uzun müddet açılamasa da bir gün cesaretini toplar ve aşkını dile getirir. Fakat müspet karşılık alamaz, reddedilir. Gel zaman git zaman okul biter. Mezuniyet töreni yapıldığı sırada Karakoç, yazdığı şiiri tam da Muazzez Akkaya'nın karşısında okur. Alkış tufanı koparan ve üç kez art arda okunması istenen şiir Monna Rosa'dır.
➡ Sahneden ineceği sırada Muazzez Hanım yanına gelerek ona hala teklifinin geçerli olup olmadığını sorar. Karakoç "Senin aşkın artık benimkine yetişemez" diyerek hayır cevabını verir. Ertesi gün Muazzez Hanım'ın intihar ettiği duyulur.
➡ Gelelim efsanenin ikinci versiyonuna. Sezai Karakoç bir kıza âşık olur, kimseye de anlatamaz içindekileri. Kız bir şeylerin farkındadır ama emin değildir. Karakoç, arkadaşlarının ısrarıyla katıldığı davette yine arkadaşlarının ısrarıyla, sahnede yazdığı bir şiirini okur. Monna Rosa'ya aittir bu dizeler. Sevdiği kişi de oradadır fakat nişanlanmıştır. Sezai Karakoç sahneyi terk ettiği sırada kız koşarak ardından gelir ve parmağındaki yüzüğü göstererek isterse çıkarıp atacağını söyler. Sezai Karakoç ise "Artık senin aşkın benimkine yetişemez" diye cevaplar.
📌 Bu efsanelerin ardından gerçeklere dönelim.
➡ Birincisi Monna Rosa şiirinin kıta başlarındaki harflerinin yan yana getirilmesiyle "Muazzez Akkaya'm" akrostişi ortaya çıkar.
➡ İkincisi Sezai Karakoç ve Muazzez Akkaya Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğrenim görmüştür.
➡ Üçüncüsü Muazzez Akkaya intihar etmemiş, bir müddet Amerika'da yaşamıştır.
📌 Uzun yılların ardından verdiği röportajda Akkaya; iddia edildiği gibi konferans salonunda bir şiir okuduğunu hatırladığını aktarırken, salondan kaçtığı iddiasını reddeder. Aralarında herhangi bir duygusal ilişkinin olmadığını da söyler.
📌 Şehir efsanesinin tam aksine, Muazzez Akkaya esin kaynağı olduğu Monna Roza şiirinden hiç haberdar olmamıştı.
📌Vakarı ile tanınan Sezai Karakoç, uzun yıllar bu şiir hakkında konuşmadı. En sonunda arkadaşlarının sorusu üzerine ilk ve son kez açıklama yaptı. Vezinsiz şiirlerin yazıldığı, serbest şairlerin eski edebiyatı kötülediği bir dönemde, Karakoç hece ile şiir yazmaya karar verdi.
Şiiri nasıl yazdığını ise şöyle anlattı:
"O dönemde şiirlere yabancı isim verme geleneği vardı. Bir de bu serbestiler gül ile dalga geçince ben de ''Monna Rosa'' koydum şiirin adını. Tek gül anlamında bir şey. Tamamıyla kendimi denemek için yazdım şiiri. Akrostiş şiir yazma modası vardı bir de. Genç şairler çok hevesliydi akrostiş şiirler yazmaya. Ben de gencim tabi, hem hece ölçüsüyle olsun hem de akrostiş olsun diye bir şiir de ben kaleme aldım. Okuldan bir arkadaşımın ismiyle yazdım."
Monna Rosa hakkındaki efsaneleri ise reddetti:
"Şiirin akrostiş olduğu çözüldü. Sonra da herkes bir rivayet uydurdu. Şiiri Mülkiye'de okumuşum da birisi intihar etmiş. Ne şiiri Mülkiye'de okudum ne de birisi intihar etti. Şairinin reddettiği şiir diyorlar. Hepsi uydurma. Birisi benim yüzümden intihar etse ben yaşayabilir miyim? İşte böyle, bir daha bu şiirle ilgili hiçbir şey söylemeyeceğim, ilk ve son…" Salihe okuturuz
Şehir efsanelerini yıkıp geçti böylece Sezai Karakoç…
🌹 #SezaiKarakoç'un #MonnaRosa şiiri, edebiyatımızın en güzel aşk şiiri olmasının yanı sıra gizemli hikâyesiyle de merak uyandırdı. Herkesin gönlünde yer edinen bu mısralar, okuyucular arasında efsanevi bir hal aldı.
— Fikriyat (@fikriyatcom) March 2, 2021
👉 Peki, Monna Rosa şiirinin hikâyesi neydi? pic.twitter.com/RXv0fGH8DL