Fatih Sultan Mehmet, "Ya ben İstanbul'u alacağım, ya İstanbul beni" anlayışıyla İstanbul'u fethetmeyi kafasına koymuş ve dönemin teknolojisini üst düzeyde kullanarak; hatta bilgi ve birikimleriyle onu aşarak, Peygamberimizin (sav) müjdesine kavuşan komutan olmuştu.
"İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur" diye asırlar öncesinden müjdeliyordu Resul-i Ekrem (sav) İstanbul'un fethini. Sultan Mehmet Han, bu şerefe nail olmuş ve yüzyıllar boyu tüm dünyanın gözdesi olan İstanbul'da nihayet Müslüman sancağını dalgalandırmıştı.
İSTANBUL FATİH'TEN ÖNCE KAÇ KEZ KUŞATILDI?
İstanbul, Fatih'ten önce tarih boyunca toplam 29 kez kuşatılmış ama bu kuşatmaların hiçbiri başarıya ulaşamamıştı. Stratejik konumu, boğazı, önemli bir dini merkez ve ticaret yolları üzerinde olması İstanbul'u birçok devletin ele geçirmek istediği "gözde kent" durumuna getirmişti.
İstanbul, Osmanlı tarihinde ilk kez 1395'te Yıldırım Bayezid tarafından kuşatılmıştı. Fakat ne yazık ki başarısız olunmuş, Fatih'e kadar da hiçbir komutan bu konuda muvaffakiyet sağlayamamıştı.
O dönem İstanbul'u çevreleyen surlar, 22 kilometre uzunluğundaydı ve 4,5 metre kalınlığı ile aşılması en zor engeldi; ancak Fatih Sultan Mehmet için imkânsız değildi. Tarih boyunca birçok kez aşılmaya çalışılan İstanbul Surları, takvimler 1453 yılını gösterdiğinde Fatih'in azmine ve kendi keşfi olan toplarına bu defa dayanamayacaktı.
OSMANLI TOPUN GÜCÜNÜ KISA ZAMANDA FARK ETTİ
14'üncü yüzyılda tarih sahnesine çıkan toplar, Osmanlı tarafından ilk olarak 1389 yılında, I. Kosova Savaşı'nda kullanıldı. Ardından 1399 yılında Yıldırım Bayezid'in İstanbul'u kuşatması esnasında top atışları gerçekleşti.
Kale surlarını yıkabilecek güçte toplar ise, ancak 1439 yılındaki Belgrad Kuşatması sırasında tarih sahnesine çıktı. Kısa zamanda bu silahın gücünü ve önemini kavrayan Osmanlı, II. Murat döneminde Kapıkulu Ocakları içerisinde Topçu ve Top Arabacı Ocakları'nı kurdu.
O dönem için, bu çok önemli bir gelişmeydi. Ateşli silahların, özellikle topların Osmanlı tarafından benimsenerek kullanılması, onlara Akkoyunlular, Memlukler, Safeviler gibi devletler karşısında büyük bir üstünlük kazandırdı.
HENÜZ ŞEHZADEYKEN ÇALIŞMALARA BAŞLADI
Edirne'de İstanbul'un fethi için hazırlıklar yapılırken, en çok önem verilen konulardan biri, İstanbul'un surlarını yıkacak topların dökülmesiydi.
II. Mehmet, yüzyıllar boyu birçok kuşatmaya dayanmış olan İstanbul surlarını yıkmak için, topun ne kadar önemli olduğunu kavramıştı. Fatih Sultan Mehmet, çok yönlü yetiştirilmiş bir hükümdardı.
Kendisi fiziğe, silah teknolojisine ve mekanik mühendisliğine meraklı olduğu gibi bu konuda dersler almış, daha şehzadeliği sırasında top dökümüyle ilgili çalışmalar yapmaya başlamıştı.
BİZANS'IN TOP DÖKÜM USTASI OSMANLI'YA HİZMET EDİYOR
Fetih için Mimar Muslihiddin, Saruca Paşa gibi Osmanlı mühendisleri, Edirne'de top dökmeye başlamışlardı. Bunların yanı sıra "Cenevizli Donar Usta" diye anılan bir top dökümcüsü vardı. Bizans'tan kovulan Macar asıllı Urban isimli bir top ustası da, Osmanlı'nın hizmetine girdi.
Urban Usta, Bizans için de çok fazla top dökmüştü. Rumelihisarı'nın inşası sürerken Bizans İmparatoru'ndan maaşına zam yapılmasını istemiş ama Urban Usta'nın bu isteği kabul edilmemişti. Bu nedenle, hem intikam almak, hem de daha fazla para kazanmak amacıyla, "işi ehline veren" II. Mehmet hükümdarlığındaki Osmanlı'nın hizmetine girmişti.
Urban, II. Mehmet'e, İstanbul'un hatta Babil'in surlarını yerle bir edebilecek toplar yapabileceğini, sanatından emin olduğunu, ancak ne kadar uzağa atabileceğini bilmediğini söylemişti. Bunun üzerine Sultan hesapları kendisinin yapacağını söyleyerek, Urban'ı bir an önce dediği gibi bir top dökmesi için görevlendirdi.
TOPLAR İLK KEZ BOĞAZ'DA DENENİYOR
Urban tarafından yapılan ilk büyük top, Rumelihisarı'na kondu ve Boğaz'dan izinsiz geçmeye çalışan bir Venedik yelkenlisi batırıldı. Diğer topların da yerleştirilmesiyle Boğaz'da geçiş kontrol altına alındı, İstanbul'un ana ikmal yolu böylece kesilmiş oldu.
Rumelihisarı'ndaki toplar denize paralel olarak dümdüz fırlatılabilmeleri için tam su kenarına yerleştirilmişti. Fakat ortada yine de bir sorun vardı: Gemileri topla batırmak düşünüldüğü kadar kolay değildi.
Geleneksel olarak topların mesafesini uzatmanın tek yolu, havaya doğru eğimli atışlar yapmaktı. Fakat havaya doğru ateş edildiğinde, sadece top mermisi düştüğü anda gemiyi vurma şansı oluyordu. Dönemin bir görgü tanığı, Türklerin bu sorunun üstesinden nasıl geldiklerinin ipuçlarını veriyordu: "Denizin üzerinde dümdüz giden dev gibi yuvarlak toplar atıyorlar ve sanki onları yüzdürüyorlardı."
İNANILMAZ BİR TAKTİK GELİŞTİRİLDİ
Türklerin kullandıkları bu taktik, benzeri II. Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından Nazi barajlarını yıkmak için de kullanılacak olan gülleleri su üzerinde sektirme taktiğiydi.
Gülleleri su üzerinde sektirmenin taktik avantajı, daha uzak mesafelerde bulunan gemileri vurma şansını artırmasıydı. Üstelik bu sayede gemiler, batırmanın en kolay olduğu su hattı hizasından vurulmuş oluyordu.
FATİH VE MÜHENDİSLERİNİN ÜSTÜN YETENEĞİ
Bu başarıdan sonra II. Mehmet, Urban'dan, o zamana kadar görülmemiş bir top yapmasını istedi. Urban kuşkusuz iyi bir top döküm ustasıydı ama iyi bir topçu değildi. Onun bu eksiklikleri, bizzat Fatih Sultan Mehmet ve Osmanlı mühendisleri tarafından giderildi.
Yapımı üç ay süren ve "Şahî" adı verilen bu topların Edirne'de atış denemeleri öncesi, halkın heyecan ve korkuya kapılmamaları için şehre tellallar salındı; çıkacak dehşetli gürültünün sebebi önceden haber verildi.
GÖRÜLMEMİŞ TEKNOLOJİ: ŞAHÎ TOPU
Urban Usta'nın yaptığı bu ikinci topun namlu uzunluğu 8 metre, namlu çevresindeki bronzun kalınlığı 20 santim, fırlattığı güllelerin ağırlığı ise, yaklaşık 678 kiloydu. Bu gülleler, Karadeniz'den getirilen siyah bir taş ve mermerden yapılmıştı.
Top, bir gülleyi yaklaşık bir mil uzağa fırlatabiliyordu. Sesi ise, kilometrelerce uzaktan duyulmuş, güllenin düştüğü yerde iki metrelik bir çukur açılmıştı. Top muazzamdı. Ancak bu kadar büyük ve hantal bir topun bölgeye nakledilmesi hiç de kolay değildi.
Şahî (Vasiliki) adı verilen bu top için, 60 manda tarafından çekilen özel bir araba yapıldı. O kadar ağırdı ki, ustası Macar Urban bu topu kalıplara hiçbir öküz arabasının taşıyamayacağını hesaplayarak iki parça halinde döktürmüştü.
Topun önünden giden 200 kişi yolları düzeltirken, arkadan gelen 50 kişi de top geçerken bozulan yolu tamir ediyordu. İki yandaki 200'er kişi de topun kaymaması için uğraşıyordu. Büyük toplar, Edirne'den İstanbul önlerine ancak iki ayda getirilebildi.
TOPLARIN DÖKÜMÜNDE DAYANIKLI MADENLER KULLANILDI
İstanbul'un kuşatılması için 50'den fazla Şahî Topu üretildi. Bu topların neredeyse tamamına yakını, bakır ve kalayın karışımıyla elde edilen tunçtan dökülmüştü. Çünkü tunç, pahalı ama dayanıklıydı. Oysa aynı dönem bakır ve kalay pahalı olduğundan Avrupa'da toplar, maliyeti daha düşük olan demirden yapılıyordu.
İstanbul'un tarih boyunca aşılamayan surları karşısında, Fatih Sultan Mehmet'in en büyük yardımcısı bu toplar olacaktı. Topçu bataryaları dikkatlice konumlandırılmıştı ve kuşatma sırasında gerek duyuldukça yerleri değiştirilecekti.
Osmanlı topları Edirnekapı, Tekfur Sarayı, Bayrampaşa Deresi, Topkapı ve Eğrikapı arasındaki surlar önünde, üç tabya olarak konuşlanmıştı. Bazı kaynaklara göre ise, toplar her birinde dört büyük topun bulunduğu on dört batarya olarak yerleştirilmişti.
BİZANS NEDEN TOP KULLANAMIYORDU?
Bizans'ın elinde de toplar vardı, ancak bunlar Osmanlı toplarına göre daha kısa menzilli idi ve atış sırasındaki sarsıntı surlara zarar veriyordu. Bu yüzden Bizans'ın top kullanımı sınırlı oluyordu.
7 Nisan 1453 günü, gün doğumuyla birlikte bütün toplar ateşlenmeye başlandı. Fatih'in toplarının ateşi, İstanbul'da korku ve endişe yaratıyordu. Ancak o dönemki topların gülleleri patlayarak parçalanmadığı için, tesir gücü sınırlıydı.
SURLARIN YIKILMASI BU TEKNİĞE BAĞLIYDI
Fatih, ordusuyla birlikte İstanbul'a girmek için sabırsızlanıyordu ancak toplar, surlarda yalnızca küçük delikler açıyordu. Bunun üzerine Urban, topların duvarda bir üçgen oluşturacak biçimde ateşlenmesi gerektiğini, ardından daha büyük çaplı gülleler ile üçgenin tam ortasına ateş edilmesi gerektiğini söyledi.
Ertesi gün, Fatih, topçulara bu yöntemle ateş edilmesini buyurdu. İlk denemenin yapıldığı Aya Romanos Kapısı'nın surları, üzerindeki kuleler ve burçlarla beraber anında çöktü. Yöntem, işe yaramıştı.
İSTANBUL'UN FETHİNDE 'ZEYTİNYAĞI' MUCİZESİ
Topları devamlı olarak ateşleme olanağı ise yoktu. Açılan gediklerin, Bizanslılar tarafından hemen kapatılması üzerine Fatih, topların daha sık ateşlenmelerini emretti. Top soğumadan yapılan ikinci bir atış sırasında toplardan biri parçalandı ve etrafındaki askerlerden birkaçı öldü.
Atıştan sonra ısınan topun soğutulması gerekiyordu. Bunun için atıştan sonra topun namlusunun içerisine zeytinyağı dökülmeye ve namlu yağlı keçelerle sarılmaya başlandı.
Topların birden soğuması da tehlikeliydi çünkü çatlayabilirdi. Bu yüzden soğuyan topa barut konulduktan sonra tokmaklarla sıkıştırılıyor, daha sonra da güllesi konularak ateşleniyordu. Bu işlemler uzun sürdüğü için, bir top günde ancak 6-7 atış yapabiliyordu.
Sultan Mehmet Mehmet büyük toplarla ilk olarak Kaligaria (Eğri Kapı) surlarını dövmeye başladı. Ancak bu bölgedeki tahribat sınırlı olunca, San Romano Kapısı'nın karşısına geçti. Burası daha sonra bu toplardan ve gördüğü tahribattan dolayı "Topkapı" olarak anılacaktı.
Urban'ın döktüğü büyük top ise, İstanbul kuşatmasının onuncu gününde parçalandı. Kaynaklara göre, topu döken usta Urban, bu olay sırasında hayatını kaybetti. Topun parçaları kullanılarak yeniden yapılmak istendiyse de, bu başarılamadı.
FATİH'İN İCADI: HAVAN TOPU
Haliç'te demirli bulunan Bizans donanmasına karşı da top kullanılması düşünülmüştü. Ancak Galata Surları buna engel oluyordu. Yüksekten, görüş alanı olmadan atış yapabilecek yeni bir topa ihtiyaç vardı.
Bu topun belirli bir hesaba göre konuşlandırılması ve atışını üst bir açı grubu ile yapması gerekiyordu. Fatih Sultan Mehmet, böyle bir topun krokisini ve balistik hesaplamalarını bizzat kendisi çizdi. Topçularına bunu izah etti ve böyle bir top yapmalarını istedi.
Kısa bir süre sonra hazırlanan bu top tarihin ilk "havan topu" oldu. Haliç'te bulunan gemileri gören bir yerde bulunan bir topçunun işaretleriyle, top atışı başladı ve gemilerin bir kısmı bu yöntemle batırıldı. İstanbul'a ulaşacak yardımın ve Osmanlı'ya karşı gerçekleştirilmesi beklenen savunmanın, böylelikle önüne geçilmiş olundu.
Fatih Sultan Mehmet'in icat ettiği havan topu tarihte ilk defa İstanbul'un Fethi sırasında, Türkler tarafından kullanıldı.
YENİ BİR ÇAĞ AÇAN FETİH VE FATİH
Top ateşi, özellikle Topkapı'daki surlarda büyük tahribat yaptı. Ancak bu surlar da tamamen yıkılmadılar. 29 Mayıs 1453 günü, Osmanlı askerleri toplar tarafından tahrip edilmiş Topkapı Surlarını aşarak İstanbul'a girdiler.
İstanbul'un fethi sırasında, Fatih'in böyle bir teknolojiyi hayata geçirmesi, dünya tarihçileri tarafından "Fatih tarafından Bizans'ın ele geçirilmesi, topçunun gücüyle sağlanan ilk ve en önemli olaydır" ve "Fatih, tarihteki ilk büyük gerçek topçu" şeklinde yorumlandı.
İstanbul'un fethi, askeri teknoloji açısından da oldukça büyük bir dönüm noktasıydı. Bu fetihle en güçlü surların bile artık toplarla yıkılabileceği kanıtlanmıştı. Fatih üstün dehası ve yeteneği ile yeni bir çağ açmıştı.