Tarihin gelmiş geçmiş en büyük gezgini ve en kapsamlı seyahatnamesini yazan Evliya Çelebi, 17'inci yüzyılda yaşadı.
Yaşadığı döneme gözlemlerini aktardığı Seyahatname ile ışık tutan Evliya Çelebi, 51 yıllık gezi hayatı boyunca daima not tuttu; nerelere gittiğini, ne yaptığını, kimlerle görüştüğünü uzun uzun yazdı.
"CAMİNİN TEMELİ ÜÇ YILDA TAMAMLANDI"
Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle inşasına başlanan ve 1557 yılında ibadete açılan Süleymaniye Camii'ni de oldukça detaylı kaleme almıştı. Gördüğü bir rüya üzerine gezmeye başlayan Evliya Çelebi'nin dilinden Mimar Sinan'ın eşsiz eseri Süleymaniye Camii:
"Bütün Osmanlı ülkesinde ne kadar bin mükemmel üstat mimar yapı ustası işçiler ve taşçılar ve mermer işleyenler varsa, hepsini toplayıp üç yıl bütün ayakları bağlı forsa temelini yerin altına indirdiler.
Üç senede binanın temeli yeryüzüne yükselip bina meydana çıktı. Bir yıl o halde kaldı...
Bir yıldan sonra Sultan Bayazıd-ı Veli'nin presesine (hiza ipi) göre mihrap kondu. Dört tarafına duvarlarını kubbe aralarına varıncaya kadar üç yıl yükselttiler. Ondan sonra metin güçlü dört paye üzerine yüksek kubbeyi yaptılar.
"AYASOFYA KUBBESİNDEN YUVARLAK VE YÜKSEK"
Süleymaniye Camii'nin ne yolda şekillendiği, bu ulu camiin kubbenin mavi tasının ta üst tepesi Ayasofya kubbesinden yuvarlak ve yedi meliki arşın yüksek cihanı kaplayan bir kubbedir. Bu eşsiz kubbenin dört ayağından başka camiin solunda ve sağında dört tane somaki mermer sütun vardır ki her biri onar Mısır hazinesi değerindedir...
Ama Allah bilir bu kırmızı renkli dört somaki sütunun cihanın dört köşesinde benzeri yoktur, ellişer arşın yüksekliğinde güzel sütunlardır...
Mihrap ve minber üzerinde olan renk renk camlar Serhoş İbrahim'in işidir. Her cam parçasında nice kere yüz bin parçanın renk renk hurda camlarla çiçekler ve Allah'ın güzel adlarıyla süslenmiş camlardır ki, bunlar kara ve deniz seyyahları arasında dünyaca övülmektedir, felekte bunların eşi görülmemiştir...
Mermeri işleyen üstat ince sütun üzerine bir müezzin mahfili yapmıştır ki guya cennet mahfillerindendir... Mihrabın üzerinde Karahisari hattıyla "Zekeriya ne zaman bulunduğu mihraba girdiyse onun yanında bir yiyecek buldu" ayeti zehebi laciverd ile yazılmıştır.
"MÜBAREK GECELERDE YİRMİ İKİ BİN KANDİL YAKILIR"
Ve mihrabın sağında ve solunda burma, zıh zıh yapma sütunlar ve yine orada bir adam boyu halis bakır ve halis altunla cilalanmış şamdanların üzerinde yirmişer kantar kafuri balmumları. Camiin sol köşesinde sütun üzere bir yüksek makam, Hünkâr Mahfili vardır. Dört sütun payelerin köşelerinde dört tane aşırhan maksurecikleri var...
Camiin iki tarafında yan suffaları var... Yine bu suffalara eş ince sütunların üzerinde deryaya nazır ve sağ tarafı çarşuya bakan katlar…
Cemaat çok olduğu zaman bu suffalarda ibadet ederler...
Mübarek gecelerde kandiller yakarlar hepsi yirmi iki bin kandil ve asılmış avizeler. Bu camiin içinde geride Kıble Kapusu tarafındaki iki payelerde bir çeşme vardır. Ve bazı taklar altında Üst Hazine Maksureleri.
EVLİYA ÇELEBİ, HAT YAZILARINA HAYRAN KALIYOR
Bu caminin içinde ve dışında olan Ahmed Karahisari hattı bugün de ne yazılmıştır ne yazılsa gerektir.
İlkin büyük kubbenin ta ortasında "Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun sıfatı sanki içinde bir çerağ bulunan bir hücredir. O çerağ bir sırça içindedir. O sırça kandil de sanki bir inci gibi parıldayan bir yıldızdır ki güneşin doğduğu yere de battığı yere de nisbeti olmayan mübarek bir ağaçtır, zeytundan tutuşturulup yakılır. Onun yağı kendisine bir ateş dokunmasa da hemen ışık verir ki nur üstüne nurdur. Allah insanlara meseller irad eder. Allah her şeyi hakkıyla bilendir" ayetini yazmada yedi beyzasını göstermiştir.
Mihrap üzerindeki yarım kubbenin içinde Enam 79 ayeti… Ve dört payelerin köşesinde Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin yazılmıştır. Ve minberin sağındaki pencere üstünde Cin 18 ayeti yazılıdır. Üst pencereler üzerinde Allah'ın güzel adları yazılıdır.
"KIBLE KAPISI TÜM KAPILARDAN YÜKSEK BİR BAB-I SAADET"
Ve bu camiin beş kapusu vardır. Sağ tarafta imam kapusu, sol tarafta hünkâr mahfili, altında vüzera kapusu ve iki yan kapuları var, sol yan kapu üzerinde Rad 24 yazılıdır, kıble kapusu üzerinde sol taraftaki kitabenin içinde Ketebehu Ahmed el Karahisari sene deyü tahrir olunmuştur.
Camii şerifin adı geçen babı saadetlerine ve haremi latifin üç tane yüce kapusuna ayak taş merdivenle çıkılır ve inilir...
Ve bu avlunun dört yanına nazır hepsi adet pencerelerdir, demirci ustası Davudi sanat gösterüp öyle örs vurmuş ki, bu zamana kadar cilasına bir zerre toz tesir etmeyüp puladı nahçevani gibi parlak pencerelerdir.
Ve bu pencereler üzere bütün camlar… Ortasında ibret verici bir havuz vardır... Avlunun kıble kapusu bütün kapulardan yüksek bir sanatlı babı saadettir ki yeryüzünde bu kapuya benzer beyaz ham mermer eşikli ve kat kat girişme zıhlı çengelli ve medeneli bir kapu görülmüş değildir, bütün ham mermerdir...
MİMAR SİNAN KANUNİ'YE NE SÖYLEMİŞTİ?
Ve bu camiin dört tane minarelerinin evsafı var ki her biri bir ezanı Muhammedi makamıdır... Dört minare on tabaka... Sol taraftaki üç şerefeli minareye Cevahir minaresi derler... Ve bu camiin iki tarafında kırkar tane abdest tazeleycek muslukları vardır.
Temelinin atılışındaki metanet ve köşesinde olan zarafet ve güzellik eserleri ve her türlü sanatlar insanı büyüleyen görünüşü, bu camiin içinde ve dışında vardır. Hatta bina tamamlanınca Koca Mimar Sinan şunu der: "Padişahım sana bir cami inşa ettim ki kıyamet gününde Hallacı Mansur yeryüzünde Makalidi Cibal Demavend dağlarını Hallacın yayından pamuk gibi attığında bu caminin kubbesinde Mansur'un yay kirişi önünde çevgan topu gibi bu rütbe senasını medh eder."
Mihrap önünde bir ok atımı yerde bir gülistanı nısfı cihen hıyaban içinde, Süleyman Han'ın meşhedi -toprağı nur olsun- bir yüksek kubbe altında görülür.
"AVLULARI AT MENZİLİ KUM SAHRASI"
Caminin üç tarafında bir kat dış avlu daha vardır ki iki yanı birer at menzili kum sahrasıdır, türlü türlü ulu çınarlar, salkım söğütler, servi ve ıhlamur ve karaağaçlar, dışbudak ağaçları ile süslenmiş bir büyük avludur ki üç yanı hepsi pencereli duvarlar ve hepsi on adet kapu...
Şark tarafına bakan hamam kapusu… Merdivenle hamama varılır amma bu tarafta avlunun duvarı olmayup İstanbul şehrini temaşa için bir kenarset alçak duvar çekilmiştir. Cümle cemaat orada durup Hünkar Sarayı, Üsküdar'ı, Boğazhisar'ı, Beşiktaş'ı, Tophane ve Galata ve Kasımpaşa ve Okmeydanı boydan boya görülür.
EVLİYA ÇELEBİ KÜLLİYEYİ TÜM DETAYLARIYLA AKTARIYOR
Bu camiin sağında ve solunda dört mezhep şeyhülislamları içün dört adet büyük medreseler vardır ve bir darülhadis ve bir darülkurra ve ayrıca bir tıp ilmi medresesi, bir sıbyan mektebi ve bir darüşşifa ve imaret ve bir yemekhane, bir tavhanei müsafirin, gelip gidenler için bir kervansaray, bir yeniçeri ağası sarayı, bir kuyumcular dökmeciler ayakkabıcılar ve nısfı cihen aydınlık hamamı tetimmei şuhan bin adet hizmetliler evi...
Süleymaniye Camii tamam oldukta bina emini ve nazırı ve mutemedinin hisaplarına göre, 8 kerre 100 bin ve doksan bin üç bin üç yüz seksen üç yük flori."