Nicolo Barbaro, 1400'lü yılların başında Venedik'te doğdu. 1453'teki İstanbul kuşatması sırasında bir gemide hekim olarak görev yaptı.
Rumeli Hisarı'nın inşasının başladığı 2 Mart 1452 gününden fethin tamamlandığı 29 Mayıs 1453 tarihine kadar Venedik diliyle tuttuğu günlüğüne, kuşatma sırasında tanık olduklarını ve Osmanlılara karşı savunma safında yer alan Venediklilerin faaliyetlerini not etti.
KAYBEDENLERİN GÖZÜNDEN FETİH'İ ANLATTI
Şehrin Türkler tarafından teslim alınmasını şehri kaybedenlerin gözünden anlatan Barbaro, savunma sırasında hayatlarını kaybeden asillerin listesini de güncesini ekledi.
Kuşatma sırasında tarafsızlığını koruyan Cenevizlileri bazen ağır bir dille eleştiren yazar, bazen de Bizanslıları şehri savunmamakla suçlar.
Barbaro'nun ayrıntılı bir şekilde anlattıkları aslında ilk defa duyulan ve birçok tarihçinin bildiği hadiseler olmamakla birlikte, kuşatma esnasında Venediklilerin durumunu gözlemleyen yegâne metin olduğu için kıymetlidir.
İstanbul'dan fetih günü, Venedik donanmasına ait gemilerden biriyle kaçan Barbaro'nun bu günlüğü, Venedik'te şimdiki adıyla Biblioteca Nazionale Marciana'da muhafaza edilerek Giornale dell' assedio di Costantinopoli 1453 ismiyle 1846 yılında Enrico Cornet tarafından yayımlanır.
'BİZANS'IN SONLARINA YAKLAŞTIĞI BİLDİRİLİYORDU'
Nicolo Barbaro, kaleme aldığı günlüklerde 22 Mayıs 1453 tarihine dair şu sözlere yer veriyordu:
"Gece saat birde gökyüzünde fevkalade güzel bir işaret görüldü; bu işaret, Konstantiniye'nin liyakatli imparatoru Konstantinos'a, kendisinin şerefli imparatorluğunun sonlarına doğru yaklaşmakta olduğunu bildirdi ki filhakika böyle oldu."
'İMPARATOR BU İŞARETTEN ÇOK KORKTU'
"Bu işaret şu şekil ve şartlarda oldu; bu akşam gece birde ay doğdu ve bugün tostoparlak olması lazımdı. Bu ay doğduğu zaman sanki üç günlük imiş gibiydi ve az görünüyordu.
Hâlbuki hava temiz ve pak bir kristal gibi berraktı. Ay bu şekilde dört saat kadar devam etti. Sonra yavaş yavaş yuvarlak olmaya başladı ve gecenin saat altısında bedritâm haline geldi.
Bütün biz Hristiyanlar ve dinsizler, bu muhteşem işareti görünce Konstantiniye İmparatoru bundan çok korktu ve etrafındaki asiller de öyle yaptı."
'TÜRKLER ZAFER ŞENLİKLERİ YAPIYORLARDI'
"Bunun sebebi de Rumların bir itikada inanmaları idi ki buna göre gökyüzünde ay bedritâm halinde iken işaret verilmedikçe Kostantiniye asla kaybedilmeyecekti.
İşte Rumların korkusu bundan ileri geliyordu. Fakat Türkler bu işaretin verdiği neşe dolayısıyla büyük şenlik yaptılar. Çünkü kendilerinin zafere ulaştıklarını zannettiler ki hakikatte de esasen böyle oldu."
'İMPARATORUN SARAYI YAKINLARINDA TÜNEL BULDUK'
İlerleyen günlerde şahit olduklarını bir bir kaleme almayı sürdüren Nicolo Barbaro, 23 Mayıs 1453 tarihine dair şu ifadelere yer veriyordu:
"Şafak vakti Calegaria mevkiinde diğerlerinin bulunduğu mahallin yakınında bir tünel bulundu. Şunu bilesiniz ki, bu Calegaria mevkii imparatorun sarayının yanındadır. Biz bu tüneli bulunca derhal içini ateşe verdik ve çabucak hepsi yandı ve yanar yanmaz da yıkıldı.
İçinde bulunan bazı Türkler altında kalarak ezildiler ve içlerinden ikisi canlı olarak çıkarıldı. Bunlar tüneli açan ustalardı.
Bu iki ustaya Rumlar tarafından eza cefa edildi ve diğer tünellerin nerede bulunduklarını ifşa ettiler. İtiraf ettikten sonra kendilerinin kafaları kesildi ve vücutları Türklerin ordugâhlarının bulunduğu tarafta kara surlarından aşağı atıldı."
'TÜRKLER, SURLARIN BOYUNDA KULE İNŞA ETMİŞLERDİ'
Kuşatma sırasında tanık olduklarını yazmayı sürdüren Nicolo Barbaro, 24 Mayıs 1453 tarihine dair şunları kaleme aldı:
"Öğle vakti, Calegaria'da evvelki tünellerin yanında bir tünel bulundu ve bu gaddar Türkler surlarda takriben on adım ileride ve direklerle kuleye benzer bir şey yapmışlardı ki, buradan bir yangın çıkararak kulenin yıkılmasını temin edecekler ve böylece şehre derhal gireceklerdi.
Fakat bizim Allahımız efendimiz o anda o kadar fenalığa ve şehrin o şekilde kaybedilmesine müsaade etmek istemedi."
'TAARRUZ KORKUSUYLA HEP SİLAH BAŞINDAYDIK'
"Rumlar bu son tüneli keşfeder etmez derhal toprağı kazmaya ve süratle duvar örmeye koyuldular. Hemen eski haline getirdiler. Öyle ki o noktada endişeye mahal kalmamıştı.
Bugün Türkler kara surlarını toplar, tüfeklerle, sayısız oklarla o kadar taciz ettiler ki bugün çok fena ve berbat bir gün oldu.
Deniz cihetinden hiç izaç edilmedik, onun donanmasının korkusundan hep silah başında idik, ani olarak gelip taarruz etmesinden korkuyorduk."