Sultan İkinci Abdülhamid'in entelektüel yönü
11 yaşındayken yaşadığı Kırım Harbi yılları… Üsküdar'da on binlere varan İngiliz askerlerinin halkın arasına saldığı ürküntü, Büyükdere taraflarına kamp kuran Fransızların Beyoğlu yöresindeki umumi ahlaka ters düşen davranışları… Sultanın payitahtında açılan eğlence yerlerinde rahat olan İngiliz ve Fransız subayları… Halife Abdülmecid'in göz yummak zorunda kaldığı birçok menfur olay ve bu olayları uzaktan gözlemleyen yeni yetme bir şehzade… Abdülhamid'in "Tanzimat'ın Tanzimat'ı" diyebileceğimiz yeni reform projesinde edebiyat, bilim ve dil, yani Türkçe üzerindeki vurgunun ağır bastığını, engin ilgisinin Pasteur ye Koch'dan Victor Hugo'ya kadar uzandığını ve Türkçenin korunması ve sadeleşmesi konusunda özel bir hassasiyet sahibi olduğunu biliyor muydunuz?
Önceki Resimler için Tıklayınız
Her türlü maddi ilerlemeye taraftar; hem dindar hem dünyevi bir padişahtır. Halifeliğin dünya Müslümanlarının sığınağı olduğunu savunan da içerideki din adamlarını hizaya getirmeyi başaran da Abdülhamid'dir.
Avrupa müziğini tercih eder; tiyatrodan hoşlanır; gaz, elektrik, demiryolları, otomobiller gibi modern yenilikler ilk defa onun zamanında imparatorluğun topraklarını ziyaret etmiştir.
Türkiye'de fotoğrafçılığın yayılması ona çok şey borçludur. 1893'lerde çektirdiği, bin 819 fotoğraflık dev fotoğraf koleksiyonu 51 albümde toplanmış olup halen İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunmaktadır. Ayrıca bu albümlerin birer kopyalarını Amerika ve İngiltere'ye kendisi göndermiştir.
İstatistik, Abdülhamid'in engin merak konuları arasındaydı ve bu yüzden ilk Amerikan nüfus sayımını gerçekleştiren Samuel S. Cox, onun isteğiyle İstanbul'a konsolos olarak tayin edilmiş ve padişaha gerekli enformasyonu sağlamıştır. Darülfünun, Arkeoloji Müzesi ve modern kütüphanemizin altındaki imza da ondan başkasına ait değildir.
Abdülhamid'in Yıldız Sarayı'ndaki şahsi koleksiyonu, 1908'deki Yıldız yağmasına rağmen hala Türkiye'deki en değerli kütüphanelerden birisi olarak sayılır. Her çeşitten 90 bil ila 100 bin kitaptan oluşan bu kütüphane, nadir Türkçe, Arapça ve Farsça yazmalar kadar tarih, edebiyat ve felsefeyle alakalı önemli Batılı eserler de bulunmaktadır.
Karpat'ın önemli notlarından bir tanesi de Chicago'da 1893 yılında düzenlenen bir Dünya Fuarı'ndan davet gelmesi üzerine Abdülhamid'in hükümete fuara katılma emri vermesidir. Ancak bir şartla! Fuarda İslam'ın sembolü olan bir caminin yanı sıra Osmanlı ürünlerinin satıldığı bir kapalı çarşı maketinin yapılmasını istemiştir. Mevlevi dervişlerinin sema gösterisi teklifine ve camide namaz kılan Müslüman konu mankenlerinin sergilenmesine ise karşı çıkmıştır. Bu mantığa göre cami, kimlik göstergesi olarak vardır ama Osmanlılar sadece seyirlik bir nesne değil, harıl harıl çalışıp üreten kanlı canlı bir öznedir.
Abdülhamid, bir yandan eğitim, yargı alanlarda Tanzimat reformlarının ısrarlı bir takipçisi olurken halktan giderek uzaklaşma temayülüne giren elit-bürokrat egemenliğini 1881 sonlarında kurmayı başarır ve hızla yönetimin halkla bozulan diyalogunu tamir etmeye yönelir.
11 yaşındayken yaşadığı Kırım Harbi yılları… Üsküdar'da on binlere varan İngiliz askerlerinin halkın arasına saldığı ürküntü, Büyükdere taraflarına kamp kuran Fransızların Beyoğlu yöresindeki umumi ahlaka ters düşen davranışları… Sultanın payitahtında açılan eğlence yerlerinde rahat olan İngiliz ve Fransız subayları… Halife Abdülmecid'in göz yummak zorunda kaldığı birçok menfur olay ve bu olayları uzaktan gözlemleyen yeni yetme bir şehzade…
Zamanın İngiltere Büyükelçisi Lord Stratford Canning bir gün saraya geldiği zaman babsı Abdülmecid, saygılı bir şehzade olduğunu göstermek üzere Abdülhamid'den Büyükelçi'nin elini öpmesini ister. Ne var ki Abdülhamid, babasının ısrarına rağmen zamanın süper gücü olan İngiltere'nin kurt diplomatının elini öpmemiştir. Bu olay, İngilizlere güvenmeme şeklinde ortaya çıkacak olan müstakbel siyasetinin ilk işaretini vermesi bakımından önemlidir.
Ardından Sultan Abdülaziz ile beraber çıktıkları 1864 yılındaki Mısır ve 1867 yılındaki Avrupa seyahatleri… Paris Sergisi'ni ziyaret, Londra, Brüksel, 200 yıl kadar önce atalarının önünde döndükleri Viyana ve bir zamanların Osmanlı beldeleri Budin ve Peşte'yi kucaklayan Budapeşte…
Gezi boyunca çeşitli ülkeler arasında karşılaştırmalar yapmış, Avrupa'nın teknik ve örgütsel üstünlüğü karşısında Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu geriliğin sebeplerini daha berrak olarak düşünmek imkanını bulmuştur.