10 soruda 'akşam şairi' Ahmet Haşim
Türk edebiyatının en özgün kalemlerinden biri olan Ahmet Haşim,"akşam şairi" olarak tanınmıştır. Bağdat'ta geçen çocukluk yılları, annesini erken yaşta kaybetmesi, kendisini bir türlü beğenmemesi şairin şiirlerindeki hakim temaya da yansımıştır. Modern şiirin içe dönük damarından beslenen Haşim'in şiiri, döneminde ve sonrasında ilgiyle takip edilmiştir. İşte 10 soruda akşam şairi olarak anılan Ahmet Haşim'in hayatı ve eserlerine dair detaylar…
Giriş Tarihi: 04.06.2020
15:49
Güncelleme Tarihi: 04.06.2021
10:17
1887'de Bağdat'ta doğmuş olan Haşim'in soyu Bağdat'ın ileri gelen ailelerindendi. Kendi anlattığına göre soykütüğü baba tarafından Irak'ın tanınmış ailelerinden Alûsizadelere, ana tarafından Kahyazadelere bağlıydı. Haşim aristokrat bir soyun çocuğuydu. Fakat ne yazık ki annesinin ölümü, çocukluktan çıkış ve Bağdat'tan uzaklaşma, aristokratik düzeyden aşağı düşmeyle yan yana gerçekleşmişti.
Babasının Arabistan vilâyetlerindeki vazifeleri sebebiyle düzensiz bir tahsil gören Haşim, çok sevdiği annesinin ölümü üzerine babasıyla 12 yaşında İstanbul'a geldi. Bir yıl Numûne-i Terakkî Mektebi'ne devam ettikten sonra (1896), Galatasaray Sultânîsi'ne yatılı olarak girdi.
Çeşitli yerlerde memur olarak çalışan Ahmet Hâşim, daha çok öğretmenlik yaptı. Sanâyi-i Nefise Mektebi'nde mitoloji dersleri hocalığı ve Mülkiye Mektebi'ndeki Fransızca öğretmenliği görevlerine ölünceye kadar devam etti. Tedavi için gittiği Frankfurt'tan iyileşemeden döndü. 4 Haziran 1933'te Kadıköy'deki evinde öldü. Mezarı Eyüp Sultan Camii yakınındadır.
Ahmet Haşim'in Bize Göre kitabından ironi yüklü 20 alıntı
Edebiyata nasıl adım attı?
Haşim'in sanat ve edebiyat meseleleri ile ilgilenmeye başlaması Galatasaray'daki öğrencilik yıllarına rastladı. Burada devrinin ünlü isimleri arasında bulunan Arapça muallimi Zihni Efendi, Farsça muallimi Acem Feyzi, edebiyat muallimleri Tevfik Fikret ve Müftüoğlu Ahmed Hikmet beylerden faydalandı. Yine burada, sonraları her biri edebiyat alanında şöhret yapacak olan Hamdullah Suphi, İzzet Melih, Emin Bülent ve Abdülhak Şinasi ile de yakın mektep arkadaşı oldu. Sanata ve edebiyata meraklı bu çevre içinde şiirle uğraşan Haşim'in bilinen ilk manzumesi "Hayâl-i Aşkım", 7 Mart 1901 tarihli Mecmûa-i Edebiyye'de neşredildi. Bu şiirle beraber, daha sonraki iki yıl içinde çıkan on beş şiirinde, kısmen Muallim Nâci ve Abdülhak Hâmid, daha çok da Fikret ve Cenab'ın tesirleriyle şiir yazmaya devam etti.
Şair neden “Arap Haşim” olarak anılmıştı?
İstanbul'a geldiğinde Türkçe bilmeyen Haşim, Arapça konuştuğu için aşağılandı. Öğrenciler onu "Arap Haşim" diye çağırdılar. Haşim, konuşmasıyla alay edilmesinden ötürü günden güne içine kapandı ve okulda çevresiz kaldı. Öğretmeni Müftüoğlu Ahmet Hikmet onu şair diye çağırmaya başlayınca, Haşim şiire yöneldi. Araplığı ikide bir yüzüne vurulan Haşim için bu çok önemli bir tutamak oldu. Gitgide şiir tek meşgalesi durumuna geldi….
Ahmet Haşim, nesirler ve Yahudiler
Şiirlerinde hangi edebi akımın etkisi görülür?
Hâşim'in şiiri, Batılı sembolist-empresyonist akımın tesiri altında, netlikleri silinmiş, gölgelenmiş, karartılmış tablolar gibiydi. Hemen hepsinde derin bir melankoli, müphemlik, uzak ve meçhul diyarlara duyulan nostalji ve çok defa psiko-analitik yorumlara muhtaç renkler ve mûsiki hissediliyordu.
Haşim’in şiirlerinde akşam teması neden çok işlenmişti?
Hâşimʹin çocukluğu Bağdat'ta, aksi ve sinirli bir baba ile duygusal, merhametli ve oldukça duyarlı bir anne arasında geçmişti. Dicle kenarındaki yaşamı boyunca babasından bulamadığı sıcaklığı ve sevgiyi anneyle tamamlamaya çalışan Haşim için anne, çocukluğun bir parçasıydı. Haşim annesiyle beraber çıktıkları Dicle gezintilerini bir şiirinde şöyle anlatır:
"Bir hasta kadın, Dicle'nin üstünde, her akşam Bir hasta çocuk gezdirerek, çöllere gül-fâm Sisler uzanırken, o senin doğmanı bekler"
Ahmet Hâşim'in şiirlerinin şekillenmesinde en önemli etkenlerden biri yaşadığı çocukluk yıllarında bulunduğu ortamdı. Bunu annesi, Bağdat geceleri ve Dicle kıyıları takip etti. Hâşim'in taşıdığı şair duyarlılığının temeli çocukluk yıllarında annesi vasıtasıyla atıldı. Nitekim şair, estetik gücünü annesiyle arasındaki güçlü sevgi bağına ve ilk anılarının kaynağı olan Bağdat'a borçluydu. Şair, akşamı ve hüznü buralarda tanımıştı.
Öte yandan erken yaşta annesini kaybeden Haşim'i, bir ömür boyu rahatsız eden bir başka hakikat de kendisini beğenmemesidir. Belki de bu nedenlerle Haşim, aydınlık ortamlardan ve güneşten hoşlanmaz
Bu iki mevzu, Haşim'in sanat anlayışındaki akşam esintilerini bir nebze de olsa açığa çıkarır.
Edebiyatın eskimeyen yüzü: Anne