Attila İlhan'ın şiirlerindeki bilinmeyen hikayeler
"Babam şairdi, Divan tarzında şiirler yazardı. Ben de elbet, hem onun şiir tutumunu yadsıyorum hem de kendimi ona kabul ettirmeye çalışıyorum." demişti Attila İlhan. Kelimelerle öyle güzel oynardı ki moda, yalnızlık, aşk ve sevgili belki de hiç böyle güzel anlatılmadı. Sizler için Attila İlhan'ın doğum yıl dönümünde, şiirlerindeki bilinmeyen hikayeleri derledik.
Giriş Tarihi: 05.03.2019
14:16
Güncelleme Tarihi: 09.10.2019
17:31
"gözlerin gözlerime değince felâketim olurdu ağlardım beni sevmiyordun bilirdim bir sevdiğin vardı duyardım çöp gibi bir oğlan ipince hayırsızın biriydi fikrimce"
Üçüncü Şahsın Şiiri'ni kendisini bırakıp Fikret Hakan'a giden kız kardeşi Çolpan İlhan için yazmıştır.
"sisler bulvarı'nda seni kaybettim sokak lambaları öksürüyordu yukarıda bulutlar yürüyordu terkedilmiş bir çocuk gibiydim dokunsanız ağlayacaktım yenikapı'da bir tren vardı"
Bu pek ünlü şiiri çoğu Paris'te yazdığımı, adı geçen bulvarın Paris bulvarlarından biri olduğunu sanır. Öyle değildir. Şiiri Paris dönüşü, Laleli'de, Şair Nigar Sokağı'nda, emekli Melahat Hanım'ın evinde pansiyoner olarak kalırken yazdım. Atatürk Bulvarı üzerinde, o zaman Güneşli Pastanesi diye bir pastane vardı. Akşamları oraya düşer, sonbahar sisleri basıp sokak lambaları puslu puslu yandı mı, yürüterek ta Atatürk Köprüsü'ne kadar inerdim. Demek bu yürüyüşlerde bir yandan Paris günlerini düşünüyormuşum, bir yandan sevdiğim kızı, bu yaşantının izlenimlerini dolaylı olarak böyle gerilim şiirlerinde söylemeye çalıştım.
O zaman ciddi olasılıklar halinde belirlenen bazı şeyleri, sonra kuşakların, gündelik ve acımasız gerçekler olarak yaşamalarına ne demeli?
SEN BENİM HİÇBİR ŞEYİMSİN
"sen benim hiçbir şeyimsin yazdıklarımdan çok daha az hiç kimse misin bilmem ki nesin lüzumundan fazla beyaz sen benim hiçbir şeyimsin varlığın yokluğun anlaşılmaz"
"Sen benim hiçbir şeyimsin" dediği kadınsa aylarca telefonda konuştuğu sadece bir sestir.
"ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın ellerini bir tutsam ölsem böyle uzak uzak seslenmese ben bir şehre geldiğim vakit o başka bir şehre gitmese"
Mecidiyeköy'deki evde başlanmış, otobüste sürdürülmüş, Taksim'e geldiğimde bitirilmiş bir şiir. Vatan'ın Sanat Yaprağı'nda yayımlandığını düşünüyorum. İnanılmaz yaygınlıkta bir şiirdir. Pia adı sandallara, dolmuşlara, ağır kamyonlara konulmuştur. Radroda reklam programlarına girmiştir. Şimdi düşünüyorum da, yıllarca sonra, Böyle Bir Sevmek'te tekrar döneceğim. Bir türlü elde edilemeyen hayaldeki sevgili temasının, şiiri bu derece etkili kıldığını daha iyi görüyorum. Başı bereli, yağmurluklu genç kız tipini 'moda' eden de, bu şiir olmuştur ya!
"Ne olur kim olduğunu bilsem Pia'nın" dediği Pia ise, afişlerini gördüğü "Pakistan İnternational Airlines'in kısaltmasıdır.
"yolumdan çekil yavrum bağlasalar duramam demir asa demir çarık dedim neyleyim!"
Şiir, Burhaniye'de yazılmıştır. İlk 'Abbas Yolcu' yazılarını Varlık dergisine gönderdiğim sıralar olmalı. Paris'e ya gittim ya gidiyorum. Bir mısraın geceleyin uykumun arasında oluşup beni uyandırdığını hiç unutmam. "Rüzgar kendini yerden yere vuruyor." birkaç mısraıysa çok sevilmiş, çok tekrarlanmıştır.: 'Yola düşüldü mü…' ile başlayıp "…ıstırap çektim" ile biten mısralar.