“Bir huzursuzluğun romanı: Huzur”
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın başyapıtlarından biri olan Huzur romanı, yazarın en çok üzerinde durduğu ve çalıştığı romanıydı. Türk toplumunda modernleşme meselesi hakkında oldukça önemli bir yere sahip olan eser, aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı'nın o buhranlı döneminde zorlukla yaşanılan bir aşk hikayesini de konu edindi. Fakat Tanpınar'ın eseri elbette bu temalar ekseninde sınırlı değildi. Neredeyse bütün bir medeniyetimizin izini sürebileceğimiz, Tanpınar'ın edebiyatımıza miras olarak bıraktığı Huzur romanına doğru keyifli bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz? Huzur romanı hakkında en çarpıcı 10 soruyu ve cevabını siz Fikriyat okurları için hazırladık.
Giriş Tarihi: 24.01.2020
16:07
Güncelleme Tarihi: 23.06.2021
09:29
Huzur romanı nerede ne zaman yayımlandı?
Huzur, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Osmanlı kültür, medeniyet ve musiki çevresinde Cumhuriyet aydınının kimlik problemlerini ele aldığı romanıdır. 1948'de ilk defa Cumhuriyet gazetesinde tefrika edildikten sonra pek fazla ilgi görmeyen bu eser, bilhassa 1970'li yıllardan günümüze kadar dikkatlerin odağı olmuş ve her nitelikli eser gibi aslında "sonradan keşfedilmiş"tir.
Huzur romanının kurgusu nasıldır?
İkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde İstanbul'da geçen Huzur, Mümtaz, İhsan, Nuran, Suad isimli karakterler çerçevesinde ele alınmıştır. Roman, ana hatlarıyla işgal ve Milli Mücadele yıllarında Anadolu'da anne ve babasını kaybeden, ardından İstanbul'a giderek amcasının oğluna yerleşip asistan olan Mümtaz'ın kendi yaşantısı ve medeniyet algısı etrafında şekillenmiştir.
Dört bölümden oluşan romanda neler işlendi?
Huzur, İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz başlıklı dört bölümden oluşur.
Birinci bölümünde Mümtaz ağabeyi olarak adlandırdığı İhsan'ın hastalığı ile ilgilenir. O gün akşamüzeri karşılaştığı arkadaşlarından, bir yıldan beri sevdiği Nuran'ın kocasıyla barışarak yeniden evleneceklerini öğrenir.
İkinci bölüm, Mümtaz'ın Nuran ile vapurda tanıştığı bir yıl öncesinden başlar. Kocasından boşanmış olan Nuran'la aralarında başlayan aşk İstanbul'un tarihî ve tabii güzellikleri içinde gelişir. Nuran ve Mümtaz söz gelimi İstanbul'u birlikte yeniden keşfederler. Beraber koca bir medeniyetin izlerini bulmaya çıkmış gibidirler.
Nuran ve Mümtaz'ın aşkına düşen gölge: Suat
Üçüncü bölüm Nuran ve Mümtaz'ın aşklarına gölge gibi giren Suat'ın etrafında gelişir. Mümtaz'la Nuran evlenme hazırlıkları içinde iken aralarına çok önceden beri Nuran'a âşık olan, kocasından ayrılması üzerine yeniden ümitlenen Suad'ın rahatsız edici mektup ve davranışları girer. Hiçbir ahlâk anlayışı olmayan, üstelik evli ve veremli olan Suad bir çeşit intikam duygusuyla kendini asarak intihar eder. Bu talihsiz olay Mümtaz'la Nuran'ın birbirinden uzaklaşmalarına sebep olur. Zira artık ikilinin aşkına bir intiharın gölgesi düşer. Nuran ise bu vicdan azabıyla Mümtaz'dan uzaklaşmaya ve ondan ayrılmaya karar verir.
Ve radyolar İkinci Dünya Savaşı'nı duyurur
Son bölüm ise birinci bölümün bittiği ilk günün akşam saatlerinden itibaren devam eder. Suat'ın intiharıyla Mümtaz ruhsal sıkıntılar yaşamış, Nuran İzmir'e gitmiş, İhsan'ın hastalığı ağırlaşır kısacası herkes bir yana savrulur. Mümtaz İhsan'a aldığı ilaçla eve dönerken, Suad'ın halüsinasyonu ile karşılar ve yere düşer. Tam kendine gelip kalktığı bir zamanda İkinci Dünya Savaşı'nın başlamış olduğunu radyodan dinler. Huzur'da bireysel ve toplumsal çöküntü aynı zamanda tezahür eder.