Edebiyatımızda Ramazan-ı Şerif'in rolü
Rahmet ve bağışlanma mevsimi olan Ramazan-ı Şerif, Müslümanların hayatının tam merkezinde yer alır. Oruç ayı olan Ramazan boyunca Müslümanlar her türlü yasaktan uzak durma gayretinde olarak nefislerinin dizginlerini ellerine alırlar. Şair - Yazar Mustafa Akar, 10 Dakikada Edebiyat'ın yeni bölümünde Edebiyatımızda Ramazan-ı Şerif'in rolünü anlattı: "Ramazan'ın sonuna doğru ilahiler ayrılığı anlatan, daha hüzünlü, kederli ve efkarlı ilahilere dönüşüyor. Bu da Ramazan kültürünü, Ramazan dünyasını anlamamız için çok önemli bir ipucu."
Soru: Ramazan-ı Şerif, edebiyatımızda nasıl yer buldu?
Mustafa Akar:
Ramazan ayının sosyal hayatımızda nereye denk düştüğünün altını çizmek lazım. Hayatımız geleneksel ve modern diye ikiye ayrılıyor. Özellikle cumhuriyet öncesi ve sonrası diye düşünmemiz lazım bu bahsi. Çünkü cumhuriyet öncesi geleneksel hayatımızda Ramazan ve Ramazan'ın etrafında oluşan kültür çok önemli bir yer tutuyor. Burası vahiy eksenli bir hayattır. Sadece vahiy ekseninde değil aynı zamanda hadisler ve İslam kültürünü ihtiva eden büyük bir medeniyet coğrafyasını barındırmaktadır. Geleneksel hayatımızda Ramazan çok önemli bir yer tutuyor. Bunun ilk göstergesi Ramazan'ın kendisi yani oruç tutmanın, oruçlu olmanın insana verdiği ruh halidir.
Mustafa Akar:
Oruç, ibadetler içerisindeki en uzun süreli ibadettir. Namazı kılınıp biter, zekat verilip biter, Hac gidilip biter. İbadetlerin çoğu yapılıp o eylemin sonlanması ile nokta konulan eylemlerdir. Oysa oruç ibadeti bir ay boyunca bütün gününüzü kapsar. Hatta hayatımızın şeklini değiştirir. İşte geceleri sahura kalkarız, uyku düzenimiz bozulur. Esasında oruç ibadeti gündelik hayatımızın akışını duraklatmamızı, modern hayata bir dur dememizi ve bu hayatı yeni baştan gözden geçirmemizi istiyor. Dolayısıyla geleneksel hayatımızda da bu durum böyleydi. Ama geleneksel hayatımız vahiy kökenli ve vahiy eksenli bir hayat olduğu için Ramazan sadece uzun süreli bir ibadet olarak yer almıyordu. İnsanların hayatının bütününü kapsıyordu.
https://www.instagram.com/p/DHI3fSFBS-2/
Soru: Peki biz bunları hangi metinlerde görebiliyoruz?
Mustafa Akar:
Bu husus bilhassa eski seyyahların metinlerinde kendini gösterir. Bu kitaplarda Ramazan bahsi çok ilginçtir. İnsanların hilalini gözlediklerini anlatırlar. O zamanlar imkânlar kısıtlıydı. Yani şimdiki gibi teknoloji, enformasyon bu kadar gelişmemişti. Hatta teknolojiye dair hiçbir iz yoktu. İnsanlar Ramazan'ın gelişini anlamak için hilali gözlemeye çıkıyorlar ve bununla da yetinmiyorlar aynı zamanda geceleri sokağa çıkmaya başlıyorlardı. İstanbul'u ve elektrik olmadığını düşünün. Diğer bütün bu teknolojik ve sosyal imkânların olmadığını düşünün. Bir mahalleden başka bir mahalleye geçmek dahi büyük bir problemdi. Hatta Fatih'ten Üsküdar'a geçmek çok daha büyük bir problemdi. Dolayısıyla bu hayatın içerisinde Ramazan bir neşeyi, bir sosyal birlikteliği ve bütünlüğü getiriyordu.
Mustafa Akar:
İşte bu durum edebiyatımıza da yansıyordu. Geleneksel hayatımızda Ramazaniyyeler vardır. Aslında bu ramazaniyyeler, Ramazan ile alakalı yazılmış ilahilerinin toplandığı eserlerdir. Özellikle tekke kültürünün içerisinde Ramazan edebiyatı çok büyük bir yer tutuyor. Ramazan'ın başlangıcında neşeli ilahiler okunuyor. Tabii bu ilahiler bildiğimiz gibi ünlü, önemli, büyük şairlerimize aittir. Onlar aynı zamanda büyük mutasavvıflardır. Geleneksel adapla söylersek nutk-u şeriflerinden seçiyorlar. Ramazan'ın ilk günlerinde hatta ilk on gününde daha neşeli ilahiler söylenir. Ramazan'ın ortasında o ilahilerin neşesi biraz daha anlama dönüp insanın kendi iç dünyasını kavramaya yönelir. Ramazan'ın sonuna doğru da Ramazan ayından ayrılmayı anlatan, biraz daha kederli ilahilere dönüşüyor.
Mustafa Akar:
Bu da Ramazan-ı Şerif'i anlamamız için çok önemli bir ipucu. Modernleşme ile birlikte aslında biz oruç tutmanın ve Ramazan'ın bütün hayatı kaplamasını anladığımız o hayat tarzını terk ettik. Modern hayatta birlikte Ramazan bir kültür olarak hatta tırnak içerisinde bir "folklor" olarak yaşamaya başladı. Orada Ramazan'ın asıl manasını ihtiva eden ibadet yoktu. Bu kültürel iklim de orucun getirdiği bu neşeyle, tırnak içerisinde "bu mutlu hissettiren insanı o huzur ortamıyla" açıklanabilir. Çünkü insanlar üzerimize Ramazan'la birlikte gelen huzurla, mağfiret ile neşelenebiliyorlar. O yüzden Ramazan kültürü etrafında oluşmuş bu neşeli ortamı çok fazla eleştirmem hatta ve hatta desteklerim.
İBNÜ'L VAKT OLMAK: ESMA'NIN TECELLİLERİNİ AN İÇİNDE TAKİP ETMEK