Fuzuli'nin hafızalarda yer edinen Su Kasidesi'nden beyitler ve anlamları
Naat, Peygamber Efendimize duyulan derin muhabbetin edebiyatımıza tezahür etmiş şeklidir. Şairler, Hz. Peygamber'e duyduğu hürmeti göstermek ve onun şefaatine mazhar olmak için naat yazardı. Kaleme alınan binlerce naat bestelenerek camilerde okundu, hattatlar tarafından nakşedilip evleri süsledi. Fakat yazılan binlerce şiir arasında Fuzuli'nin kaleme aldığı Su Kasidesi isimli naatı ayrı bir yere sahipti. Edebiyatımızın en çok okunan şiirlerinden biri olan Su Kasidesi ile Fuzuli, oldukça samimi, akıcı ve gösterişten uzak ifadelerle naat türünün en güzel örneklerinden birini verdi.
Önceki Resimler için Tıklayınız
İslami edebiyatımızda en çok okunan üç kaside vardır. Bunlar "Kâ'b b. Züheyr Kasîde-i Bürde'si, Muhammed el-Bûsîrî'nin Kasîde-i Büre'si ve Fuzuli'nin Su Kasidesi'dir.
Fuzuli'nin meşhur "Su kasidesi", Peygamber Efendimize yazılan bir naattır. Beyitlerin sonunda tekrarlanan kelimeden dolayı "Su Kasidesi" olarak anılır. Fuzuli'nin bu kasidesi, kolay görünmekle birlikte benzerinin söylenmesi çok zor olan beyitlerden oluşur. Su kavramı üzerinden Peygamberimize olan derin muhabbetini anlattı. O, bu kasidesinde sevgiliye kavuşmak isteyen bir âşığın hali anlatır. Fuzuli, oldukça samimi, akıcı ve gösterişten uzak ifadelerle naat türünün en güzel örneklerinden birini verdi. Su Kasidesi'nde 1-15. beyitler nesib bölümünü, 16. beyit girizgâh beyti, 17-29. beyitler methiye bölümünü, 30. beyit fahriye bölümünü ve 31-32. beyitler dua bölümünü oluşturur.
İşte Fuzuli'nin hafızalarda yer edinen Su Kasidesi'nden beyitler ve anlamları...
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su
Kim bu denlü dutuşan odlare kılmaz çâre su
Ey göz, gözyaşından gönlümdeki ateşlere su saçma! Çünkü aşk ateşiyle bu kadar tutuşan ateşe su çare olmaz.
Eşk: Gözyaşı
Denlü: Denli, gibi, kadar
Od: Ateş
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâre su
Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir yoksa gözümden akan yaşlar mı gök kubbeyi kaplamıştır, bilmiyorum.
Âb: Su
Gûn: Renk
Âb-gûn: Su rengi, Mavi
Devvâr: Devreden, dönen.
Günbed: Kubbe
Günbed-i devvâr rengi: Gökyüzünün rengi
Muhît olmak: Kaplamak, çevrelemek
Zevk-i tîğünden aceb yoh olsa gönlüm çak çak
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su
Kılıcının (açtığı yaranın) zevkinden gönlümün parça parça olmasına şaşılmaz; çünkü su aka aka zamanla duvarda yarıklar açar.
Tîg: Kılıç
Zevk-i tîg: Kılıcın zevki
Aceb yoh: Şaşılmaz.
Çâk çâk: Parça parça kılıç şakırtısı.
Mürûr: Akma, geçme
Rahne: Yarık, oyuk
Dîvâr: Duvar
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su
Senin kirpik okunla yaralanmış gönül, o okun temreninden korkuyla bahseder. Çünkü yaralı olan kimse suyu ihtiyatla içer.
Vehm: Kuruntu, yersiz korku
Dil: Gönül
Mecruh: Yaralı
Peykan: Temren, okun ucundaki sivri çelik parça.
İhtiyat: Tedbirli olma