Orhan Veli’nin “Efsane” şiirinin öyküsü
Bugün severek okuduğumuz şiirlerin perde arkasında oldukça ilginç hikayeler yatmaktadır. Türk edebiyatının en renkli şahsiyetlerinden olan Orhan Veli'nin sağlığında şiir kitabına almadığı, ölümünden sonra toplu şiirlerinde yer alan "Efsane" şiiri, ilginç öyküye sahip şiirlerden. Bu sebeple Yahya Kemal ile bağlantılı olan Efsane şiirinin çarpıcı öyküsüne dair rivayetleri sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 19.01.2020
15:51
Güncelleme Tarihi: 19.01.2021
09:05
"Bir zamanlardı bu gamhânede bir dem vardı Gece sahilde sular fecre kadar çağlardı
O çağıltıyla beraber döğünürken def ü çenk Bir güneş dalgalar üstünde doğar rengârenk
Mavi bir gökyüzü titrerdi güzel bir histe Rindler muğbeçeler mest bütün mecliste
Ve o haletle bütün kahkahalar nağmeleşir Dilde Yahya Kemal'in şarkısı Şehnâmeleşir
O gürültüyle sular çalkalanır çağlardı Bir zamanlardı bu gamhânede bir dem vardı
Lâkin artık o hayal âlemi bir efsâne Ses sâda yok bu değil sanki o devlethâne"
İlk kez Nokta dergisinde yayımlanan şiir
Efsane şiiri, ilk kez 15 Şuhat 1951 tarihinde Orhan Veli'nin ölümünden üç ay sonra Nokta dergisinde yayımlandı. Daha sonrasında ise yine ölümünden sonra yayımlanan "Bütün Şiirleri" başlıklı kitapta da yerini alan Efsane şiiri, Orhan Veli'nin divan şiiri biçimiyle de nasıl kolaylıkla şiir yazabildiğini gösterdi.
"Orhan Veli'nin Divan Çeşnisinde Bir Şiiri"
İlk defa Nokta dergisinde yayımlanan şiir, "Orhan Veli'nin Divan Çeşnisinde Bir Şiiri" başlığı altında sunuldu. Bu başlık altında sunulan yazının içeriği ise şöyledir:
"Avukat B. Mennan Özgütürk bize Orhan Veli'nin divan edebiyatı çeşnisin de yazılmış bir şiirini verdi. Orhan Veli bu şiiri, eski tarzın hiç de zorluk göstermediğini anlatmak için düzmüştür herhalde. Anlatıldığına göre şair sağlığın da, bu şiiri üstad Yahya Kemal'e okumuş, üstad da kendisine: 'Siz biraz daha gayret etseniz, bizi de geçeceksiniz' demiştir. Orhan Veli'nin verdiği cevap ise şudur: 'Aman efendim, biz bunu alay olsun diye yazıyoruz."
Rivayetlerle Efsane şiirinin öyküsü
Mehmet Kemal, 1972 tarihli Kasım ayı Barış gazetesinde yazdığı Efsane şiiri yazsında, şiirin rivayete dayanan öyküsünü daha da genişleterek şu şekilde aktarmıştır:
"Orhan bir gün Boğaz Vapur'unda Yahya Kemal'e rastlıyor. Konuşmaya başlıyorlar. Yahya Kemal klasik bir şair olduğundan Garipçilerin şiirini hem önemsemiyor, hem de sevmiyordu. Ne olsa vapur yolculuğu, şurdan buradan konuşulduktan sonra, söz dönüp dolaşıp şiire geliyor. Yahya Kemal 'Yeni şiirler var mı' diyor.
'Var.' 'Bir tane lütfetmez misiniz?' Orhan nazlanmıyor. 'Hay hay, üstadım' diyor. Başlıyor okumaya. Orhan'ın birkaç aruz şiiri olduğunu biliyorum. Bunlardan Efsane adlı rubaisini okumaya başlıyor. Belleğimde kaldığı kadarıyla aşağı yukarı şöyle bir şey olacak:
"Karalama olsun, alay olsun diye yazıyoruz"
Bir zamanlar bu gamhanede bir dem vardı... Gece bülbül ağaran fecre kadar ağlardı... O çağıltıyla beraber dövünürken def ü cenk... Bir güneş dalgalar üstünde doğar rengârenk... Bu çağıltıyla bütün kahkahalar nağmele- şir... Dilde Yahya Kemal'in şarkısı şehnameleşir..."
Şiirin adı Efsane'dir.
'Çok güzel...' diyor Yahya Kemal. Sonra duruyor, birkaç söz daha söylemek gereğini duyuyor:
'Orhan Bey, biraz daha gayret etseniz, bu sahada bizi geçeceksiniz.' 'Üstadım, biz bunları ciddiye almıyoruz ki, karalama olsun, alay olsun diye yazıyoruz.' Bu cevap karşısında Yahya Kemal donup kalıyor. Oldukça da kızıyor."