Şiirinden ozanlık akan şair Cahit Külebi
Kendisini en çok Karacaoğlan'a yakın hisseden ve hatta "Karacaoğlan'ın bacanağı" olarak ifade eden Cahit Külebi, modern şiirimizin en önemli isimlerinden biriydi. Külebi, şiirlerinde Anadolu'yu ve Anadolu insanını ustalıkla anlatan şairler arasında yer aldı. Külebi'nin şiir dili, Anadolu insanının tarlada, harmanda çalışırken söyledikleri türkü kadar sıcak, içten ve bizdendi… Vefatının 25. yılında Cahit Külebi'nin yaşamı ve eserlerine dair soru ve cevapları derledik.
Giriş Tarihi: 20.06.2020
09:29
Güncelleme Tarihi: 20.06.2022
14:37
Hikaye isimli meşhur şiirinin yürek burkan yazılış öyküsü neydi?
'Hikaye' Cahit Külebi'nin en bilinen ve sevilen şiirleri arasındadır.
Cahit Külebi, Fevzi Halıcı'ya bu şiirin hikayesini anlatır ve Halıcı 'Bir Şiir'in Hikayesi' isimli eserinde anlattığına göre olaylar şu şekilde gelişir: Cahit Külebi, 1944'te Tarih öğretmeni Süheyla Hanım ile evlenir. Antalya'ya tayinleri çıkan karı kocanın sade ve mütevazi bir yaşamları vardır. Oldukça titiz bir kişiliğe sahip olan Külebi, bir gün temizlik yapmak için masasını dağıtan eşine " Masamı elleme" diye bağırmasının ardından eşler arasında bir tartışma peyda olur. Tartışmanın ardından Süheyla Hanım küser, kapıyı çarpıp yatmaya gider. Cahit Külebi, bu olaylar neticesinde eşini kırdığı için çok üzülür ve bu olayı şu şekilde anlatır:
"Benim, inatçı tabiatım yüzünden, hiçten çıkmıştı tartışma.. Hissettiklerimi söyleyemezdim, yapımda var bu.. İşte Hikâye adlı şiirim o gece hem de yarım saat içinde ortaya çıkıverdi. Böylesine kısa zamanda şiir yazan birinin, elli yılı aşkın bir süre şiirle haşır neşir olmasına karşın yayımlanan şiirlerinin azlığı dikkat çekebilir. Açıklayayım. Bir şiir üzerinde çok çalıştığım için değil, o şiiri yaşadığım için diyebilirim. Az şiir yazmam, şiirde bilinçli bir titizlikten ileri gelmiyor. Yani ben şairin bir şiirini kuyumcu gibi işlemesi benzeri düşüncelere hiç kapılmadım. Kafamda birçok şey dolaştırıyorum, uykuyla uyanıklık arasında.. Yolda yürürken, yalnızken, her yerde o şiiri yaşarım.
Şöyle diyelim: Bir sözcükten, bir imgeden, bir düşünceden yola çıkıyorum. Bunu geliştiremezsem şiir yazamıyorum. Ama bu yola çıkışta biçimsel yönden bir kalıp oluşturabilirsem eğer, o şiiri yarım saatte, bir saatte yazarım. İşte o gece, eşimle kavga ettiğimiz o gece, içim içime sığmıyor, vicdan azabı çekiyordum. Kendimi suçlu buluyordum. Haksızlık etmiştim. Sabaha kadar uyuyamadım. Masamın başına oturup bir çırpıda Hikâye şiirimi yazdım. Eşim sabahleyin masanın üstündeki şiiri görünce eline aldı.. Mırıldanarak okudu:
"Senin dudakların pembe Ellerin beyaz Al tut ellerimi, bebek, Tut biraz"
Bana dönüp, Cahit, niye yazdın bu şiiri diye sordu. Tartıştık, kavga ettik ya deyince gülmeye başladı. Tabiatıyla her zaman olduğu gibi barışıp yolda tekrar tekrar Hikâye şiirini okuyarak okula gittik."
Cahit Külebi'nin 'Hikâye' şiirinin pişmanlıktan doğan öyküsü
Cahit Külebi’nin eserleri nelerdir?
Şiirler:
Adamın Biri (1946), Rüzgâr (1949), Atatürk Kurtuluş Savaşında (1952), Yeşeren Otlar (1954), Süt (1965), Şiirler (1969), Türk Mavisi (1973), Sıkıntı ve Umut (1977), Yangın (1980), Bütün Şiirleri (1982), Güz Türküleri (1991).
Nesir: Şiir Her Zaman (1985), İçi Sevda Dolu Yolculuk (1986).
Tercüme: Renate (1947), Papatya Falı (1965), Avrupa Konseyi Ülkelerinde Anadili Öğretimi (1974).
Kitapları İngilizce, Almanca gibi yaklaşık 20 dile tercüme edilen şairin adına Tokat Yazarlar ve Şairler Derneği ile Niksar Belediyesi'nin işbirliğiyle "Cahit Külebi Şiir Yarışması" düzenleniyor.
Şairin unutulmayan şiirleri hangileridir?
Dost
Bir gece habersiz bize gel Merdivenler gıcırdamasın Öyle yorgunum ki hiç sorma Sen halimden anlarsın Sabahlara kadar oturup konuşalım Kimse duymasın Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız Dokunarak uçalım.
İnsanlardan buz gibi soğudum, İşte yalnız sen varsın Öyle halsizim ki hiç sorma Anlarsın.
Evvel Zaman
Asardın okulu her sabah Sen de aşıktın bir zamanlar, Geceleri sokak sokak gezerdin Ellerin ceplerinde yıldızları sayarak.
İstanbul
Kamyonlar kavun taşır ve ben Boyuna onu düşünürdüm, Kamyonlar kavun taşır ve ben Boyuna onu düşünürdüm, Niksar'da evimizdeyken Küçük bir serçe kadar hürdüm.
Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak. Sonra âlem değişiverdi Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak. Mevsimler ne çabuk geçiverdi Unutmak, unutmak, unutmak.
Anladım bu şehir başkadır Herkes beni aldattı gitti, Anladım bu şehir başkadır Herkes beni aldattı gitti, Yine kamyonlar kavun taşır Fakat içimde şarkı bitti.