Türkiye'nin roman haritası
Edebiyata yön veren yazarların çoğu yaşadığı şehrin kültüründen, tarihinden ve dokusundan etkilenir. Okuduğumuz romanların kahramanları ve hikâyeleri kadar, yaşadıkları yerler de bizleri sarıp sarmalar. Edebiyatımızda en çok mesken tutan mekân ise İstanbul olarak bilinir. Burada başlayıp şekillenen roman sevdasında en büyük etken, yayınevlerinin, gazetelerin ve matbaaların burada olmasıdır. Anadolu'yu ise daha çok Milli Mücadele ve Erken Cumhuriyet anlatıları ve sonrasında köy romanlarında görmek mümkün.
Giriş Tarihi: 28.12.2018
15:43
Güncelleme Tarihi: 28.12.2018
17:52
ANTALYA; Karabibik, Nabizâde Nâzım, 1889
Nabizâde Nâzım'ın 1890'da yayınladığı gerçekçi köy romanı olan Karabibik , realizmin bütün koşulları göz önünde bulundurularak yazılmış olup, Türk edebiyatında bu akımın başarılı ilk örneğidir. Yazar, kitabının önsözünde şöyle der: "Hakikiyun mesleğinde (realistlerin yolunca) yazılmış roman mütalaa etmemiş iseniz işte size bir tane ben takdim edeyim." Roman, ilk Türkçe köy romanı olarak kabul edildiği için Türk edebiyatında önemli bir yeri vardır. Eser, roman değil, uzun öykü olarak da değerlendirilebilir. Antalya'nın bir köyünde yaşayan Karabibik adlı köylünün yaşam mücadelesini konu edinir.
Güneş ufk-ı şarkîyi teşkil eden tarafta, güya denizden çıkıyormuş gibi Bahr-i Sefid'in donuk, durgun sathından doğru yükselmekte idi. Temre ovası gecenin ayazı içinde uyuşmuş çilenmiş kalmış iken güneşin henüz mail ve zayıf olarak intişar eden şuaatının tesiratı sayesinde ısınmaya başlamıştı. Arkada Mira silsile-i cibalinin sekiz yüz metre rakımı bile tecavüz eden sivri, çıplak tepeleri kar ile mestur bulunmakta idi. Mevsim şubat iptidaları olup Karabibik'ten evvel davranmış olanların tarlalarında yarım karış kadar yemyeşil ekinler başkaldırmış idi. Kasbar Matbaası, Asır Kütüphanesi Romanlarından, 1307, s. 6
Nabizâde Nâzım Tanzimat dönemi Osmanlı-Türk yazarıdır. Şiir, anı, hikâye, roman türlerinde ve bilimsel konularda eserler veren Nabizade Nazım, ilk Türkçe gerçekçi köy romanı olarak kabul edilen Karabibik'in ve Türk edebiyatındaki ilk psikolojik roman denemesi olan Zehra'nın yazarıdır. Nabizade Nâzım'ın şiirlerinde işlediği temalarda doğa ilk sırada gelir. Doğa şiirleri ve özellikle doğayı anlatma girişimi Abdülhak Hamit'in "Sahra " adlı şiir eserinden sonra yaygınlaşmaya başladı. Özellikle ara nesil denilen edebiyatçılar kuşağında doğa manzaralarının tasviri şiirin ana konusu oldu. Ara nesil şairleri, çoğunlukla tablolardan hareket ederek manzaralar çizmeye (anlatmaya) çalışmışlardı. Keza aynı özelliği Nabizade Nâzım'ın doğa tasvirlerinde de görülür.
Karabibik kitabını incelemek ve satın almak için tıklayın.
AYDIN; Bir Karış Toprak, Samim Kocagöz, 1964
Toplumcu gerçekçi sanat anlayışı doğrultusunda ürünler veren Samim Kocagöz, hikâyelerinde genellikle Ege bölgesinde yaşayan insanların sorunlarını anlatır. Kurtuluş Savaşı′nı belgesel roman tarzında, destansı bir anlatımla işleyen Kocagöz, romanlarında ve hikâyelerinde olduğu gibi toprak sorununu dile getirmiştir. Topraksız ya da az topraklı kesimin ilerleyen teknoloji karşısında içine düştüğü sıkıntıyı ′Bir Karış Toprak′ta anlatır.
"Yörüklere gelince, ne padişahı ne de ağası, onları adamdan saymaz. Sözün kısası, Osmanlı köylüsünün, Türkmen Yörüğünün, Anadolu toprağında sözü geçmez. Bunu böyle kafana koy oğlum; ayağını ona göre denk al. Benden söylemesi… Rahmetli babandan duyduğumu sana deyiverdim. Yasa böyle kurulmuş." (Ataç Kitabevi Yayınları, 1964, s. 106.)
Samim Kocagöz kimdir?
Samim Kocagöz, Türk romancı. 1942'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 1942-1945 arasında Lozan Üniversitesi'nde sanat tarihi eğitimi aldı. Türkiye'ye döndükten sonra bir süre İzmir Ticaret Okulu'nda edebiyat, Devlet Konservatuvarı'nda sanat tarihi dersleri verdi. İlk öykülerini, 1939 -1940 yıllarında yayımladı. Samim Kocagöz'ün sanat anlayışı "sanat yaşam içindir." biçiminde özetlenebilir. O, doğup büyüdüğü, yaşadığı, iyi bildiği yöreyi, insanlarını anlatır. Edebiyatımızda 1940'lı yıllarda filizlenmeye başlayan yeni edebiyatla kendini duyurdu, "Milli Mücadele"yi romanlaştıran bir yazar olarak da adını yaygınlaştırdı.
BALIKESİR; Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali, 1937
İlk basımı 1937 yılında "Yeni Kitapçı" tarafından basılan roman, Sabahattin Ali'nin roman türünde ilk eseridir. YKY tarafından ilk olarak 1999 yılında basılan roman günümüzde YKY (Yapı Kredi Yayınları) tarafından basılmaya devam eder. 1985 yılında Sinema filmine uyarlanan romanın filminde Talat Bulut, Derya Arbaş ve Ahmet Mekin'in rol almış, filmin yönetmenliğini ise "Feyzi Tuna" üstlenmiştir.
Kuyucaklı Yusuf konusu itibariyle ailesinin katledilmesiyle sahipsiz kalan dokuz yaşındaki Yusuf'un olayı soruşturmak için Kuyucak'a gelen Nazilli Kaymakamı Selahattin Bey tarafından evlatlık alınması ve çocuğun daha sonraki hayatı anlatılmaktadır. Edebiyat eleştirmenlerine göre Yusuf karakteri, köyden şehre göç edip şehir hayatına uyum sağlayamayan insan tipinin habercisi olarak değerlendirilir.
"Edremit, üç tarafını saran Çamtepe, İbramcaköy ve Tavşanbayırı isimli üç yamaca yaslanan büyükçe, şirince bir kasabaydı. İki küçük dere, kasabanın içinden ve kaldırımlı sokakların ortasından gelerek Aşağıçarşı dedikleri yerde birleşiyor, sonra biraz ilerde kasabayı yalayıp geçen Büyükçay'a kavuşuyordu. Tepelerden birine çıkıp bakıldığı zaman, görülen manzara ender bir şeydi:
Damların yosun tutan ve kararan kiremitlerini nihayetsiz dut, erik ve iri yapraklı incir ağaçlan örtmeye çalışıyor, derelerin kenarını beyazımtırak yapraklarıyla uzun kavaklar, bazı yerlerde kopan bir şerit halinde ve yalnız kenar mahallelerde takip ediyor; bunların arasında belki yirmiden fazla minare, bembeyaz yükseliyor ve uzaktan bakan bir göze, tıpkı kavak ağaçları gibi hafif hafif sallanıyor hissini veriyordu.
Yukarıçarşı'daki Kurşunlu Cami'nin iri kubbesi daima donuk bir ışıltı ile parlıyordu. Kasabanın panoramasında, bir tablodaki kadar ahenk ve uygunluk vardı. Bu, ağaç, minare ve kiremit kümesinin etrafını ayva ve diğer meyva ağaçlarından ve ova tarafında bağlardan ibaret açık yeşil bir çember sarıyor; onun etrafında da siyah yapraklı zeytinlerin daima kıpırdayan halısı göz alabildiğine uzanıyordu." Yapı Kredi Yayınları, 2012, s. 19.
Sabahattin Ali, Türk yazar ve şair. Edebi kişiliğini toplumcu gerçekçi bir düzleme oturtarak yaşamındaki deneyimlerini okuyucusuna yansıttı ve kendisinden sonraki cumhuriyet dönemi Türk edebiyatını etkileyen bir figür hâline geldi. 25 Şubat 1907 tarihinde, bugün Bulgaristan sınırları içindeki Gümülcine kazası Eğridere köyünde doğdu. İlköğrenimini Üsküdar, Çanakkale ve Edremit'te yaptı. 1927'de,Balıkesir Muallim Mektebi'ni bitirdi. Aynı yıl Yozgat Cumhuriyet İlkokulu'nda öğretmen oldu. Sabahattin Ali ilk şiirlerini, Balıkesir Muallim Mektebi'nde okurken Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayınladı.(1926) Farklı coğrafyalarda bulunan Sabahattin Ali, çevresindeki insanları ve mekânları eserlerine iyi yansıtan bir yazardan. Yazarın eserlerindeki birçok kurgusal kahramanın gerçek hayattaki kişilerin yansımasıdır aynı zamanda. "Kuyucaklı Yusuf" romanında babası, Ali Selahattin Bey'i; annesi, Şahinde Hanım'ı; kardeşi de Muazzez'i sembolize eder. Aslında Yusuf, hapishanede hikâyesini dinlediği bir mahkûmdur. Mekân olarak Aydın ve Edremit'in olması, Sabahattin Ali'nin yabancı olmadığı mekânları anlatmasının etkisidir. Sabahattin Ali'nin gerçek hayatta da arkadaşı olan ve romanda adı geçen Ali, bu eserde öldürüldüm diye yazara küser.
Kuyucaklı Yusuf kitabını incelemek ve satın almak için tıklayın.