Unutulmaya yüz tutmuş az bilinen deyimler
Türkçenin atardamarı haline gelen deyimler, dilimizi anlamak ve özümsemek için en önemli araçlardan biridir. Sözlerimizin ifade gücünü artırmaya ve anlatmak istediklerimizi zenginleştirmeye yarayan bu kelime öbeklerinin her birisinin arkasında, hikmet dolu hikayeler vardır. Günlük hayatta konuşmalarınızın anlaşılabilirliğini artıracak, unutulmaya yüz tutmuş az bilinen deyimleri sizler için derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
◼ 19. yüzyılda Fransız ressam Delacroix, Paris'te bir sergi açar. Sergiyi gezerken ziyaretçilerden birinin büyük şövalye tablosunun önünde durduğunu ve onaylamayan ifadelerle kafasını salladığını görür.
Ressam ziyaretçinin yanına gider ve sorar:
-Bu şövalye tablosu çok ilginizi çekti, sanırım.
-Evet, ilgimi çekti fakat çizmenin kıvrımlarında hatalar var.
-Peki, bunu nasıl anladınız?
- Ben kunduracıyım, çizme dikerim, der.
Bu yanıtın üzerine ressam hızlıca tuvalini ve boyalarını alır, getirir. Adamın talimatları ile resimdeki hataları düzeltir ve gerçekten daha iyi olduğunu görünce adama çok teşekkür eder.
Fakat adam, tabloda başka hataların olduğunu da söyler. Bu kez de şövalyenin pantolonu ve kemerinde düzeltmeler yapmak ister.
Adamın bu çokbilmiş tavırlarına dayanamayan ressam, "Bak dostum sen kunduracısın, çizmeden yukarı çıkma!" yanıtını verir.
◼ Bilmediği işe, yetkisi dışındaki konuya karışmak anlamına gelen bu deyim, böyle bir hikaye ile literatürümüze geçmiş olur.
◼ Eskiden "koz" ceviz anlamında kullanılırdı. O zamanlarda Kastomunu'da iki köy vardı. Bu iki köyün ortak kullandıkları bir ceviz ağaçları bulunurdu. Ceviz toplama mevsimi gelince bir gün belirlenir ve iki köy halkı ceviz ağalarının olduğu yerde buluşur, cevizleri paylaşırlardı.
Ancak her seferinde haksızlık olduğu ileri sürülerek kavgalar çıkar, bu kavgalar öyle bir noktaya gelirdi ki köylerde eli sopa tutan bütün delikanlılar, koz paylaşma gününü heyecan ile beklerlerdi.
◼ Delikanlıların bu koz paylaşma macerasına katılabilmesi için gerekli yetkinlikte olduklarını anneleri şu cümle ile izah ederdi; "Benim oğlan, kozunu paylaşacak çağa geldi."
Bu güzide deyimimiz de bu hikaye ile literatürümüze girmiş oldu.