Orhan Veli ve arkadaşları edebiyatta neyi yıkmak istedi?
Orhan Veli ve arkadaşları Melih Cevdet Anday ile Oktay Rıfat, radikal çıkışlarıyla 1941 yılında yayımladıkları "Garip" isimli ortak kitabın ardından Türk edebiyatında büyük etki uyandırdılar. Geçmişten günümüze halen etkileri süren bu edebi hareketin içeriği nedir, oluşum süreci nasıl gerçekleşti, Garipçiler olarak adlandırılan bu güruh, Türk edebiyatında neyi yıkmak ve yeniden yapılandırmak istedi? Tüm bu soruların cevabını ve daha fazlasını siz Fikriyat okurları için inceledik.
Giriş Tarihi: 01.01.2020
16:19
Güncelleme Tarihi: 01.01.2020
17:00
Garip hareketi nasıl bir ortamda oluştu?
Cumhuriyet'in ilanından sonra 1920-1940'lı yıllarda yeni kurulan devletin zihniyeti, milli kültür birikimi karşısındaki tutumu, her alanda olduğu gibi belirgin bir şekilde edebiyata da yansıdı. Edebi ve estetik bakımdan eski ile yeni anlayışların bir arada hakim olduğu bu dönemde, edebiyatçılar türlü şekillerle kendi çizgisini oluşturmaya çalıştı. Ramazan Korkmaz, Yeni Türk Edebiyatı El kitabı isimli eserinde, eski ve yeni dönem arasında çok kritik bir noktada yer alan bu dönem edebiyatçılarının özgün eserler vermiş çağdaşları arasında tutunabilmenin tek yolunu: kendi edebi hareketini kurmak olarak açıklamıştır.
Büyük edebiyatçıların arasında tutunabilme gayesi
İşte Orhan Veli ve arkadaşları, Necip Fazıl, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Haşim, Nazım Hikmet, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi edebiyatçıların sanat eserlerini ortaya koyduğu bir dönemde tutunabilmek adına süregelen edebiyat geleneğini tamamen yok ederek kendi çizgilerini oluşturmaya çalıştılar.
Üç genç şairin güç birliği
Orhan Veli ve arkadaşları halen hece vezni saltanatının sürdüğü 1937'de, yenilik iddiasıyla ortaya çıkarak vezinsiz, kafiyesiz şiirlerini Varlık dergisinde "Şiirler" başlığı altında yayımladılar. En başından beri bu üç genç şair, yeni bir hareketi başlatırken ve bunun ilk örneklerini verirken güç birliği içinde olduklarını göstermeyi amaçladılar.
“Süleyman Efendi” ile şiire taşınan “küçük insan”
Orhan Veli 1938'de İnsan dergisinde Kitabe-i Seng-i Mezar şiirini yayınladıktan sonra edebiyat ve sanat çevresinde büyük tepkiler topladı. Bu şiiri dönemin sanatçılarından beğenenlerin yanında eleştirenler de oldu.
"Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar; Hatta çirkin yaratıldığından bile O kadar müteessir değildi; Kundurası vurmadığı zamanlarda Anmazdı ama Allah'ın adını, Günahkâr da sayılmazdı. Yazık oldu Süleyman Efendi'ye."
Orhan Veli'nin yazdığı bu şiir özellikle karikatür dergilerinde alaylı bir şekilde konu edinildi. Orhan Okay, Poetika Dersleri isimli çalışmasında Bir Günün Sonunda Arzu şiiri ile ağır eleştiriler ve alaya maruz kalan Ahmet Haşim ile Orhan Veli'nin "aynı kaderi paylaştığını" dile getirir.
Kitabe-i Seng-i Mezar’dan sonra yayımlanan kitap
Orhan Veli edebiyattaki yenilik ile ilgili düşüncelerini apaçık bir şekilde ortaya koymadan evvel Kitabe-i Seng-i Mezarla adeta okuyuculara bir ön izleme sunmuş gibiydi. Zira Orhan Veli Kitabe-i Seng-i Mezar şiirinden sonra 1939 Aralık ile 1940 Ocak ayları arasında Varlık dergisinde "Şiire Dair" üst bağlığıyla "Garip", "Ahenk ve Tasvir", "Taklit", "Şairane" olmak üzere dört makale yayımladı.
Söz konusu bu dört makale, Orhan Veli tarafından tek bir metin haline getirilip bu hareketin bir bildirgesi olarak Garip kitabının ön sözünde sunulmak üzere hazırlandı.