Ümmeti bir araya getiren şehit: Hasan el-Benna
Hasan el Benna, 22 yaşındayken 20. asrın en kapsamlı hareketi olan İhvan-ı Müslim'i kurdu. Sadece üç kahvehane ile başlayan mücadelesi, tüm dünyaya yayıldı. Devletin göz yumduğu bir suikasta kurban giden Benna, şehit edildi. Şehit edildiği gün Kahire'de camiler kapatıldı, insanlar tutuklandı. Şehit için Kur'an okumayı ve cenaze namazı kılmayı bile yasakladılar.
Giriş Tarihi: 12.02.2019
16:14
Güncelleme Tarihi: 14.10.2020
08:55
Hasan el Benna kimdir?
"Kardeşlik bağını koruyun çünkü sizin silah ve mühimmatınız budur "
Asıl adı Ahmed Abdurrahman el-Benna olan Hasan el Benna , dönemin âlimlerinden Ahmet ibn Abdurrahman'ın oğluydu. 1906'da Mısır'ın Mahmudiye kentinde doğdu. Yerel camilerinden birinde imamlık yapan babası aynı zamanda saatçilikle uğraşarak ticaret de yapıyordu. Babasının bu işlerinden ötürü Hasan el Benna'nın hayatı ev, cami ve saatçi dükkânı arasında geçmişti. Bu sayede korunaklı bir hayat süren el Benna'nın hadis ilmine büyük katkılar sağlayan babasının kendi yazdığı hadis kitapları da vardı. Babasının bu hadis kitapları ve verdiği dini eğitimle büyüyen Hasan el Benna'nın kalbine İslam için mücadele tohumları ailesi tarafından atılmıştı.
İNGİLİZ SÖMÜRÜSÜNE KARŞI ÇIKAN MÜCAHİD
Lise çağlarında Ali Bedir, Lebbi Nevvar, Abdurrahman Saati ve Said Bedr gibi arkadaşlarıyla beraber "Haramların İşlenmesini Önleme Cemiyet " adında bir topluluk kurdu ve Mısır'daki bazı önemli isimlere mektuplar gönderip, onların dikkatini toplumdaki kötülüklere çekmeye çalıştılar. 1919'lu yıllarda İngiliz sömürüsünü protesto etmek adına düzenlenen gösterilere katıldı.
Çok yüksek bir dereceyle liseden mezun olduktan sonra üniversiteyi Dar'ul Ulum'da okumaya karar verdi. Üniversiteyi bitirme sınavlarını verirken on sekiz bin beyit ve bir o kadar nesir ezberlemişti.
HASAN EL BENNA'NIN EMELİ NEYDİ?
Modernizm adı altında insanların gün geçtikçe dinden uzaklaştıklarına tanıklık eden Hasan el Benna, aynı zamanda bundan daha da kötü olan bir durumun da farkına varmıştı: Bu durum karşısında hiçbir önlemin alınmıyordu. İnsanları olan bitenler hakkında haberdar etmek ve gerçek benliklerine döndürmek amacıyla ne yapılması gerektiği üzerinde incelemelerde bulunarak âlim olan kişilerle konuşarak, onları "el-Feth" isminde bir dergi çıkarmaya ikna etti.
Öğrenciliği sırasında kompozisyon sınavında sordukları "Mezun olduktan sonra ne yapmayı düşünüyorsun?" sorusuna şu cevabı vermişti: "Mezun olduktan sonra biri özel, biri de genel olmak üzere iki emelim vardır. Özel emelim, yapabileceğim kadar ailemi ve yakınlarımı mutlu etmektir. Genel emelim de gündüz öğrencilerle, gece de babalarına dinlerinin aslını öğreten bir mürşit olmaktır."
‘SİZİN VATANA KARŞI BORCUNUZ BİZİMLE BERABER OLMAMIZI GEREKTİRİYOR!”
Hasan el Benna, üniversitedeki mücadelesini şöyle anlatır: "Öğretmen okulunda okuduğum dönemde, zinde güçlerin takibatı devam etmekteydi. Bir defasında evinde kaldığım Hacı Şaire Hanım'ın evinde toplantı halindeydik. Polis, evi kuşatarak içeri girdi. Bizleri sordu. Kadın: 'Öğrenciler sabah erkenden ayrıldılar. Henüz dönmediler. Ben de gördüğünüz gibi bakla ayıklamakla uğraşıyorum.' dedi. Doğru olmayan bu cevaptan rahatsız oldum. Soranın karşısına çıkarak durumu ona açık açık şöyle anlattım: 'Sizin vatana karşı borcunuz bizimle beraber olmamızı gerektiriyor. Bizim işlerimizi aksatmamanızı gerektiriyor. Bizi yakalamanızı değil.' Bu söylediklerime davranışlarıyla olumlu bir şekilde cevap verdiğini bilemiyorum. Fakat hemen oradan ayrıldılar. Onların ayrıldıklarından emin olduktan sonra diğer arkadaşlarımı çağırarak onlara: 'İşte bu, doğru sözlülüğün bereketidir. Doğru olmamız ve işlerimizin sıkıntılarına katlanmamız bizim için kaçınılmazdır. Durum ne olursa olsun hiçbir zaman yalan söylemeye gerek yoktur."
MÜSLÜMAN KARDEŞLER NASIL KURULDU?
"Yarınlar, yorgun olaların değil, rahatından vazgeçenlerin olacaktır."
Başarıyla tamamladığı eğitimin ardından 1927'de Arapça öğretmeni olarak Süveyş Kanalı yakınlarında bulunan İsmailiye'de bir ilkokula atandı. İngilizlerin sömürü düzeni büyük ölçüde hissedildiği bu kentte, İngilizlerin Müslümanları derinden sarsan düzenbazlıklarına şahit oldu. İngilizlerin bu bölgedeki varlığı, Mısır halkını etkileyerek yaşam tarzını değiştirmeye başlamıştı. Burada sömürü açıkça kendini gösteriyordu. Bu ve bunun gibi yanlışlıkları engellemek ve İslamî duyarlılığı artırmak için bir İngiliz kampında çalışan altı arkadaşıyla 1928 yılının Ocak ayında "İhvan-ı Müslimin- Müslüman Kardeşler " teşkilatını kurdu. "Bizler İslâm'ın hizmetinde olan kardeşleriz; o halde bizler Müslüman kardeşleriz " diyerek cemiyetin adını Müslüman Kardeşler olarak belirledi.