Arama

Hz. Ali kimdir? Hz. Ali ne zaman, nasıl öldü?

Hz. Ali, Peygamberimizin nübüvvetini kabul eden ve İslam ile müşerref olan ilk Müslümanlardandı. 5 yaşından Hicret'e kadar Ali, Resul-i Ekrem'in yanında büyüdü. Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber başta olmak üzere bütün gazve ve seriyyelere katıldı, büyük kahramanlıklar gösterdi. Kur'an, hadis ve fıkıh alanlarındaki ilmi nedeniyle diğer üç halifenin de kendisine başvurduğu bir sahabeydi. Hz. Osman'ın şehid edilmesinin ardından dördüncü halife olarak İslam'a hizmet etti. Peki, Hz. Ali kimdir? Hz. Ali kimin oğludur? Hz. Ali ne zaman, nasıl öldü? İlk Müslümanlardan dördüncü halife Hz. Ali'nin hayatı…

  • 17
  • 23
ÇARPIŞMADA HARİCİLERİN TAMAMINA YAKINI HAYATINI KAYBETTİ
ÇARPIŞMADA HARİCİLERİN TAMAMINA YAKINI HAYATINI KAYBETTİ

Bu arada hakemler ilk toplantılarını Ramazan Şubat 658 tarihinde Suriye-Irak yolu üzerindeki Dûmetülcendel'de yaptılar ve Hz. Osman'ın icraatının, katlini gerektirecek bir gayri meşruluk taşımadığı, dolayısıyla haksız yere öldürüldüğüne dair ilk kararlarını aldılar. Hz. Ali ise kuvvetlerini toplayıp yeniden Muâviye ile savaşmaya hazırlanıyordu. Bu arada Nehrevan'da bulunan Hâricîler'i ikna etmek için kendilerine mektup yazdıysa da sonuç alamadı.

Hâricîler'in ashaptan Abdullah bin Habbâb ve hamile karısını sırf kendi görüşlerini paylaşmadığı için hunharca katletmeleri üzerine, Hâricî meselesini hallettikten sonra Şam'a yürümeye karar verdi. Nehrevan'daki Hâricîler Hz. Ali'nin kendilerine yaptığı teklifleri reddederek savaşı başlattılar. 9 Safer 38 (17 Temmuz 658) tarihinde vuku bulan şiddetli çarpışmada Hâricîlerin tamamına yakını hayatlarını kaybettiler.

  • 18
  • 23
MUAVİYE’YE KARŞI FAALİYETLERİ DURDURMAK ZORUNDA KALDI
MUAVİYE’YE KARŞI FAALİYETLERİ DURDURMAK ZORUNDA KALDI

Hz. Ali bu savaştan sonra Şamlılara karşı harekete geçmek üzere Nuhayle'de konakladı. Kûfe'de kalan ve ehl-i Nuhayle denilen yaklaşık 2 bin kişilik bir Hâricî topluluğuyla konuşarak onlardan ya kendisine iltihak edip Şamlılar üzerine yürümelerini veya geri dönmelerini istediyse de Hâricîler kendisini küfürle itham ederek bu isteğini geri çevirdiler.

Yapılan savaşta birçoğu öldürüldü; geri kalanları da Mekke'ye kaçtı. Bütün bu hadiseler üzerine bıkkınlık ve yılgınlığa düşen askerleri artık savaşmak istemediklerini söyleyince, halife Kûfe'ye dönmek ve Muâviye'ye karşı faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldı.

(x) Hayattayken cennetle müjdelenen 10 sahabe

  • 19
  • 23
HİLAFET MESELESİ NASIL ÇIKMAZA GİRDİ?
HİLAFET MESELESİ NASIL ÇIKMAZA GİRDİ?

Esasen hakemler Dûmetülcendel'deki ilk toplantılarından sonra Ocak 659 Ezruh'ta bir araya geldiklerinde, Ali bin Ebû Tâlib ile Muâviye bin Ebû Süfyân'ın her ikisinin de azledilerek halifenin bir şûra tarafından seçilmesi kararına varmışlardı. Bu karar önce Hz. Ali'nin hakemi Ebû Mûsâ tarafından açıklandı; söz sırası Muâviye'nin hakemi Amr bin Âs'a gelince o hilâfet makamına Muâviye'yi tayin ettiğini bildirdi.

Ebû Mûsâ'nın bu karara karşı çıkmasına rağmen durum değişmemiş ve neticede hakem olayı hilâfet meselesini bir çıkmaza götürmüş, İslâm dünyasını da birtakım siyasî ve içtimaî huzursuzluklara sürüklemişti. Halkın bir kısmının Hz. Ali'yi, bir kısmının da Muâviye'yi halife olarak tanıması sebebiyle de ikili bir iktidar ortaya çıkmıştı.

  • 20
  • 23
ZEHİRLİ BİR HANÇERLE SABAH NAMAZINDA YARALADILAR
ZEHİRLİ BİR HANÇERLE SABAH NAMAZINDA YARALADILAR

Hz. Ali hakem olayından sonra Kûfe'ye çekilip Muâviye'ye karşı yeni bir sefer için hazırlıklara başlamış, fakat savaşmaktan bıkmış sebatsız Iraklı askerlerden yeterli destek görememişti. Nihayet büyük gayret sarfederek 40 bin kişilik bir ordu teşkil edebilmiş ve sefere hazırlanmıştı.

Ancak Kûfe'de, intikam arzusu ile yanıp tutuşan Hâricî Abdurrahman bin Mülcem tarafından zehirli bir hançerle sabah namazında yaralanmış, aldığı yaranın tesiriyle iki gün sonra 26 veya 28 Ocak 661 vefat etmiş ve Kûfe'ye (bugünkü Necef) defnedilmişti. Bu sırada Muâviye Suriyelilerin tam desteğini sağlayarak başta Mısır olmak üzere Hz. Ali'nin hâkimiyetindeki birçok yeri ele geçirmiş ve Emevî Devleti'nin temellerini atmıştı.

  • 21
  • 23
İSLAM’IN YAYILIŞINDA VE İLİMDE MÜSTESNA BİR YERİ VARDI
İSLAM’IN YAYILIŞINDA VE İLİMDE MÜSTESNA BİR YERİ VARDI

Ali bin Ebû Tâlib ortaya yakın kısa boylu, koyu esmer tenli, iri siyah gözlü olup sakalı sık ve genişti; yüzü güzeldi, gülümserken dişleri görünürdü. Kendisine Hz. Peygamber tarafından verilen "Ebû Türâb" lakabından başka "el-Murtazâ" ve "Esedullahi'l-galib" gibi lakapları da vardır. Çocukluğunda puta tapmadığı için daha sonraları "Kerremallahu vecheh" dua cümlesiyle anılmıştır.

Onun, İslâm'ın yayılış tarihinde ve Müslümanlar arasındaki ilim, takvâ, ihlâs, samimiyet, fedakârlık, şefkat, kahramanlık ve şecaat gibi yüksek ahlâkî ve insanî vasıflar bakımından müstesna bir mevkie sahip bulunduğunu, Kur'an ve Sünnet'i en iyi bilenlerden biri olduğunu hemen hemen bütün Sünnî ve Şiî kaynaklar ittifakla belirtirler.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN