Hz. İbrahim ve oğlu İsmail'in büyük imtihanı; Hz. İsmail kurban ediliş hikayesi
Allah'a teslimiyetin en güzel örneklerinden biridir Hz. İsmail'in kurban edilişi. Bu teslimiyet karşısında Allah onlara katından Cebrail (as) ile bir kurban gönderdi. O günden kıyamete kadar, kurban ibadeti ile bu büyük itaat ve teslimiyet eylemi yad edilecek. İşte Hz. İbrahim'in kurban hikayesi...
Giriş Tarihi: 10.08.2019
10:02
Güncelleme Tarihi: 25.08.2022
19:55
Hz. İbrahim (as)'in, yıllar geçmesine rağmen bir evladı olmamıştı. O, ellerini kaldırarak Rabbine şöyle dua ediyordu: "Ya Rabbi! Bana salihlerden olacak bir evlat ver!" (Sâffât 37/100)
Duasının üzerinden yıllar geçmiş, Hz. İbrahim'in hicreti Mısır'a kadar uzanmıştı. Bir müddet burada kalan güzide insanlara Hacer isminde birisi daha katılmıştı. Bir rivayete göre o bir kral kızıydı. Başka bir rivayete göre ise Mısır'ın doğu illerinden koparılmış ve Mısır sarayına gönderilmiş bir cariyeydi. İşte bu cariye, İbrahim'in eşi olmakla şereflendi.
Bir süre sonra Yüce Allah onlara bir çocuk nasip etti. Adını İsmail koydular. Hz. İsmail'in doğumundan sonra Hz. İbrahim'in eşi Sare, ona Hacer'le İsmail'i başka bir yere götürmesini söyledi.
Hz. İbrahim, Allah'ın izniyle Hacer'i ve İsmail'i yanına alarak yola çıktı. Günlerce yürüyerek ovalardan, tepelerden, ıssız çöllerden geçtiler. Mekke yakınlarına kadar geldiler. O sırada İsmail iki yaşında idi. Sonunda bugün Kâbe'nin bulunduğu yere vardılar ve bir ağacın altında durdular. Etrafta kimse yoktu. Hz. İbrahim ana ile oğulun yanına biraz yiyecek ve su bıraktıktan sonra oradan uzaklaştı.
"Ey Rabbimiz! Ailemden bir kısmını, senin hürmetli evinin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Namazlarını beytinin huzurunda dosdoğru kılsınlar diye. Ey Rabbimiz! Sen de insanlardan mümin olanların gönüllerini onlara meylettir. Onları meyvelerle rızıklandır ki, onlar da nimetlerinin kadrini bilip şükretsinler. Ey Rabbimiz! Şüphesiz ki Sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Ne yerde ve ne gökte hiçbir şey Senden gizli kalmaz. "
(İbrahim 14/37-38)
"ÖYLEYSE ALLAH BİZE YETER"
Hacer Hz. İbrahim'in arkasından: "Bizi bu ıssız yere bırakıp nereye gidiyorsun? Biz bu dağ başında ne yaparız, nasıl yaşarız?" diye bağırmıştı.
Bir süre sonra Hz. Hacer şöyle seslendi: "Yoksa bizi buraya bırakmanı Allah mı emretti?" O zaman Hz. İbrahim döndü ve şöyle dedi "Evet, Yüce Allah emretti."
Bunun üzerine Hz. Hacer "Öyle ise Allah bize yeter. O bizi korur, bizi besler." dedi.
Hz. Hacer ağaç dallarından ve taşlardan bir kulübe yaptı. Orada yaşamaya başladılar. Fakat bir süre sonra suları bitti. İsmail susuzluktan ağlamaya başladı. Çocuğun ağlayışları Hz. Hacer'i çok üzüyor, ne yapacağını bilemiyordu.
Acele ile dışarıya çıktı, hızla Sefa tepesine yürüdü, tepenin üzerine kadar çıktı, etrafına baktı, hiç kimse ve su yoktu. Tepeden indi. Koşarak bu sefer karşıdaki Merve tepesine tırmandı. Orada da kimseyi göremedi, suyu bulamadı. Uzaktan uzağa kulübede ağlayan İsmail'in sesi geliyordu. Hacer Sefa ve Merve tepeleri arasında kendini kaybetmiş gibi tam yedi kere gidip geldi. Güneş iyice yükselmişti. Hacer ümitsizlik içinde kulübesine döndü.
Kulübeye girince İsmail'in yanı başından bir su gördü. Hz. Hacer suyun aktığını görünce boşa gideceğinden korktu ve Arapça "Zem zem", yani "dur dur" demeye ve eliyle suyu tutmaya başladı. Böylece Yüce Allah onların imdadına yetişti ve susuzluktan kurtuldular. Hacer, Allah Teâlâ'ya ona şükretti. Bugün Kâbe'de bulunan zemzem kuyusu, işte bu sudur.
Hazreti Peygamber, bu hadiseyle ilgili olarak şöyle der:
"Allah, İsmail'in annesi Hacer'e rahmet eylesin! Eğer o, zemzemi kendi hâline bıraksaydı da suyu avuçlamasaydı, akıp giden bir ırmak olurdu ."
Artık Hz. İsmail de büyümüş, koca bir delikanlı olmuştu. Hz. İbrahim bir gün Mekke'de bir rüya gördü. Rüyasında oğlu İsmail'i Allah Teâlâ'ya kurban ediyordu. Önce bu rüyasının doğruluğundan şüphe etti. Ancak aynı rüyayı daha sonraki gecelerde de görünce bunun Yaratan'dan gelen bir emir olduğunu anladı. Yüce Allah Hz. İbrahim'i çok ağır bir sınava çekiyordu. Oğluna ip ve bıçak almasını, birlikte dağa çıkıp odun getireceklerini söyledi. Zaten baba oğul sık sık yakınlardaki dağlara gider, oradan odun getirirlerdi.
İsmail ip, balta ve bıçak aldı. Hazırlıklarını gördüler. Beraberce yola çıktılar. Allah'ın dostları en ağır sınavlardan geçiyordu. Babası, İsmail'e yaklaştı ve şöyle dedi: "Ey yavrucuğum, seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Buna ne dersin?" İbrahim (a.s)'e teslimiyet abidesi halim bir oğul verilmişti. Babasına: "Ey babacığım, ne emrolunuyorsan yap! Sen, beni inşallah sabredenlerden bulacaksın" dedi. (Sâffât 37/102)