8 ünlü tablo ile Osmanlı’da gündelik yaşam
Osmanlı toplum hayatı, her bir ferdine verdiği anlam ve değer ilişkisi üzerinden inşa edilmiş huzur temelli bir yapıdır. Peki buradan yola çıktığımızda, Osmanlı'da sosyal yaşam nasıldı? Sizler için, İngiliz ressam John Frederick Lewis'ten, Türk ressam Osman Hamdi Bey'e; Fransız ressam Jean Baptiste Hilaire'den, Osmanlı sarayının son ressamı olarak bilinen Fausto Zonaro'ya kadar Osmanlı'nın gündelik yaşamını resmeden ressamları derledik.
Giriş Tarihi: 01.09.2019
13:39
Güncelleme Tarihi: 01.09.2020
09:25
SOKAK - GERMAIN FABIUS BREST
Osmanlı'da "Yaratılanı sev yaratandan ötürü" anlayışıyla oluşan birey inşası, varlıklar skalasının her bir cüzünü değer kapsamına dâhil eder.
Osmanlı şehirlerinde genellikle gündelik hayat, mahallelerde şekillenir. Bu hayat tarzı İslâmi yaşayış tarzının bir uzantısıdır. Osmanlı toplumunda aile düzeni, her dini grubun kendi inanç ve geleneklerine göre şekilleniyordu. Osmanlı kültüründe birey için "mahalle", ailesinden sonra gelen ilk topluluktur.
* İstanbul konulu resimlerinde çoğunlukla insanların kaynaştığı meydanları, pazar yerlerini, sokak görüntülerini ele alan Brest, bu resminde de manzara ile gündelik yaşamın içe içe geçtiği bir sahneyi betimler. Bu resminde de olduğu gibi olasılıkla ülkesine döndükten sonra, İstanbul'dayken yaptığı eskiz ve desenleri kullanarak gerçekleştirdiği eserlerinde, bir İstanbul atmosferi yaratmayı başarmıştır.
DÜĞÜN ERTESİ: PAÇA GÜNÜ - BELİRSİZ
Osmanlı'da şehrin merkezinde cami bulunur. Cami aynı zamanda hem göz önünde hem de ulaşılabilirdir. Caminin yanında ise mektep ve pazar bulunur. Yerleşim yerlerinin dışarısına ise mezarlıklar yerleştirilir fakat ölüm ve ölümü hatırlamak için gündelik hayatla iç içe düzenlenir.
Genellikle sabah ve akşam namazlarında mahalle ve semt sakinleri camide ibadet ve sohbet ederler. Buralarda sadece dini sohbet yapılmaz; memleket haberleri, edebiyat sohbetler yapılırdı.
* Resimde, Osmanlı adetlerine göre düğünün ertesi günü yapılan 'paça günü' betimlenmiştir. Kompozisyonun merkezinde yer alan gelin, önündeki kırmızı örtüyle daha da vurgulanmıştır. Gelinin kırmızı duvağı ve kaftanı pencerenin iki yanına asılıdır. Aile büyüklerinin, düğün gecesinin sabahı armağan ettiği kemer ve inci kolye, gelinin kucağındadır. Giysiler 18. yüzyıl ortalarının modasını yansıtır.
YENİ CAMİİ VE İSTANBUL LİMANI - JEAN-BAPTISTE HILAIR
Osmanlı'nın vazgeçilmez mekanlarından biri de tekkelerdi. Cami yanında, hemen hemen her mahallede tekke bulunurdu. Tekkeler, insanı, ibadet, ilim ve psikolojik anlamında besleyen mekanizmalardan biri olmanın yanında hem mahalle hem de şehrin enformasyonunun aktığı en berrak ve bol kaynaktı. Camiden farklı olarak müzik de bazı tekkelerde kendine yer buluyordu.
* Resmin altında sanatçı tarafından yazılmış olan açıklamadan anlaşıldığı üzere, İstanbul Limanı'nda Fransız Büyükelçisi Kont Choiseul-Gouffier'nin topladığı antik eserlerin Fransa'ya gönderilmek üzere gemiye yüklenmesi konu edilmiştir.
Resimde, sol altta kayıklara aktarılan antik eserler görülür. Sanatçı her ne kadar belirli bir olayı betimlese de, anıtsal yapıların belirlediği kent silueti önünde Liman'ın görünümü ve sürüp giden gündelik yaşam da önemli bir yer tutar. Ön planda çubuk içen, sohbet eden, tekneye binmek için bekleyen halktan figürlerin yer aldığı Haliç ve Liman görünümleri, sanatçının İstanbul konulu resimlerinde sıklıkla karşılaşılan kompozisyonlardır.
Bayramların, Osmanlı'da ayrı bir önemi vardı. Bayram törenleri, bayram sabahı camilerde veya musalla denilen açık alanlarda kılınan namazdan sonra başlardı. Küçükler büyüklerin elini öper, büyükler yakınlarına ve çocuklara hediyeler dağıtır, kapıya bayramlaşmaya gelen bekçi, çöpçü, tulumbacı, davulcu gibi hizmetlilere bayram bahşişi verilirdi. Memurlar da amirlerinin evine bayram ziyaretine giderlerdi.
Küsler barışır, bayram namazının ardından kalabalık aile kahvaltıları yapılırdı. Misafir ziyaretlerinde, ev sahibi konuğuna önce şeker ardından da sade kahve ikram ederdi. Bayramlaşmak için yapılan ziyaretlerde ise ev sahibinin aileye yakınlığı önemdi. Çünkü ziyaretler, kıymet sırasına göre planlanıyordu.
* Yabancı ressamlar arasında Türklerle ilgili en çok eser veren, İtalyan asıllı ressam Fausto Zonaro'dur. 20 yıl yaşadığı İstanbul'da 300'den fazla tablo yapmış, 8 sergi açmıştı. Osmanlı'nın son saray ressamı Zonaro, Bayram adlı eserinde panayır alanında tulumbacı takımınının poz verdiği anları resmetmiştir.
ÖĞLE YEMEĞİ - JOHN FREDERICK LEWIS
Gündüzleri şehir halkının en önemli kısmını oluşturan esnaf ve zanaatkârlar iş yerlerinde çalışıp hizmet ederlerdi. Medresesi olan şehirlerde eğitim öğretim faaliyeti, medrese hocaları ve öğrencilerinin gündelik yaşantısının büyük kısmını alıyordu.
Ekmeğin yanı sıra pirinç, koyun eti, sebze ve süt ürünleri en çok tüketilen besin maddeleriydi. Yemeklerde tatlandırıcı olarak pekmez kullanılırdı. İçecek olarak boza, şerbet, şıra vb. içilirdi. Genellikle evde aile ile birlikte yenen yemeklere önem verilirdi. Öğle yemekleri ya evden "sefer tasları" ile getirilirdi.
Osmanlı'da herkes önüne ne konursa onu yer, Allâh'a şükrederdi. Yemekten sonra "hamd duâsı " asla ihmal edilmezdi.
* Frederick Lewis, Doğu ve Akdeniz manzaralarında uzmanlaşmıştır. Bu eserinde öğle yemeği yiyen bir grubu temsil etmiştir.