Denizin derinliklerinden çıkan altın koza
Minik bir böceğin, günlerce kendini örerek oluşturduğu kozayı, ipek olarak biliyoruz. Ancak bunun dışında bir ipek türü daha son temsilcisiyle tarihe tutunmaya çalışıyor: Deniz ipeği. Deniz ipeği, midyenin salgıladığı sıvının tuzlu suyla temas edip katılaşarak keratine dönüşmesiyle oluşuyor. Deniz ipeği toplandıktan sonra temizlenip eğirilerek iplik haline getiriliyor. Bu madde, dünyada en çok arananlar arasında. Chiara Vigo, deniz ipeği toplamayı, eğirip boyamayı ve işlemeyi bilen tek insan. Deniz ipeğinden yaptığı desenler güneşe tutulduğunda altın gibi parlıyor.
MAĞARALAR 24 KUŞAK BOYUNCA GİZLİ TUTULDU
Vigo'nun ailesindeki kadınların nasıl bu işe başladığı bilinmiyor. Ama deniz ipeği toplama ve nakış teknikleri konusundaki sırları 1000 yıldır kuşaktan kuşağa aktarılmış. Chiara Vigo'nun daldığı bu mağaralar, anne tarafındaki kadınlar tarafından 24 kuşak boyunca gizli tutulmuş.
Deniz ipeği dokumayı ona anneannesi öğretmiş. O günden beri hayatını denize ve bu işe adamış ve ustası olmuş. Vigo meyve, çiçek ve deniz kabuklarından 124 çeşit doğal boya yapmayı biliyor. "Ailemden bana geçen toplam 140 desen var. Bunların sekizi yazılı değil, kuşaklar boyunca kulaktan kulağa aktarılmış."
“DENİZ YEMİNİ” GEREĞİ PARA KAZANMIYORLAR
Vigo'dan önce bu işi yapanlar gibi o da deniz ipeği nakışlarından tek kuruş kazanmış değil. Sebebi ise, bu ürünlerin parayla alınıp satılmaması konusunda ettiği "Deniz Yemini" gereğiymiş.
1930'lara dek Sant'Antioco'nun dışında deniz ipeğini işleyen diğer bölge, İtalya'nın çizme topuğundaki Taranto şehriymiş. Bu konuda kitap yazan Malgorzata Biniecka ,"Oradaki bir kadın Deniz Yemini'ni çiğneyerek bu işten para kazanmaya çalıştı ve bir yıl sonra iflas edip esrarengiz bir şekilde ölmüş." diye açıklıyor.
DOKUMALAR SADECE HEDİYE EDİLEBİLİYOR
Vigo, "Deniz ipeği nakışları sadece bana değil, herkese ait. Onları satmak güneşten ve denizdeki gelgitlerden kâr etmeye çalışmak gibi olur" diyor.
Deniz ipeği dokuması ancak hediye edilebiliyor. Papa 16. Benedictus'a, Danimarka Kraliçesi'ne yaptığı nakışlardan hediye etmiş. Vigo bu nakışlardan, yeni evlilere, çocukların vaftiz törenlerine, çocuğu olsun diye kendisine gelen kadınlara da veriyormuş.
Vigo'nun eserleri Paris'te Louvre Müzesi'nde, Londra'daki British Museum'da ve Vatikan'da sergileniyor. Ama evinde bir tane bile yok. Kocasıyla birlikte mütevazı bir dairede yaşıyor, onun emeklilik maaşı ve atölyeye gelen ziyaretçilerin yaptığı bağışlarla geçiniyor.
Bir süre önce Japon bir işadamı Vigo'ya 2,5 milyon Euro teklif ederek "Kadınların Aslanı" adını verdiği bir eserini satın almak istemiş. İşlemesi dört yıl süren bu eseri Vigo kadınlara adadığını söylüyor. "Ona 'kesinlikle hayır', dünyanın kadınları satılık değil cevabını verdim." diyor Vigo.
BİN YILLIK GELENEĞİN UNUTULMA TEHLİKESİ
1000 yıl boyunca anneden kızına bu şekilde aktarılmış bu gelenek Vigo'dan sonra ortadan kalkabilir. Vigo, küçük yaştan itibaren kızı Maddalena'ya dalmayı ve nakış işlemeyi öğretmiş.
Vigo kızının öğrenmesi gereken tek şeyin boyaların formülü olduğunu ifade ediyor. Kızının ise bu konudaki düşüncesi annesiyle oldukça zıt düşmüş durumda.
Birkaç yıldır, Dublin'de yaşayan Maddalena ,"Annemle ben çok farklıyız." diye açıklamıştı düşünce farklılıklarını. "Bu zanaatın son bulmasının çok yazık olacağını söylüyor herkes. İki arada bir derede kaldım. Ama ben kendi hayatımı yaşamak istiyorum" dedi.