Hanedanın ebedî istirahatgâhı Süleymaniye
Osmanlı Devletinin "Muhteşem Yüzyıl" ını yansıtan, İstanbul'a silüetini kazandıran, o günlerin tarihine ve kültürüne ışık tutan, Mimar Sinan'ın "kalfalık eserim" diye adlandırdığı eşsiz güzellikteki Süleymaniye Külliyesi, bundan 5 asır önce inşa edildi. Süleymaniye Camii'nin haziresi, daha sonra birçok önemli ismin ebedî istirahatgâhı oldu. Önemli kişilerin medfun olduğu Süleymaniye haziresi, Osmanlı sanatının inceliğine ışık tutacak en nadide süslemelerin örnekleriyle doldu.
Giriş Tarihi: 06.07.2018
17:57
Güncelleme Tarihi: 06.07.2018
18:03
Kanuni Sultan Süleyman'ın hükümdarlığında "Muhteşem Yüzyıl" olarak bilinen bir devre haşmetli eserlerle mührünü bastı Mimar Sinan. "Kalfalık eserim" dediği Süleymaniye Camii'nde öyle mimari incelikler kullandı ki, günümüz teknolojisi bile onun tekniğine erişemedi. Süleymaniye'yi eşsiz kılan bir başka özelliği ise, külliyenin içinde yer alan haziresiydi.
Süleymaniye Camii'nin haziresi, zamanla içinde önemli insanların mezarlarını barındıran ve kabir süslemeleriyle göze çarpan en nadide örneklerin olduğu bir yer haline geldi.
19’UNCU YÜZYILA KADAR HAZİREDE MEZAR YOKTU
Bugün Süleymaniye Camii'nin haziresinde, her biri eşsiz güzellikte onlarca kabir var. Gerçek mezarlığın bulunduğu külliyelerden biri olan Süleymaniye Camii'nde, eski gravürlerden anlaşıldığı kadarıyla, geçmişte hiç mezar bulunmuyordu.
Castellan, 1820 yılında yayınlamış olduğu ve kendi yaptığı resimlerde, türbenin mimari ayrıntılarına da yer vererek, gerçeğe yakın bir görünüm elde etti. Bu resimlerde, türbe çevresinde hiç mezar taşının olmadığı görülüyordu.
Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan türbelerini resimleyen Barlett de, Castellan'ı doğruluyordu. Bu resimlerde, bugün mezarların yoğun olarak bulunduğu iki büyük türbe arası boş olarak görülür. Bu durumu, mezar taşlarının üzerindeki tarihler de onaylıyor.
Selatin Camileri arasında üçüncü büyük hazireye sahip olan Süleymaniye'de, iki ayrı aşama açık biçimde görülüyor. Buradaki ana hazire, ilk olarak 1853 yılında kullanıldı. Mezarlığın iki girişini birbirine bağlayan yol ile türbelere giden yol arasındaki bölge ise, yaklaşık 1750'lerde kullanılmaya başlandı.
HANEDANA AİT MEZARLAR BU HAZİREDE
Süleymaniye haziresi içinde, Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan ve Mimar Sinan'a ait üç türbe bulunuyor. Kanuni Sultan Süleyman Han'ın ebedi istirahatgâhı olan türbesinde, Sultan II. Süleyman, Sultan II. Ahmet, Mihrimah Sultan, Saliha Dilaşup Valide Sultan, Asiye Sultan ve Rabia Sultan'a ait olmak üzere toplam yedi sanduka bulunuyor.
Hürrem Sultan'ın türbesi içerisinde, Hürrem Sultan'dan başka Sultan II. Selim'in şehzadesi Mehmet ile Kanuni Sultan Süleyman'ın kız kardeşi Hatice Sultan'ın kızı Hanım Sultan medfun.
Mimar Sinan türbesinin içinde ise, Sinan'ın mezarı dışında, üç mezar daha bulunuyor ancak, bu mezarlardan ikisinin kime ait olduğu bilinmiyor. İbrahim Hakkı Konyalı, soldaki mezarın Mimar Sinan'ın ikinci eşi Gülruh Hatun'a, sağdakinin de torunu ve aynı zamanda vakfının mütevellisi Derviş Çelebi'ye, üçüncü mezarın ise, Mimar Ali Talat Bey'e ait olduğunu ileri sürer.
HAZİREDE KİMLERİN KABİRLERİ BULUNUYOR?
Türbe bekçisinin ahşap evinin tam arkasında, duvara bitişik olarak 1778'de ölen Sultan II. Mustafa'nın kızlarından Safiye Sultan ile Safiye Sultan'ın kızı Zahide Hanım, damadı ve torunu gömülüdür.
Bu tarihlerde, hanedan ailesinden olanların buraya gömülmesi, buranın bir mezarlık olarak açıldığı anlamına gelebilir. Bekçi evi ile Hürrem Sultan Türbesi arasındaki bölgenin hazire olarak kullanılması, birkaç yıl sonra gerçekleşmiştir.
Hazirenin nispeten daha küçük olan bu bölgesine, saray çalışanlarıyla devlet görevlileri gömülmüştür. Bunlar arasında, 1793'te ölen Serbevvabin Ahmed Ağa, 1811'de ölen ve Anadolu payesi taşıyan Ahmed Efendi; eski Sadrazamlardan Halil Hamid Paşa'nın torunlarından 1812'de ölen Enderun-u Hümayun ağalarından Mehmed İffet Beyefendi'nin mezarları sayılabilir.
SULTAN TÜRBESİNE GİDİLEN YOLA DEFNEDİLDİLER
Mezarlığın toplam alanının yaklaşık beşte biri kadar bölümünü ilgilendiren bu ilk aşamadan yaklaşık 20 yıl sonra, diğer alan yoğun olarak kullanılmaya başlandı. Bu bölümde en çok tercih edilen yerler de, padişahın türbesine gitmek için zorunlu olarak geçilen yolun iki yanı ve özellikle bu yol ile cami arasında kalan dar şeritti.
Bu bölgenin hem dışından, hem içinden görülen, çevre duvarıyla cami arasında kalan bölgeye, 1871'de beş kez sadrazamlık yapmış olan Mehmed Emin Paşa ile annesi, karısı, kızı ve 1875'te ölen oğlu Maarif Nazırı Ali Fuat Bey gömülüdür.