Türk musikisinin hanım bestekarı: Dilhayat Kalfa
Geleneğimizin mühim bir parçası olan musiki, yüzyıllar boyunca medeniyetimizin özgün simgesi olmuştur. Özellikle Türk musikisinin makamları, kendine has tavrı ile dikkat çekmiştir. Bu kadim kültürün önemli bestekarları, yüzyılları aşarak günümüzde dahi adından söz ettiren eserler ortaya çıkarmışlardır. Dilhayat Kalfa da Osmanlı döneminde yaşamış, önemli kadın bestekarlardan biridir.
Giriş Tarihi: 20.03.2023
16:46
Güncelleme Tarihi: 20.03.2023
17:24
MUSİKİ
🔸 Sözlükte kulağa hoş gelen sesler dizisi şeklinde tanımlanan musiki, İslam medeniyetinin en önemli düşünürlerinden İbn Haldun'a göre " akla ve felsefeye dayandırılan riyâziyyâtın (matematiksel ilimler) bir parçasıdır." Musiki ilmi, seslerin ve nağmelerin birbirleriyle orantısını ve miktarını ele alır, bunun sonucu olarak da şarkılardaki makamlar ortaya çıkar.
🔸 Vav TV'de yayınlanan Yön Veren Kadınlar programına konuk olan Prof. Dr. Ali Tan,
"İki ses arasındaki manevi münasebet olarak tanımlayabiliriz. İki perde arasında nasıl bir ilişki olabilir ki burada tebarüz eden herhangi bir ses, cümle insan gönlüne dokunsun?" cümleleri ile musikiyi tanımlar.
İbn Haldun'un düşüncesinde musiki
MEŞK
🔸 Meşk, terim olarak hüsn-i hat, tezhip, musiki gibi sanatların eğitim ve öğretiminde takip edilen geleneksel bir usûldür. Özellikle Osmanlı döneminde, geleneksel musikinin aktarımı meşk usulü ile yapılırdı.
🔸 Meşk edilecek eser, evvela hoca tarafından talebeye yazdırılırdı. Ayrıca sanatçıların icra edecekleri eserleri anımsamak maksadıyla kaleme aldıkları güftelerin toplandığı güfte mecmuaları mevcuttu. Türk müzik tarihinin ana kaynakları olan bu eserler, kadim musiki geçmişimizin günümüze ulaşmasında önemli bir kaynaktır.
🔸 Meşk ilmi, musikinin nesiller boyu aktarımıdır. Önceki yüzyılların birikiminin bir üstad tarafından talebeye anlatıldığı çeşitli sistemleri içinde barındırır.
🔸 Müziğin gelenekten geleceğe aktarılması şeklinde tanımlanan meşke dair Tan,
"İki perde arasında manevi bir münasebet varsa bu kalpten kalbe oluşan manevi bir yoldur. Çünkü duyum, bizim kalbimize doğru giden bir yol aslında. Biz duyarak seslerden etkilenen varlıklarız. Bu iki perde arasında başlayan ilişki, büyüye büyüye müzikal cümleleri oluşturuyor. O cümleler ile birlikte artık müziğin kendi yapısından söz edebiliyoruz" cümleleri ile müzik kültürümüzün sonraki kuşaklara naklini izah etti.
Geleneksel Türk müziğine ışık tutan güfte mecmuaları
MUSİKİYİ ÖNE ÇIKARAN UNSURLAR
🔸 Türk musikisini oluşturan çeşitli unsurlar vardır. Ali Tan, bu kaideleri şu şekilde sıralar: "Musikiyi öne çıkaran unsurlardan birincisi makamdır. Bu bizde bir belirleyicidir, Türk musikisini diğerlerinden ayırır. İkincisi de seyir, üçüncüsü de tavırdır. Üslup, bizim kimliğimizdir çünkü. İki ses arasındaki durum büyüyerek belirli bir dizi içerisinde bize makamları oluşturuyor. Bizde makamın sadece seyriyle adı değişebiliyor. O zaman ikinci unsur olarak seyir meselesi geliyor. Yani seyir, makamın karakteridir. Yukarılardan başlayıp aşağılara mı inecek, alt seslerden başlayıp yukarılara mı çıkacak ya da orta seslerden başlayıp daha mütevazı bir makam mı olacak? ".
🔸 Ayrıca Tan, musikideki en önemli unsurun tavır olduğunun altını çizer. Çünkü ona göre tavır, müziğin kimliği ve anlatma şeklidir. Bir besteyi okurken ortaya koyulan tavır da o perdenin hakkını vermek ve güfteyi besteye boğdurmamaktır. Tavır, bir yanda musikiye bakışımız diğer yanda da okuyuşumuzun şeklidir.
MAKAMLAR
🔸 Makam, esasında bir ifade şeklidir. Klasik Türk müziğinin çok çeşitli makamları vardır. Bunlardan en bilinenleri beş vakitte okunan ezanların makamları olan sabâ, uşşâk, rast, segâh ve hicâz makamlarıdır.
🔸 Sabah ezanında okunan saba makamı, sonsuzluk esintisi ; öğle ezanındaki rast , doğru, sevincin zirvesi; ikindi makamı hicâz, aşktan yanmak; akşam segâh, sonsuzluğa çağrı; yatsı ezanı uşşâk, aşıklar anlamlarına gelir.
Klasik Türk müziğinin vazgeçilmez makamları