Günümüz dünyasında dikkatin anahtarı: Dijital minimalizm
Eskiden günler, aylar ne kadar da yavaş geçerdi. Zamanın kendine ait bir bereketi vardı. Artık haftanın nasıl bittiğini, diğer ayın nasıl geldiğini anlamaz olduk. Önceden tek oturuşta bitirdiğimiz işleri belki saatlere, belki de günlere bölerek yapabilir hale geldik. Teknolojik gelişmelerle birlikte yoğun bir dijital trafiğin içinde olduk. Odaklanma süremiz ise gittikçe kısaldı. Masum ve günümüzün gerçeği olarak görünen dijital iletişim araçları belki de verimimizi baltalayan en büyük etmen. Bu sorunun en büyük çözüm önerisi de dijital minimalizm.
Giriş Tarihi: 26.12.2018
17:56
Güncelleme Tarihi: 26.12.2018
18:48
DİJİTAL MİNİMALİZM NEDİR?
Dijital minimalizm, minimalizmin alt kolu olarak ortaya çıkmış ve temeline dijital sadelik felsefesini almış bir modern felsefe sayılabilir. Cal Newport, "Pürdikkat: Odaklanma becerisini nasıl yitirdik, nasıl geri kazanabiliriz?" adlı kitabında dijital minimalizmi hayatımızda nasıl kullanabileceğimiz konusunda titizlikle yaptığı çalışmaları anlatıyor. Onun dilinden bu kavramın tanımı:
"Dijital minimalizm, dijital iletişim araçlarının (ve bu araçların yarattığı alışkanlıkların) hayatınızı ne kadar etkilediğini sorgulamanıza yardımcı olan bir felsefedir. Düşük değerli dijital gürültüyü kasıtlı ve agresif bir şekilde ortadan kaldırmanın ve gerçekten önemli olan araçların kullanımınızın, hayatınızı önemli ölçüde iyileştirebileceği inancıyla motive olur." Bu tanıma paralel olarak Einstein'ın şu sözü hatırlanmaya değerdir: "Her şey mümkün olduğunca basit yapılmalıdır ama basitleştirilmemelidir."
DİJİTAL MİNİMALİZME İHTİYAÇ BELİRTİLERİ
"Günlük hayatta karşılaştığımız her potansiyel can sıkıntısı anında, örneğin kuyruğa girip beş dakika beklediğinizde ya da arkadaşınız gelene kadar bir yerde tek başınıza oturmak zorunda olduğunuzda eliniz doğrudan telefonunuza gidiyorsa, beyniniz Nass'ın tabiri ile "zihinsel enkaza" dönmüş demektir; yani pürdikkat çalışmaya imkan vermeyecek şekilde yeniden yapılanmış haldedir." Eğer tanım sizi anlatıyorsa, muhtemelen dijital minimalizmle tanışma zamanınız gelmiş demektir.
İKİ BAŞARILI İNSAN VE DİJİTAL MİNİMALİZM
Carl Gustav Jung ve Joseph Cambpell'ın ortak bir alışkanlığı bulunuyor. İkisi de pürdikkat çalışmak için kendilerini izole edip çalışacakları konuyla baş başa kalmak için ellerindeki her imkanı zorlardı.
Cambpell, mitoloji konusunda gelmiş geçmiş en büyük yazarlardan biri olmakla beraber, öğrencilik yıllarında kaldığı sıkıcı yerde günde 7-8 saat aralıksız kitap okuduğunu söylüyor. Aynı şekilde Jung, İsviçre'deki Bollingen kulesine çekilir, saatlerce teorilerini geliştirmek için saatlerce okur ve yazardı. İkisi de başarılarını, kendilerini işleriyle baş başa bırakarak pürdikkat çalışmaya borçlu. Günümüzde bölünmeden çalışabilmek sürekli 'çevrimiçi' olduğumuz için çok zor olsa da mümkün.
BAŞARI İÇİN NASIL ‘ÇEVRİMDIŞI’ OLUNUR?
Bir saniyeliğine yanı başınızda hiç teknolojik araç olmadan çalıştığınızı düşünün. Yani seneler evvel cep telefonu ve bilgisayar olmayan dönemlerdeki gibi. Beklenmedik gelen mesajlar yok, çalışmanızı bölen aramalar yok, sürekli kontrol etmeniz gereken gelen kutusu ve bildirimler sekmesi yok.
Muhtemelen hem verim olarak hem de zaman olarak çok daha başarılı bir süreç olacaktır. Eğer bu teknolojik araçlara mahkumsanız, olabildiğince sadeleştirmeniz gerekir. Bunu yaparken, dijital duvar kağıtlarınızdan bildirimlerinize kadar yeniden gözden geçirmeniz gerekebilir. İlk bakışta küçük detaylar gibi görünse de, odağınızı bozacak şeyleri minimuma indirmek temel amaç. Dijital minimalizm felsefesini hayatınızda ne kadar kullanacağınız elbette sizin elinizde. Fakat dijital ortamlarda öldürdüğünüz zamanın farkında varmak bile çok büyük farklar yaratacaktır.
KAÇIRDIKLARINIZ, KAYBETTİKLERİNİZ DEĞİLDİR
Günlerini, uygulamaların ve tıklamaların bunaltıcı gayretine kendini kaptırarak geçiren birçok dijital maksimalist, davranışlarını, eğer bu hizmetleri hayatlarından çıkarırlarsa kaçırabilecekleri potansiyel faydaları listeleyerek haklı gösteriyorlar. Bunun yerine, benimsediğiniz uygulamalardan sağladığınız faydayı ölçmek ve sonra bu pozitif değeri en üst düzeye çıkarmaya çalışmak daha mantıklı olur.