Psikoterapist Gökhan Ergür anlattı: Aşırı fedakarlık ne getirir?
İnsan çevresi ile kurduğu bağın sahiciliği üzerinden kendisine bir dünya inşa eder. Bu bağın en kuvvetli yönlerinden birisi de insanın, insanlığa katkı sunması ve faydalı olmasıdır. Bu hususiyetlerden birisi de kişinin çevresine, ailesine ve arkadaşlarına karşı fedakar olmasıdır. Kamil bir mümin fedakarlığın özünü kavramıştır. Ama bazı durumlarda bu fedakarlık istismar edilir. Psikoterapist Gökhan Ergür aşırı fedakarlığın ne getirdiğini anlattı. İşte, aşırı fedakarlık ve zararları...
Önceki Resimler için Tıklayınız
Gökhan Ergür:
Gökhan Ergür:
Sadece toplumsal meselelerde değil, duygusal ilişkilerde de fedakârlık ilişkinin seyrini ve biçimini etkiler. Yusuf İle Züleyha'nın, Leyla İle Mecnun'un, Ferhat ile Şirin'in ve hatta Romeo ve Juliet'in asırlar boyunca dilden dile gezip dolaşmasının, âşıkların mihenk taşı olmasının sebebi yapmış oldukları fedakârlıklardır. Âşık, vazgeçtikçe büyür, fedakârlık yaptıkça sevgisi katlanır. Sevdiği mutlu olsun diye yeri geldiğinde kendi düzeninden, mutluluğundan vazgeçer. Burada ruhsal bir denklem, normal-anormal ayrımı yapmak aşkın tabiatına ihanet olur. Aşk, tüm bu anlamların, tanımların ve hesapların çok daha ötesindedir. Hesap edilmeyen, edilemeyendir.
Gökhan Ergür:
Soru: Bu durumda fedakarlık türlerinden bahsetmemiz mümkün mü?
Gökhan Ergür:
Fedakârlık iki türlüdür; birincisi sağlıklı fedakârlık, ikincisi ise patolojik (sağlıksız) fedakârlık. Sağlıklı fedakârlığın nasıl olması gerektiğini anlattık, şimdi bir de patolojik fedakârlığın ne olduğuna bakalım. ''Saçımı onun için süpürge ettim, ne dediyse, ne istediyse yaptım ama yine de yaranamadım, ben olmasam sokaklara düşmüşlerdi'' yakınmalarıyla başlıyor tüm hikâye ve türlü kırgınlıklarla devam ediyor. Umduğunu bulamama, boşa giden yıllar, kendini kullanılmış hissetme, mutsuzluk ve çaresizlik. ''Sahiden de saçımızı süpürge edip her şeyimizi o kişi için feda etmemiz gerekir miydi?'' Net bir cevap vermek zor, fakat bilinen bir şey var ki o da aşırı fedakârlık gösteren kişilerin ilişki kurma ve bağlanma biçimleri diğerlerine göre biraz daha farklı.
HERKESİ FAZLA DÜŞÜNMENİN VERDİĞİ ZARAR: AŞIRI EMPATİ SENDROMU
Gökhan Ergür:
Aşırı fedakâr insanların hikâyelerini dinlediğiniz zaman gördüğünüz manzara hep aynıdır; hayatı boyunca başkalarının suistimallerine, kötü davranışlarına ve haksızlıklarına maruz kalmış, ama tüm bunlara rağmen, kendine eziyet eden kişilerle arasına mesafe koyamamış ve kurduğu her yeni ilişkide bu yıkıcı döngüye razı gelmiş yetişkinler görürüz. Bu kişiye göre insanlar; vurdumduymaz, kaba, adaletsiz ve kıymet bilmez tiplerdir. Fakat kendisi tüm bunlara dayanacak, onların tüm kötü özelliklerine rağmen ilgisini ve iyiliğini onlardan esirgemeyecektir. Kendisinin de bahtı böyle karadır işte. Ona hep en kötüler, kadir kıymet bilmeyenler denk gelmiştir. İşin iç yüzü tam olarak böyle değildir aslında. Aşırı fedakârlık şemasının oluşumu bebeklik döneminden başlar. Annesinden yeterli ilgiyi göremeyen bebek 'ben sevilmeye, değer verilmeye layık değilim, ben değil öteki seviliyor' diye düşünür ve sonrasında asıl değerli olanın, sevilmesi ve ilgi gösterilmesi gerekenin "öteki" olduğunu varsayarak ilişki ve kişilik şemalarını biçimlendirir. Sonrasında ise kendini değerli bulmayan ve hayatını başkalarının sevgi açıklarını kapatmaya çalışan, onların her söylediğini yapan bir yetişkin haline dönüşür.
KÜRESEL GÜÇLERİN AİLEYİ YOK ETME VE İNSANLIĞI YENİDEN YAPILANDIRMA PROJESİ