Arama

Zihnin işgali: Takıntı

Takıntı, insanın zihninde kontrol edemediği düşüncelerinin günlük hayatını etkileyecek düzeye gelmesidir. Bu durumun oluşmasında pek çok sebep vardır. Hastalık, genler aracılığıyla aktarılabileceği gibi çevresel faktörlerin etkisiyle çocuklukta yaşanan travmaların sonucuyla da açığa çıkabilir. Bu durumun tedavisi mümkündür. Ancak süreç boyunca en önemli görev ailelere düşmektedir.

Takıntı nedir?

🔹 Takıntı hastalığı, yaşanan olay veya sorunla bağlantılı olarak açığa çıkan, bir şeye hastalık derecesinde düşkün olmaktır. Bu durum bilimde, obsesif kompulsif bozukluk olarak tanımlanır. Takıntılı düşüncelerin günlük yaşamı etkileyecek düzeye gelmesidir.

Obsesyon:
Kişinin zihninde sürekli tekrar eden düşünce, fikir ve dürtülerdir.

Kompulsiyon:
Kelime anlamı zorlantıdır. Obsesyonların verdiği rahatsızlıkla başa çıkabilmek için, kişinin kendisini zorlayarak zihninde gerçekleştirdiği eylemler ve yinelediği davranışlardır.

🔹 Bu hastalığı yaşayan kişiler, düşüncelerini kontrol edemedikleri için korku ve eylemlerini saplantı haline getirirler. İstekleri dışında oluşan düşünceler kaygı, stres, rutin haline gelen eylemleri meydana gelir. Aslında kötü düşünceleri önleme istekleri, onları takıntılı hale getirir.

🔹 Takıntılarını görmezden gelerek durdurmaya çalışırlar. Bunun için de kendilerini yıpratıcı eylemlere girişir, olumsuz durumdan kurtulmaya zorlarlar. Bir nevi zihinlerinde savaş verirler.

🔹 Daha net bir ifade ile kişiyi zorlayan, engelleyemediği, sıkıntıya sokan düşünceler ve o düşüncelerden kurtulmak için yaptığı tekrarlara obsesif kompülsif bozukluk denir.

Zihni Kemiren Hastalık: Obsesif Kompulsif Bozukluk

OBSESİF KİŞİLERİN ÖZELLİKLERİ

Vav TV'de yayınlanan "Ailede Benden Bize" programında konuşan Uzman Aile Danışmanı Saliha Erdim takıntıyı şöyle tanımladı:

"Takıntı, vesvese gibi tanımlanan bu durum aslında obsesif kompülsif bozukluk olan bir hastalık. İnsanın aklına irade dışı, istenmeyen ve onu çok zora düşüren düşünceler geliyor. Bu düşüncelere zorlantı da deniyor. O düşüncelerden kurtulmak için yaptığı eylemler var. Hastalığın tamamında şahsın engelleyemediği ve o geldiği zaman kendisini bir şeyleri yapmaktan alıkoyamadığı düşünceler var, bunlar obsesyonlar. Bu tarz kişilere "obsesyonlu kişiler" ya da "obsesif kişilik" denebilir. Bunların onun üzerindeki stresini ve kaygısını azaltmak için yapılan tekrarlara da "kompülsiyonlar", "kompülsif durum" diyoruz."

TAKINTININ NEDENLERİ:

Genetik faktörler

🔹 Normal vücut işleyişine sahip olan bireyin beynindeki milyarlarca sinir hücresi, birbirleriyle iletişim kurar. Obsesif kompulsif bozukluk durumunda ise beynin belirli bölümlerinde aşırı aktivite bulunur ve hastanın semptomları yaşadığı esnada daha da aktif hale gelir.

🔹 Takıntı, genlerle aktarılabilen bir rahatsızlıktır. Aile bireylerinden birinde böyle bir rahatsızlık varsa bunun çocuğa da tesir etmesi mümkündür.

"En büyük etmen aile"

Erdim, bu durumu şu sözlerle açıkladı:

"Diyelim ki, genetik yatkınlık var. Ailede başka bireylerde de var ve şahıs da bunlara maruz kaldı. Anne ve babanın doğru davranışı ve çocuğun kendilik algısını düzgün oluşturması gibi bilinçli bir tutumla çocuğa yaklaştıklarında, olsa olsa posttravmatik stres bozukluğu gibi bir süre o travmanın stresiyle baş etmeye çalışır. Gerekirse psikolojik destek alınır ve onu atlatabilir. Eğer anne babaların bilinçli tutumları olmazsa, hele bir de çok masum olan karşısındaki insanı suçlama derecesine gelirse anne babanın tepkisi, değil iyileşmek tam tersine derinleşir. Çünkü zaten kaynağının ağırlıklı kısmı ailedir."

Duyguları özgürleştiren his: Affetmek

Çevresel faktörler

🔹 Takıntı, çevreye bağlı stres faktörlerinden de ortaya çıkabilir. Kişinin hayatında gerçekleşen ciddi değişiklikler, özellikle erken çocuk döneminde ebeveynle yaşadığı olumsuz hatıralar, çocuk zihninin algılayamayacağı her şey, travmatik olaylar, sevilen birinin kaybı, ilişki kaygıları gibi durumlar hastalığı tetikler.

"Çocuklukta yaşananlar derin izler bırakır"

🔹 Anne babaların çocuklarını yaramazlık yapmaktan caydırmak için kullandığı, "kardeşini üzüyorsun seni sevmeyeceğim", "küçük kardeşin yapmıyor, sen koskoca abisin niye yapıyorsun?", "bak, arkadaşlarında hiç böyle bir şey görmüyorum" gibi ifadeler onların doğru bir insan olmasını sağlamaktan ziyade zarar veren, travma oluşturan cümlelerdir. Bu tür cümlelerden kaçınmak gerekir.

◽ Takıntının oluşmasında çevre etkisinin derinliklerine inen Erdim, "Her insanın, bu dünyada anlamlı, değerli ve sevilmeye layık olduğunu bilmeye ihtiyacı var. Hele de çocuklukta. Bardaktaki suyu döktü, bir şeyi kırdı, bozdu diye kızdığımız çocuklara kullandığımız cümleler, onları derinden sarsacak nitelikte" ifadelerini kullandı.

POSTTRAVMATİK STRES BOZUKLUĞU NEDİR?

🔹 Korku, dehşet, çaresizlik hissi veren olayda kişinin kendisi veya yakınının ölüm ya da yaralanma tehlikesi durumunda yaşadığı ruhsal travmadır.

🔹 Posttravmatik stres bozukluğu yani travma sonrası stres bozukluğunda kişi uykusuzluk çeker ve uyusa da kabus görür. Yaşadığı olay anları, rahatsız edici şekilde gözlerinin önüne gelir. Her an olayın tekrarlanacağı korkusuyla diken üstünde oturur. En ufak bir şeyde irkilir ve çabuk sinirlenir. Geleceğe dair bir plan yapamaz, kimsenin kendisini anlamadığını düşünerek çevresine yabancılaşır. Olayı hatırlatabilecek durumlarda huzursuz olur.

🔹 Bu durum, kişinin beklenmedik anda yaşadığı korkutucu olaydan sonra görülür ve etkisi birkaç haftada geçebileceği gibi yıllarca da sürebilir.

İçimizdeki güç: Öz güven

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN