Arama

Lütfi Ömer Akad sinemasına bakış

Sinemamızın "Ustasız Usta"sı Lütfi Ömer Akad, çektiği filmlerle polisiye türünün başlamasına vesile olduğu gibi dekor yerine mekan kullanmasıyla sinemamızın çehresini değiştirdi. 1973-1975 arasında çektiği "Göç Üçlemesi" ile ülkemizdeki toplumsal kaymayı beyaz perdeye taşıyarak halkın problemleri üzerinden mekansal bir okuma yaptı. Filmleri; konu edindiği meseleler, genç sinemacılara yol gösteren hatıraları ve olaylara karşı gösterdiği hassas tavırları ile tanınan Lütfi Ömer Akad, sinemamızın Koca Çınarı idi.

LÜTFİ ÖMER AKAD FİLMLERİ

◼ Türk sinemasının en önemli isimlerinden olan Lütfi Ömer Akad, filmleri ile 1970'li yılların toplumsal sorunlarını, taşradan kente göçü, yöresel meseleleri beyaz perdeye taşıyan, kendine dert edinen bir yönetmendir.

Tiyatro kalıplarındaki sinemayı alışılagelmişin dışına çıkaran yönetmen, kamerayı sokağa taşıyarak, gündelik İstanbul yaşantısını, sokaktaki insanı konu edinir. Akad, Kanun Namına filminden bahsederken neleri konu edindiğini şu sözlerle ifade eder:

"Ben kamerayı aldım, seyircinin gözünün, sokaktaki insanın gözünün içine soktum. İstanbul'un günlük yaşayışı içine girdik. Arefe günü Kapalıçarşı'nın kapısında bir sahnenin dört kere çekimini yaptık. Köprü üstünde çekimler yaptık."

TÜRK SİNEMASI'NIN ÇINARI

AKAD FİLMLERİNİN TEMASI

◼ Akad; anadolu, göç ve kent kavramları üzerine kurduğu filmlerinde aşk, dram ve melodram temalarını işler. İnsanların yaşam mücadelesini, sevdayı ve milletinin temel sıkıntılarını merkeze alır.

İstanbul sokaklarına dair görüntülerin yer aldığı filmleri, geçmişe dair belge niteliğinde güzel kareler sunar. Sinemaya dair pek çok yeniliğin öncüsü olan yönetmen, 1952'de çektiği "Kanun Namına" filmi ile polisiye türünün de başlamasına vesile olur.

📍 İlginç Bilgi

Lütfi Ömer Akad'ın 1952 yılında çektiği "Kanun Namına" filmi ile ülkemizde polisiye türü sinema filmleri popüler hale gelmiştir.

SİNEMACILAR KUŞAĞI

1952-1963 yıllarını kapsayan Sinemacılar Kuşağı dönemi ile sinema, halkın günlük yaşamının bir parçası haline gelir. Sinema teorisyenlerine göre bu süreci başlatan film, 1952 yapımı Kanun Namına'dır. Böylece tiyatro kökenli yönetmenler tarafından oluşturulan tiyatroya benzer sinema kalıpları yıkılmış olur.

◼ Türk sineması kendine özgü bir dil edinir, film üretim ve gösterim ağı oluşturulur. Film üretimi ve tüketimi belirli bir sisteme bağlanır. Sinema artık salonları, yapım ve dağıtım şirketleri, çalışanlarıyla büyüyen bir sektör haline gelmeye başlar.

TÜRK SİNEMA TARİHİNİ BAŞLATAN FİLM

KAMERA KULLANIMI

◼ Akad, filmlerini çekerken kamerasını sabit tutar ya da en az düzeyde hareket ettirerek çekimlerini gerçekleştirir. Kendi çekim tekniğine dair Akad şunları söyler,

"Kamerayı zorda kalmadıkça sabit tutuyorum, bu da beni oyuncularla, sağa, sola, daha önemlisi derinliğine bir hareket yaratmak zorunda bırakıyor. Böylece kesme yapmadan oyunculardan sırasına göre tek tek değişik değerde çekim ölçekleri, ikili üçlü toplu çekimler, durumun gerginliğini sağlayacak uzun sahneler sağlayabileceğim."

◼ Ünlü yönetmen Akad, kamera hareketleri ile filme aksiyon katmak yerine kurguyu sürükleyici hale getirerek istediği duyguyu vermeyi tercih eder.

SİNEMA DİLİ

◼ Özgün bir sinema dili oluşturmaya çalışan Akad yalın, sade, kesik ve öz bir anlatım tarzı kullanır. Meseleleri açıklarken çözüm yolu göstermek yerine bunu izleyicinin bulmasını ister.

◼ Sanatsal yönü yüksek yapıtlarının senaryosunu da çoğunlukla kendisi yazar. İlham kaynağı ise halk hikayeleri, destanlar, atasözleri ve deyimlerdir.

USTA YÖNETMENLERDEN SÖZLER

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN