Divan-ı Hümayun nedir? Divan-ı Hümayun hakkında bilinmesi gerekenler
Divan-ı Hümayun, üç kıtaya hükmeden Osmanlı'nın en önemli müessesiydi. Divan, günümüzdeki meclis, bakanlar kurulu ve yargı tarafından yürütülen yasama, yürütme ve yargı işlemlerini tek başına üstlendi. Sosyal sınıf, yaş, cinsiyet fark etmeksizin hemen herkesin başvurabildiği Divan-ı Hümayun hakkında Batılı seyyahlar da hayranlıkla söz etti. Sizler için Osmanlı idaresinin kalbinin attığı Divan-ı Hümayun hakkında bilinmesi gerekenleri derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Divan-ı Hümayun, dönemin şartlarına ve padişahın kanaatine bağlı olarak değişik zamanlarda toplanırdı. Orhan Bey döneminden Fatih Sultan Mehmed'e kadar Divan-ı Hümayun, genellikle haftanın her günü sabah namazından sonra toplanıp, öğlene kadar çalışırdı. 16. yüzyıldan sonra Cumartesi, Pazar, Pazartesi ve Salı olmak üzere haftanın dört günü toplanırdı. III. Mehmed döneminde divan günleri Salı ve Pazar olmak üzere değişerek iki güne indirildi.
Fatih dönemiyle beraber, memurlar haftanın dört günü kendi alanı hakkında bilgileri padişaha iletmeye başladı. Divanda görüşülecek işler ruznâme denilen deftere yazılırdı. Divan azaları sırasıyla padişaha arza çıktıktan sonra topluca yemek yenirdi. Bayramlarda, divan muhakkak toplanırdı. Afetlerde ise bu toplantılar yapılmaz, başlanmışsa bile bırakılırdı.
Divan-ı Hümayun, Edirne Sarayı'nda Kubbealtı denilen divan toplantılarına tahsis edilmiş alanda yapılırdı. Kubbealtı, sarayın Divan Kapısı'ndan girilen ve Divan Meydanı denilen üçüncü avlusunda yer alırdı. Topkapı Sarayı'ndaki toplantılar ise sarayın ikinci avlusunda yer alan Eski Divânhâne'de yapılırdı. Günümüze ulaşan Kubbealtı binası ise Kanuni döneminde Veziriazam İbrahim Paşa tarafından yaptırıldı.
Bu binanın üç kubbesi bulunurdu. Kubbelerinden birine Divanhane adı verilirdi. Toplantıların yapıldığı alan olan Divanhane'de kaidelere göre divan üyeleri yerlerini alırdı. Vezirlerin oturduğu yerden yarım metre kadar yükseklikteki sedirin üst kısmında, padişahın gizlice divan toplantılarını dinlediği Kasr-ı Adl isimli odanın kafesli penceresi bulunurdu.
İkinci kubbenin altında Divan-ı Hümayun haceganı, maliye kalemlerinin halife, kâtip ve şâkirdleri bulunurdu. Üçüncü kubbenin altındaki Divan-ı Hümayun'da tutulan defterdarlıkla ilgili her türlü kaydın sandıklar içinde muhafaza edildiği Defterhâne –i Âmire'ye aitti. Bu alan ancak padişahın sadrazamda bulunan mührüyle açılabilirdi.