Emeviler kimlerdir? Emevi dönemi fetihleri ve sonuçları...
Dört halife devri olarak bilinen Hulefa-yi Raşidin döneminin ardından Emeviler İslam devletinin sancağını devraldı. 661-750 yılları arasında hüküm süren bu ilk İslam hanedanı, gerçekleştirdikleri fetihlerle İslam devletinin sınırlarını genişlettiler. Üç koldan ilerleyen fetih hareketleri, Müslümanlığın geniş coğrafyalara yayılmasını sağladı. İslam coğrafyasının sınırları, kuzey doğuda Maveraünnehir, doğuda Hindistan, batıda Kuzey Afrika ve Endülüs ile birlikte büyük ölçüde genişledi. Peki, Emeviler kimlerdir? Emevi dönemi fetihleri ve sonuçları...
Önceki Resimler için Tıklayınız
Mısır başta olmak üzere halifeye bağlı bazı önemli yerleşim merkezlerini hâkimiyeti altına alan Muâviye, Hz. Ali'nin 40 (661) yılında bir Hâricî tarafından şehid edilmesinden sonra Suriye halkından "emîrü'l-mü'minîn" unvanıyla biat aldı.
Hz. Ali'nin yerine halife seçilen Hz. Hasan'ın Irak ordusuna güvenememesi ve diğer bazı sebeplerle mücadeleden vazgeçerek kendisine biat etmesiyle 41 yılı Rebîülevvel ayının sonlarında (Temmuz 661) İslam dünyasının tamamını hâkimiyeti altına aldı; böylece yaklaşık 90 yıl Müslümanları idare edecek olan Emevî Devleti'ni kurmuş oldu.
"Halîfetullah" (Allah'ın halifesi) unvanını kullanan Muâviye'nin hilâfet makamına geçmesiyle İslâm tarihinde yeni bir dönem başlamıştır.
Halkın yönetiminde Kur'an ve sünnetin uygulanmasını sağlayan, Hz. Peygamber'in vekili sıfatıyla iş gören ve devletin menfaatleriyle şahsî ve ailevî menfaatlerini birbirinden ayıran ideal râşid halifelerin yerini dini ikinci plana atan, kuvvete dayanarak devleti hilâfet-saltanat karışımı mutlak-teokratik-irsî bir monarşi ile idare eden halifeler aldı.
Muâviye ülkede siyasî istikrarı sağladıktan sonra uzun süreden beri durmuş olan fetihleri yeniden başlattı. Bu fetihler üç ayrı cepheye yöneliyordu.
Suriye orduları Bizans hâkimiyetindeki Anadolu ve Ermenistan, Irak orduları Horasan, Mâverâünnehir ve Sind, Mısır orduları da Kuzey Afrika topraklarında savaştılar. Anadolu'ya yapılan seferler yaz ve kış aylarında olmak üzere yılda iki defa düzenleniyordu. Bu seferlerin ana hedefi Bizans'ın başşehri İstanbul'du.
Kara ve deniz yoluyla gelen İslam kuvvetleri 49 (669) yılında ilk İstanbul kuşatmasını gerçekleştirdiler; daha sonra Kapıdağ yarımadasını ele geçirerek İstanbul'a yapılacak seferler için emniyetli bir üs haline getirdiler.
Kış mevsimlerini burada geçirip baharda sefere çıkan kuvvetler, birinci muhasaradan 4 yıl sonra başlattıkları İstanbul'a karşı akınlarını 7 yıl süreyle devam ettirdiler. Bu arada Rodos'u ve diğer bazı adaları da fethetmişlerdi. Bu adalarda ve Kapıdağ yarımadasında mevcut kuvvetler Muâviye'nin ölümünden sonra Boğaziçi ve Ege sularından çekildiler.
Horasan ve Sind bölgesinde ise iç karışıklıklardan faydalanarak isyan eden bazı merkezler itaat altına alındıktan sonra yeni fetihler gerçekleştirildi. Sicistan'daki şehirleri alan birlikler Kabil'e kadar ulaşıp bu şehri de fethettiler. Hindistan'ın bir bölümünü vergiye bağladılar. Horasan'ın bir kısmı, Tohâristan ve Kuhistan zaptedildi.
Ceyhun'u geçen kuvvetler Buhara ve Semerkant'ı ele geçirdiler. Ukbe b. Nâfi' tarafından gerçekleştirilen fetihler sayesinde İfrîkıye'de ve Afrika içlerinde önemli başarılar sağlandı. Ukbe, müstahkem bir askerî garnizon kurmak gayesiyle Kayrevan şehrini inşa ettirdi. Başarılı yönetimiyle Berberîler'in İslam'a girmesini hızlandırdı. Bu sayede bölgede İslam hâkimiyeti güçlenmiş oldu.