İslam mimarisinin Avrupa’daki temsilcisi: Berlin
Genellikle Müslümanların fethettiği diyarlarda karşılaştığımız İslam mimarisi eşsiz eserleriyle görenlerde büyük etki oluşturur. Avrupa'daki şehirlerde de izleri, bazı yerlerde ise bizzat örnekleri görülen bu mimari, özellikle Berlin'de Osmanlı - Almanya ilişkilerinin gelişmesiyle tüm ihtişamını sergilemeye başlar. Temel olarak Müslümanların ihtiyaçlarını gidermek amacıyla yapılan eserler, 1798 yılından sonra bir mezarlıkla başlayıp, hastaneyle ve pek çok cami ile devam eder. Peki, İslam mimarisinin Berlin'deki örnekleri nelerdir? Bu eserler ne özelliklere sahiptir?
Giriş Tarihi: 15.04.2022
11:53
Güncelleme Tarihi: 26.09.2022
16:01
Wünsdorf Camii
📌 Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya ve Fransız ordusunda savaşa katılan Müslümanların Almanlara esir düşmesi ile Berlin yakınlarında 1914'te bir esir kampı yapılır.
📌 Tesiste, 4000 esirin barınabileceği kadar yer vardı ve esirlerin büyük çoğunluğu Müslüman Tatarlardan oluşuyordu.
📌 Müslüman esirlerin talebi üzerine esir kampının ön avlusu içine, mimar Erich Richter'in hazırladığı tasarıma göre , beş hafta içinde tamamen ahşap malzemeden oluşan bir cami yapılır.
Turgut Cansever'e göre "İslam'da Şehir ve Mimari"
📌 Caminin on altıgen planı üzerinde, 12 m yüksekliğinde ve 18 m çapında, kubbeli bir ibadet alanı bulunur. Caminin giriş kısmı sivri kemerli bir revak şeklinde düzenlenir ve bu bölümün sağında 25 metre yüksekliğinde, tek şerefeli silindirik bir minare bulunur.
Revak: Mimari yapılarda üstü örtülü ve önü açık yer, sundurma.
📌 Bu cami, zemin katta Kubbet-üs Sahra'yı andıran on altıgen galerisi ve kasnağındaki kemer dizisi haricinde, klasik tek kubbeli Osmanlı camileri ni hatırlatır.
📌 13 Temmuz 1915'de, Ramazan ayı başında, büyük bir törenle Osmanlı Devleti'nin Berlin Elçisi İbrahim Hakkı Paşa tarafından hizmete açılan cami , savaştan sonra esirlerin çoğunun ülkelerine dönmesi ile önemini yitirir ve 1930'da yıkılır .
Müslüman coğrafyalardan dünyaya yayılan İslam mimarisi
Wilmersdorf Camii
📌 Wünsdorf yıkıldıktan sonra, Berlin'deki Müslümanlar grupları tek bir çatı altında toplamak için , Berlin'de merkezi bir caminin yapımı gündeme gelir.
📌 1924'te Berlin-Wilmersdorf'da, bir arsa satın alınır ve bu arsa üzerine, planlarını Berlinli mimar Herrmann'ın hazırladığı caminin inşasına başlanır.
📌 23 Nisan 1928 tarihinde ibadete açılan carninin açılış törenine, Türk elçisi General Kemaleddin Sami Paşa ile İran ve Afganistan'ın Berlin elçileri de katılır.
İslam uygarlığı ile mükemmel forma ulaşan kubbe mimarisi
Caminin mimari yapısı
📌 Cami, yaklaşık prizma şeklinde bir kütlenin soğan biçimli bir kubbe ile örtülmesinden oluşur. 26 metre yüksekliğinde ve 10 m çapında soğan biçimli kubbe doğrudan duvarlar üzerine oturur.
📌 Köşe geçişleri üç kademeli sivri kemerlerle sağlanır. Ana cephe, birer duvarla kütleye bağlanan 32 m yüksekliğindeki iki minare ile vurgulanır.
📌 Daha ziyade Arap mimarisinden esintiler taşıyan bu cami genel olarak Hint-Moğol mimarisini andırır. Plan ve tasarımında Agra'daki Taç Mahal'in etkileri hissedilir .
Avrupa'nın 'Gotik' eserlerine ilham veren İslam mimarisi
Hamidiye Hastanesi
📌 20. yüzyılın sonlarına doğru Sultan Abdülhamid ve Kaiser Wilhelm arasındaki sıkı dostluk , iki ülkenin kültürel alandaki ilişkilerinin gelişmesinin de yolunu açar.
📌 İstanbul ziyaretleri sonrasında Wilhelm'in Sultan Ahmet Meydanı'na bir anıt çeşme (Alman Çeşmesi) yaptırmasından sonra II. Abdülhamit'in de, karşı bir jest olarak Berlin'de bir anıt yapı inşa ettirmesi gündeme gelir . II. Abdülhamit Türk-Alman dostluğunu simgelemek adına altışar yataklı iki hastane pavyonu yaptırmak ister.
📌 Abdülhamit burada yapılacak proje için İtalyan mimar d'Aronco'yu görevlendirir. Ayrıca Mimar Kemaleddin'e ve saray mimarı Nazım Paşa'ya da birer proje hazırlattırır. En çok Mimar Kemaleddin Bey'in yaptığı projeyi beğenen sultan projeyi gönderir ve proje Wilhelm tarafından onaylanır.
Sultan Abdülhamid'in "Hamidiye" adını taşıyan hizmetleri