Mekke’de haksızlığın karşısında duran antlaşma: Hilfü’l Fudul
Hilfü'l Fudûl, bazı Kureyş kabilelerinin Mekke'de haksızlığa uğrayan insanlara yardım etmek amacıyla yaptıkları bir antlaşmadır. Bu antlaşmaların ikincisine Peygamber Efendimiz de bizzat katılmıştır. Resul-i Ekrem Efendimiz, nübüvvetinin ardından da bu ittifaktan övgüyle söz etmiş; İslam'ın onu daha da pekiştirdiğine inandığını ve bu yemini, kızıl tüylü bir deve sürüsüyle de olsa asla değişmeyeceğini söylemiştir. Tekrar çağrıldığı takdirde de tereddüt göstermeden derhal icabet edeceğini belirtmiştir.
Bunların ilki, şehrin ilk sakinleri olan Cürhümlüler'den Fazl adlı üç kişinin (Fazl bin Fedâle, Fazl bin Vedâa ve Fudayl bin Hâris) kendi aralarında, yerli veya yabancı kimsesiz birine zulüm yapıldığında zalimden hakkını geri alıncaya kadar kabileleriyle birlikte ona yardım edeceklerine dair ahidleşmeleridir.
Başka bir rivayete göre antlaşmaya, Hilfü'l-mutayyebîn ve Hilfü'l-ahlâf'tan daha üstün olduğu, Kureyşlilerin onu, "Bu bir fazilet (fudûl) yeminidir" diye niteledikleri veya haksız yere alınan fazla şeyler (fudûl) sahibine iade edildiği için bu isim verilmiştir.
Mekke'de kabileler arasında zaman zaman çekişme ve çatışmalar oluyor, ayrıca dışarıdan hac ve ticaret için şehre gelen zayıf ve güçsüz kimselere haksızlık ve zulüm yapılıyordu.
Haram aylardan zilkadede vuku bulan böyle bir olayın Hilfü'l-fudûl'e yol açtığı rivayet edilir.
Ancak onlar, Benî Sehm'in kendi mensuplarını korumak için Hilfü'l-ahlâf'tan ayrılabileceğini ve böylece Hilfü'l-mutayyebîn'e karşı zayıflayacaklarını düşünerek kendisine yardım etmediler. Bunun üzerine Yemenli tâcir, ertesi gün Ebûkubeys tepesine çıkıp yüksek sesle mağduriyetini dile getiren bir şiir okudu.