Osmanlı'nın Avrupa'yı kıskandıran çiçek sevgisi
Osmanlı topraklarına gelen Avrupalıların Osmanlı bahçelerinin güzelliğini gördükten sonra, anlata anlata bitiremediğini hatta bu bahçeleri ülkelerinde yapacakları parklar için örnek aldıklarını biliyor muydunuz? Sizler için Osmanlı bahçelerinin tarihini ve Avrupa'ya tesirini derledik.
Giriş Tarihi: 11.06.2019
08:47
Güncelleme Tarihi: 27.06.2019
09:03
EŞYALARDA ÇİÇEK BEZEMELERİ
Osmanlı işlemelerinin de vazgeçilmez motifleri çiçeklerdir. Saray işlemelerinde bunların en yüksek kaliteli örnekleri bulunur. Yorgan yüzlerinde çok ince pamuklu kumaştan işlemeli örtüler kullanılmıştır. Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonlarında bulunan ve günümüze ulaşabilmiş birkaç çocuk yorganından biri de lâle desenli kemhadan yapılmıştır.
Kanunî Sultan Süleyman zamanında, 1535'te İznik'te yapılan tabak, şişe, bardak gibi çini eşyalarda çiçek üslûbu uygulanmaya başlanmış ve yeni yeni sümbül, karan fil, Manisa lâlesi gibi çiçekler İznik tabaklarında görünmeye başlamıştır. Kara Memi'nin tezhiplerinde sunduğu çiçek motifleri birdenbire yayılmıştır. Bunların sayısız örnekleri vardır.
Çiniler mimari alanları süsleyeceğinden, ustalar yaptıkları çinilerin desenleri için saray nakkaşhânesine bağımlı idiler. Belirli mimari alanlardan bir kısmı için özel olarak yaratılan kompozisyonlar kadar ulama çini desenleri, pencere ve kapı kemerleri, süpürgelikler için de desenler üretiliyordu. Kanunî Sultan Süleyman döneminde geliştirilen çiçek üslûbu ile bu çeşit çinilerin çoğunluğun da çiçek motifleri tercih edilir oldu. Saraylar, padişah köşkleri, camiler, türbeler devrin en sevilen çiçekleri olan bahar dalları, lâleler, karanfiller, güller, gül goncaları sümbüller, hatta menekşe, hanımeli, Manisa lâlesi, çınar yaprakları ile birer cennet bahçesine çevrildi.
Avrupa'da uygulananın aksine, Türkler'de çiçeğin bir tedavi aracı olarak da görüldüğü muhakkaktır. Evliya Çelebi, Edirne Bayezid Han Bîmarhânesi'nin bahçe sinde bahar gelince açan deveboynu, müşk-i rumî, gülnesrin, şebboy, karanfil, reyhan, lâle, sümbül gibi çiçeklerin akıl hastalarına tedavi amacıyla verildiğini; bunların kokularıyla hastaları tedavi etmeye çalıştıklarını ama hastaların bunları ya ayakları altında ezdiklerini yahut yediklerini anlatır.
Kaynak: Z Dergisi- Nurhan Atasoy/Mustafa Yılmaz