Arama

Osmanlı'nın az bilinen meslekleri

"Osmanlı'da gümüş üstüne siyah nakış işleyen kişiye ne ad verilirdi?" Hemen cevap veriyoruz: Savatçı. Her şey gibi meslekler de zaman zaman yaşayıp ölebiliyor. Birçoğu tarihe karışan Osmanlı'nın az bilinen mesleklerinden 11 tanesi bu sayfada.

  • 1
  • 17
ÇIĞIRTKANLAR
ÇIĞIRTKANLAR

Çığırtkanlar, İstanbul'da özellikle çarşı pazarda kendilerine mahsus edebiyatı olan bir meslekti. Bir şey duyurulmak ya da bir yere insanları toplamak gerektiğinde çığırtkanlar sokak sokak dolaşarak ahaliyi toplarlardı.

İstanbul'da çarşı pazar boylarında kendilerine mahsus edebiyatı olan bir tabakaydı. Sokaklarda seyyar dolaşan satıcıların her birinde bir çığırtan çalışması zorunlu gibiydi. Bunların başında da Mahmutpaşa çarşısı ve Kapalı Çarşı dükkânlarının çığırtkanları geliyordu.

O dönemde çığırtkanlar ve tellallar aracılığıyla yapılan sesli reklamlar, günümüzün radyo reklamcılığının temel taşları olarak kabul edilmektedir.

  • 2
  • 17
ÇEŞNİCİBAŞI
ÇEŞNİCİBAŞI

Sofrada padişahların çoğu yalnızdı. Çoğu diyoruz çünkü kalabalık sofrada yemek yeme geleneği, Fatih Sultan Mehmet'in Fatih Kanunnamesi'ni çıkarmasından sonra Sultan Abdülaziz'e kadar kaldırıldı. Böylece Fatih'ten Sultan Abdülaziz'e kadar tüm padişahlar yemeklerini sofrada tek başına yedi.

Çeşnicibaşı, saraylarda yemekler padişaha ve sofraya gitmeden evvel tadına bakan kişiydi. Böyle bir meslek grubunun olma sebebi ise devlet büyüklerinin yemeklerine zehir katılma ihtimale karşı devlet büyüklerini korumaktı. Ayrıca yemeğin tuzunu, şekerini, baharatını kısacası tadını daha önceden deneyimlerdi. Ona göre de padişahın damak tadına göre yemek yaptırırdı. Padişahlar tuz da kullanmazdı. Bunun nedeni tuzun içine zehir vb. maddenin katılma ihtimaliydi.

  • 4
  • 17
SAVATÇILAR
SAVATÇILAR

Arapça kara anlamına gelen sevad sözcüğünden gelen savar, gümüş üzerine kara nakışlar yapılan bir san'at dalıydı. Savat yapılmadan önce önce bu işin tatbik edileceği eşyaların; tokaların, kemerlerin, hançer kabzalarının, tütün tabakalarının, muskaların ve dua taslarının yüzeylerine kalemkârlar tarafından çeşitli şekillerin işlenmesi gerekirdi. Bundan sonra savatçılar belirli oranlarda gümüş, bakır, kurşun ve kükürt karışımından elde ettikleri bir alaşımı dövüp tülbentten geçirerek ince siyah bir toz hazırlarlardı. Bunu söz konusu motif, yazı ve resimlerin üzerine kuru olarak sıvayarak ekme savat, toza boraksla karıştırıp macun haline getirdikten sonra sürmek suretiyle de sürme savat yaparlardı.

I. Dünya savaşı öncesinde Van'da 120 dükkanda 400 dolayında savatçı ustası ve kalfası vardı. Ayrıca Sivas, Erzincan, Trabzon ve Samsun'da da bu sanat çok gelişmişti. Öyle ki savatlı Türk tabakaları, Avrupa'da özellikle de Paris kuyumcularında kendine yer edinmişti. Anayurdu Dağıstan olan savatçılık, Osmanlı'da 150 yıl kadar altın devrini yaşadı.

  • 5
  • 17
SAKALAR
SAKALAR

Osmanlı halkı suya ve su dağıtımına oldukça önem verirdi. Bazı kimseler evlerinin yakınlarına borularla su getirerek insanların abdest almalarını sağlar; bazı eşraf da dükkanlarının önüne koydukları su küpleri ile yoldan geçenlerin susuzluklarını gidermelerine yardımcı olurlardı. Su temininde sıkıntı yaşanan mahallerde ise bu ihtiyacı "sakalar" karşılardı.

Sakalık, Osmanlı döneminde en önemli meslekler arasında yer alırdı. 15. yüzyılda evlere para karşılığı su taşıyan sakaların bir araya gelmesiyle "saka loncası" kuruldu. Osmanlı döneminden her mahallede bu loncaya kayıtlı bir saka bulunurdu. Su da genellikle sebillerden temin edilirdi. Sakalar, İstanbul eşrafının yanında Yeniçeri Ocağı'nın suyunu da temin ederdi. Padişahın sarayında su temininden sakacıbaşı sorumluydu ve ayrı bir önem atfedilirdi. Sakacıbaşına bağlı görevlilerle su hizmetleri yürütülürdü.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN