Osmanlı'nın külhanbeyleri hakkında 10 bilgi
Her dönemde olduğu gibi Osmanlı döneminde de toplumsal kesimde kendilerine has tarzlarıyla farklı türde insanlar yaşamıştı. Çocuk yaşta külhancılar tarafından himaye edilip korunan, kendilerine özgü hayat tarzları, kılık kıyafetleri, konuşma biçimleri ve davranışlarıyla aykırı bir sınıf olan külhanbeyleri bunlara örnekti. Peki, Osmanlı'nın bu en renkli zümrelerinden biri olan külhanbeyleri kimdi? Ne iş yapar, nasıl geçinir ve toplumdaki konumları neydi? İşte Osmanlı'nın en marjinal zümrelerinden biri olan külhanbeylerine dair 10 ilgi çekici bilgi...
Giriş Tarihi: 02.05.2020
09:12
Külhanbeylerinin kabadayılara benzediği ve ayrıştığı noktaları vardı. Kendilerine has bir giyim tarzları olan külhanbeyleri, bu yönüyle kabadayılara benzemekteydiler. Reşat Ekrem Koçu, Osmanlı Tarihinin Panoraması isimli kitabında külhanbeylerinin giyimlerine dair ilginç bilgiler verir. Buna göre külhanbeyleri Cezayir kesimi denilen bir modayı takip etmekteydiler. Başa dört beş arşın boyunda kıymetli bir şal sarılırdı. Sırta bir gömlek giyilir, kollar bol yenli ve daima dirseğe kadar sıvalı, düğmeler asla iliklenmez, sine üryan görünürdü. Belde, Sakız veya Trablus Kuşağı, yarım Fransız pantolon, boyundan atma püsküllü kordon ve arkasına basılmış yumurta topuk kundura külhanbeyinin kıyafetini tamamlardı.
Dünyanın ilk denizaltısı: Tahtelbahir
Meşhur külhanbeyi söylemleri nelerdi?
Külhanbeylerinin ve kabadayıların kullandıkları çeşitli lakapları vardı. Bu lakaplar, genellikle sıradışı özellikleri vurgulayan ifadeler olarak seçilirlerdi. Örneğin, Seyrekbasan Osman, Raconcu Cafer, Kavanoz Mehmet, Çiroz Ali, Arap Abdullah gibi lakaplarla tanınan bazı kabadayılar veya külhanbeyleri kendi dönemlerinde çok meşhur olmuşlardı. "İmanım, yakarım, yandan gel, araba mısın tekerlek" gibi kalıplaşmış sözleri birbirlerine hitap ederken kullanırlardı. "Heyt var mı bana yan bakan", "bu kadar tilki divanı sana yeter", "lafına yekûn tut da bas git" ş eklindeki naralar, külhanbeyleri arasında yaygındı.
Osmanlı tıbbına dair 25 ilginç bilgi
Külhanbeyleri edebiyata nasıl yansıdı?
Bir yönüyle olumsuz profilleri olmasına rağmen kabadayı ve külhanbeyi kahvehaneleri, çeşitli sanatların icra edildiği yerler olarak da kabul edilirdi. Semai kahveleri olarak da bilinen bu yerler, çoğunlukla tulumbacılar ve kabadayılar tarafından açılan yerlerdi. Eski aşık kahvelerinin fonksiyonlarının icra edildiği bu kahvehanelerin bazıları, yalnızca Ramazan aylarında açılır ve buralarda sazlı sözlü eğlenceler düzenlenirdi. Hatta öyle ki bu kahve çerçevesinde külhanbeylerinin hayatlarını ve yaşam tarzlarını konu edinen bir edebiyat tarzı da teşekkül etmişti.
Külhanbeylerinin hayatları romancılar tarafından da işlenmişti. Özellikle Hüseyin Rahmi Gürpınar, Tesadüf'te Hayati, Şıpsevdi'de Raci, Son Arzu'da Raşit ve arkadaşları, Tebessüm-i Elem'de Dîdar Bey, Yedi Bela Mustafa ve Ölüler Yaşıyor Mu'da Cema l romanlarında külhanbeylerinin yaşayış, adet ve davranışlarını işlemiştir. Bu karakterler külhanbeyi tipinin temsilcisi olarak yer almıştır.
Osmanlı tarihinde bilmeniz gereken ilkler
II. Meşrutiyet'in ilanından sonra teşkilat bozulmaya başladı ve külhanbeylerinin azgınlıkları son derece artarak devam etti öyle ki güvenlik güçleri külhanbeyleri ile baş edemez olmuştu. Külhanbeyleri, zamanla her türlü kötülüğü yapmaya müsait birer kişi durumuna geldiklerinden, toplum tarafından istenmeyen bireyler olarak değerlendirildiler ve toplumdan tamamen kopuk bir zümre haline geldiler. 19. yüzyılda ise tamamen serseri bir hayat yaşamaya başladıkları için artık, toplum nezdinde güven duyulmayan ve her şeyi yapma potansiyeline sahip bireyler olarak algılandılar. Cumhuriyet dönemiyle birlikte ise toplumsal düzenlemeler de gündeme geldi ve külhanbeyleri de 1930'lu ve 1940'lı yıllarda ortadan kalkmışlardı.
1940'lardan sonra külhanbeyleri ortadan kalksa da Üsküdar'ın son külhanbeyi Çakır Ahmet, hala ara sokaklarda "Ev yapımı abileeer!" diyerek poğaça ve tatlılarını satmaya devam ediyor.
10 maddede Osmanlı dönemi kütüphaneleri