Padişahın yazılı alameti tuğraya dair az bilinen detaylar
Bilinen ilk Osmanlı tuğrasının Orhan Gazi tarafından verilmiş bir vakfiye üzerinde olduğunu biliyor muydunuz? Peki tuğra hakkında doğru bilgi veren en eski kaynağın, Kaşgarlı Mahmud'un 11. yüzyıla ait Divan-ı Lügat-üt Türk adlı eseri olduğunu? Sizler için, padişahın yazılı alameti olan tuğraya dair az bilinen detayları derledik.
Giriş Tarihi: 23.06.2019
19:14
Güncelleme Tarihi: 25.06.2019
11:32
Fermanlar aynı zamanda birer sanat şaheserdirler
Farsça buyurmak, emretmek mastarından üretilen ferman kelimesi sözlükte; emir, emirname, buyruk, hükümdar alâmeti gibi anlamlar ifade eder. Tuğra ise Türkçe'de kelime olarak padişahın ismini ihtiva eden özel bir işaret, padişahın imzası gibi anlamlar taşır. Fermanlar tarihi olaylarla ilgili birer belge oldukları gibi, aynı zamanda birer sanat şaheserdirler.
Tuğra hakkında doğru bilgi veren en eski kaynak, Kaşgarlı Mahmud'un 11. yüzyıla ait Divan-ı Lügat-üt Türk, adlı eseridir. Kaşgarlı, bu kelimenin aslında Oğuzca "tuğrağ " şeklinde söylendiğini ve onun, hakanın mührü ve buyrultusu olduğunu bildirir.
Tuğranın şekli hakkında çeşitli teoriler
Tuğranın şekli hakkında çeşitli teorilere rastlanmaktadır. Bunlardan bazılarına göre tuğra, "tugrı" adlı efsânevi büyük bir doğa kuşunun şeklini temsil etmektedir ve Oğuzların totem işaretidir. Ayrıca İslam Ansiklopedisi'nde "tuğrağ"ın "atuğ"dan türediği ve bunun Türkçe'nin yapısına en uygun açıklama şekli olduğu belirtilir.
Osmanlı Devleti'nin kısa zamanda büyümesi ve dolayısıyla iş hacminin genişlemesi, tuğra çekmeyi bilen ve adına nişancı denen memurlara ihtiyaç duyulmasına sebep olmuştur. Resmi bir evrak, defterdar ve reisülküttab (dışişleri bakanı) tarafından kontrol edildikten sonra vezir-i azama gider; onun da incelemesinden geçtikten sonra nişancıya yollanır; o da gelen evrakın üzerine tuğrayı çekerdi. Yüksek bir rütbe olan nişancılık 18. yüzyıl sonlarında önemini kaybetmeye başlayınca onun yerini tuğra-nüvis (tuğra çeken) denen hattatlar almaya başladı. Daha sonra da bu hattatlara tuğrakeş adı verildi. Daha önceleri tuğrakeşlere tuğrai, tevkii ve muvakki gibi isimler verilmiştir.
Metindeki en önemli kelimeler, padişahın kendi adı ile babasının adıdır
Tuğra, padişahın yazılı alâmeti , bir çeşit imzası olduğu için, metindeki en önemli kelimeler, padişahın kendi adı ile babasının adıdır. Bu ikisinin okunması çok defa tuğranın hangi padişaha ait olduğunun anlaşılmasına yetmektedir. İlk tuğralarda da metin, sadece bu iki isim ile oğlu manasına gelen bin kelimesinden ibaret idi: Orhan Bin Osman gibi...
İsimler tuğranın "sere"sinde yer alır. Tuğra metni genellikle aşağıdan yukarıya doğru okunacak şekilde tertip edildiğine göre, tuğra sahibininki altta, babasınınki üstte bulunur. Bazı tuğralarda bu isimler iç içe girmiş, bazılarında ise bir satır halinde yazılmıştır.
Padişah tuğralarında kullanılmış olan isimler on beş tanedir
Şehzade tuğraları hariç, padişah tuğralarında kullanılmış olan isimler on beş tanedir. Bu isimler, gerek padişah ismi olarak, baba ismi olarak tekrarlandıklarında, çok defa öncekilere benzetilerek yazılmışlardır. Örneğin, Mehmet ismi, III. Mehmet'in tuğrasına kadar bilinen sekiz tuğrada, Çelebi Mehmed'in tuğrasındaki gibidir. Mustafa ismi, I. Mustafa'nın tuğrası dışındaki bütün tuğralarda "ye" harfi yerine "elif" harfi ile yazılmıştır.
V. Murad (Mehmet Murad) ve VI. Mehmed (Mehmed Vahideddin) gibi iki isimli bazı padişahların tuğralarına iki isim birden konmuştur. V. Mehmed'in (Mehmet Reşad) tuğrasında ise, "Reşad" mahlas olarak tuğranın dışında bulunmaktadır. Şah kelimesi bazı tuğralarda özel isim olarak kullanılmıştır.
Tuğra, ferman ve berat gibi belgelerde en göze çarpan unsurdur.