Sabuncuoğlu Şerefeddin kimdir? Sabuncuoğlu Şerefeddin'in hastalıkları tedavi yöntemleri
Fatih devrinde yaşayan Sabuncuoğlu Şerefeddin, Osmanlı'nın önemli cerrahlarından biriydi. Döneminin en iyi hekimlerinden biri olan Sabuncuoğlu, insanlara fayda sağlaması için eserlerini Türkçe kaleme aldı. Bu eserler Osmanlı tıbbına yön verdiği gibi cerrahi aletler ve ameliyatları tasvir eden görsellerle cerrahi tarihinde önemli bir yere sahipti. Peki, Sabuncuoğlu Şerefeddin'in hastalıklara karşı uyguladığı tedavi yöntemleri nelerdi?
Giriş Tarihi: 11.02.2020
16:47
Güncelleme Tarihi: 08.08.2020
14:30
SABUNCUOĞLU'NUN İLKLERİ BARINDIRAN ESERLERİ
Akrâbâzîn Tercümesi adlı eserinde ilaçların hazırlanma usulleriyle başladı. Kitap daha sonra müfred ve mürekkeb ayırımıyla ve macun, eyâriç, cevâriş, ıtrıfil, kurs, süfûf, laûk, şurup, perverde, gargara, yağ ve merhem sıralamasıyla ilâçların formüllerini verir.
Cerrâhiyye-i İlhâniyye adlı eseri tıp tarihinde ilk defa cerrahî müdahaleleri gösteren minyatür tekniğinde yapılmış çeşitli resimler içerir. Kitapta kaburga kemiği, diz kemiği, sırt, omuz gibi tüm ortopedik kırık çıkık tedavileri, kadın hastalıkları, cerrahi yöntemlerde hangi aletlerin kullanılacağı resimler ile gösterilir.
Mücerrebnâme adlı eserinde insanlar ve müellifin kendi üzerinde denemiş olduğu ilâçların hazırlanışı ve kullanılışı anlatılır. İlaçlar, çok kullanılandan az kullanılana doğru sıralandı. Türk tıp tarihinde bir hekimin kendi buluşu ilâç ve tedavi metotlarını anlattığı ilk monografi olması bakımından önemlidir.
SABUNCUOĞLU ŞEREFEDDİN'İN HASTALIKLARA UYGULADIĞI TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Dünyanın en eski tedavilerinden biri vücuttaki kirli kanın hacamat , fasd ve sülük ile kan akıtılarak temizlenmesidir. Sabuncuoğlu Şerefeddin de bu yöntemleri hastalıklarda uyguladı.
Atar ve toplar damarlardan fazla miktarda kan alınması işlemi Arapçada fasd olarak adlandırılır. Hacamat ta ise derinin vakumlanmasıyla kanın deri yüzeyine çekilmesi ve bazen atılan çiziklerle bu kanın akıtılmasıdır. Sülük le tedavi de ise sülüklerin insan vücuduna tutturularak kan emmesini sağlanır.
Başın arkasında iki kulak arasında bulunan fasd damarlarını Sabuncuoğlu Şerefeddin, bunları "ırkeyn-i hissiseyn" olarak adlandırdı. Osmanlı tabibine göre, bu damarlardan fasd yapılması nezleye, yarım baş ağrısına, kelliğe ve çıbanlara fayda eder. Fasd işleminin uygulaması için hastanın başı tıraş edilmesi gerekir. Sabuncuoğlu, 14 yaşından küçük çocuklarda ve 60 yaşından büyük kişilerde koruyucu amaçlı kan alınmasını önermez.
Osmanlı hekimi Sabuncuoğlu damarın şişmesi halinde hızlıca bir parça süngerin sıcak tuzlu suya batırılarak kan alınan yerin üzerine bağlanıp bir saat bekletilmesi gerektiğini söyler. Bu işlem sonrasında şişlik iner.
Eğer kan alınan bölgede karalık veya yeşillik oluşursa, yarpuz suyu içinde sabır ya da mürr ezilerek bu bölgeye sürülür.
Sabuncuoğlu Şerefeddin , gövde damarı olarak bilinen baselik damarının şişmesinin sıklıkla görüldüğünü söyler. Bu damar şişme halinde, baş parmağın şişen yerin üzerine konularak ovulması gerektiğini, bunun neticesinde bu şişliğin hızlıca ineceğini aktarır.
Sabuncuoğlu'na göre kan almada en güvenilir usul, damarın tersten kesilmesidir. Çünkü neşterin tersten vurulması durumunda damarlar şişmez, neşterin ucu derine batıp sinirlere zarar veremez. Aynı zamanda Sabuncuoğlu Şerefeddin , her kişiden alınacak kan miktarının o kişinin kuvvetine göre belirlenmesi gerektiğini söyler.
Sabuncuoğlu Şerefeddin, hacamatı kanı deri ve et içindeki ince (kılcal) damarlardan çeken bir işlem olarak tanımlar.
KİMLERE HACAMAT YAPILIR?
Osmanlı tabibine göre hastalığın tedavisi için mevsim fark etmeksizin her ayın başında, ortasında ya da sonunda, özellikle de gün doğduktan iki saat sonra hacamat yapılabilir.
Başta ağrı ve ağırlık, yüzde ve boyunda kızıllık, yüzde, yanaklarda ve gözde kaşıntı, çok uyku ihtiyacı, göğüste kan, kızıl nesneler ve cerahat görülen kişilerde hacamat yapılır. Fakat Sabuncuoğlu, bir kişinin vücudunda kan birikmesi varsa ve boşaltım tedavisine ihtiyaç bulunuyorsa hacamatın fayda etmeyeceğini söyler.