Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, 'Savaşa giden yolda galibiyeti getiren bazı detaylar gizlidir. Sultan Alparslan hem askerlerine kendi psikolojisini iyi aktaran lider hem de savaş taktiklerini çok iyi uygulayabilen iyi bir asker olarak tarihe geçti. Alparslan'ın ordusuna hitabı çok önemli. Kendi gücünden, askeri kabiliyetinden önce sözün gücünü kullandı' dedi. Malazgirt Zaferi'nin 946. yıl dönümü etkinliklerine katılmak için Muş'a gelen Turan, Selçuklu Türklerinin asırlar önce bu topraklarda Bizans İmparatoru Romen Diyojen'e karşı çok büyük zafer kazandığını söyledi. Turan, tarihte Malazgirt gibi birçok zaferin bulunduğunu ancak sonuçlarıyla devletleri, milletleri yakından ilgilendiren, hatta bugünü bile içine alan bir savaşın daha yaşanmadığını vurguladı. Malazgirt'in, Selçuklu, Osmanlı, daha sonra da Türkiye Cumhuriyeti devletlerini, sonuçlarıyla kuşatan bir savaş olduğunu anlatan Turan, 946 yıl önce Romen Diyojen'in, Bizans'ın bitmek tükenmek bilmeyen altınlarıyla Selçuklu Devleti'ne karşı büyük bir ordu kurduğunu ifade etti. Sultan Alparslan'ın da en seçkin askerlerden bir güç oluşturup Süphan Dağı yanındaki Ahlat şehrine gelerek karargah kurduğunu belirten Turan, şunları kaydetti: 'Savaşa giden yolda bazı detaylar gizlidir galibiyeti getiren. Sultan Alparslan hem askerlerine kendi psikolojisini iyi aktaran lider hem de savaş taktiklerini çok iyi uygulayabilen iyi bir asker olarak tarihe geçti. Alparslan'ın ordusuna hitabı çok önemli. Orada sözün gücünü kullanıyor. Kendi gücünden, askeri kabiliyetinden önce sözün gücünü kullandı. 'Bu saatten itibaren size emredici bir hükümdar değilim. Sıradan bir askerim ve burada savaşmaya mecbur olduğumuz olayla karşı karşıyayız. Size emretmiyorum, isteyen benimle savaşır, istemeyen gider' diyor. O günden bu yana, 946 yıl sonra beni bile bu sözleriyle etkileyen bir komutan Sultan Alparslan. Bu emri alan askerler de dağılmıyor, komutanları ne istiyorsa onu yapıyor.' 'Malazgirt Zaferi'nin sayısız sonuçları var ama bunlar arasında en önemlilerinden biri, güzel Türkiye'yi bize helal yapması ve hediye etmesidir.' diyen Turan, 'Atalarımızdan alınan ilhamla yeni bir başlangıç yapıldı burada. Sayın Cumhurbaşkanımızda bir bakıma Sultan Alparslan'ın halet-i ruhiyesini, izlerini görüyorum.' ifadelerini kullandı. Sultan Alparslanların tükenmediğini, bir İngiliz düşünürün 'Tarihleri liderler yapar. İnsanları onlar değiştirir.' dediğini dile getiren Turan, şu değerlendirmelerde bulundu: 'Sultan Alparslan'ı, Süleyman Şah, 'Ben gerekirse düşmana tek başıma giderim' diyen Yavuz Sultan Selim, at sırtında şehit düşen Kanuni, adeta yedi düvele karşı mücadele veren Abdülhamit, hüzünlü bir şekilde düşman işgal gemilerini seyreden Gazi Mustafa Kemal, 'Bir gün geri gidecekler' diyerek takip etti. Onu 15 Temmuz'da da Recep Tayyip Erdoğan, yine bir işgal teşebbüsünde, kula kul olanlara karşı milleti arkasına alarak, liderliğini göstererek takip etti. Malazgirt, ister istemez bize bunu hatırlattı.' Malazgirt Savaşı'nın öyküsü 26 Ağustos 1071 tarihinde, Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ve Bizans İmparatoru IV. Romen Diyojen arasında gerçekleşen Malazgirt Meydan Muharebesi Türklere Anadolu'nun kapılarını açan temsili savaş olarak bilinir. Alparslan'ın ordusunun zaferi ile sonuçlanan bu muharebede Türkler gücünü bir kez daha göstermiş oldu. 26 Ağustos Cuma sabahı çadırından çıkan Alparslan, kendi ordugahının 7-8 km uzağında, ovaya yayılmış düşman birliklerini gördü. Savaşı önlemek için İmparatora barış elçileri yollasa da, İmparator Alparslan'ın korktuğunu düşünerek bu talebi reddetti. Zira düşman ordusu Alparslan'ın ordusundan 3-4 kat daha büyüktü. Sultan Alparslan savaştan sağ çıkma ihtimallerinin çok düşük olduğunu biliyordu ve bunu askerleri de sezmişti. Bu yüzden askerlerin tedirginliğini önlemek için eski bir Türk töresini uyguladı. Kefene benzer beyaz kıyafetler giydi ve atının kuyruğunu bağladı. Ayrıca yanındakilere, şehit olduğu takdirde vurulduğu yere gömülmesini vasiyet etti. Bunu gören askerler, Sultanlarının son nefesine kadar yanlarında olduğunu ve zor durumda kaçmayacaklarını anladılar. Daha sonra atına atlayarak moral yükseltici ve maneviyat arttırıcı bir konuşma yaptı. Askerler bu motivasyonla artık daha da güçlü duruma geldiler. Bizans tarafında da durum farklı değildi. Savaşı kazanacağına kesin gözüyle bakan Romen Diyojen, bu zafer ile ününün ve saygınlığının artacağından emindi. Ayrıca Bizans'ta eski ihtişamlı günlerine dönebilirdi. Her iki komutan da bu savaşta yenilince çok büyük güç, prestij ve toprak kaybedeceklerini bildikleri için ordularına gerekli motivasyonu sonuna kadar sağladılar. Savaş öğle saatlerinde Türk atlılarının toplu ok saldırısıyla başladı. Türk askerlerinin çoğunda ok bulunduğundan bu saldırı Bizanslılarda büyük miktarda asker kaybına yol açtı. Daha sonra Alparslan'ın zekice hazırladığı 'Geri çekilme planı' ile Türkler zafer sağladı. Bu planda Alparslan gerilere küçük birlikler gizlemişti ve bu birlikleri hilal şeklinde konumlandırmıştı. Türk askerleri zırhsız ve çevik olduklarından uzun süre Bizans askerleri Türklerin kaçtığını düşünerek peşlerinden giderek yakalamaya çalıştılar. Ancak bir süre sonra aşırı derecede yorulan Bizans askerleri güçsüz düştü ve o sırada diğer küçük birlikler de saldırmaya başladı. Birçok Bizans askeri yok edildi ve Romen Diyojen de yaralı bir şekilde esir düştü. Savaşı kazanan Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan, İmparator Romen Diyojen'i huzuruna çağırdı ve aralarında şu diyalog geçti: Alparslan: Eğer ben senin önüne esir olarak getirilseydim ne yapardın? Romen Diyojen: Ya öldürürdüm, ya da zincire vurup Konstantinopolis sokaklarında gezdirtirdim. Alparslan: Benim vereceğim ceza çok daha ağır. Seni affediyorum ve serbest bırakıyorum. Alparslan ona makul bir naziklikle muamele etti ve ona savaştan önce de yaptığı gibi barış antlaşması önerdi.