Arama

Meçhulümüz olan Âkif

Geçtiğimiz aylarda yayımlanan ve Türkiye Yazarlar Birliği 2017 Yılı İnceleme Ödülü’ne layık görülen Âkif kitabı aslında meçhulümüz olan bir Âkif portresini gözler önüne seriyor. Âkif konusunda yazdığı makaleler ve neşrettiği kitaplarla tanıdığımız Yusuf Turan Günaydın’ın kaleme aldığı eser, biyo-bibliyografik bir çalışma.

Meçhulümüz olan Âkif
Yayınlanma Tarihi: 11.01.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 11.01.2018 13:54

Mehmet Âkif, bu ülkenin ortak bir değeri olduğu kadar aynı zamanda meçhulümüz de. Zira bugün toplumun kahir ekseriyetinin "İstiklal Marşı Şairi" tanımlamasından fazla bir Âkif bilgisine sahip olduğu pek söylenemez. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde art arda yayımlanan Âkif'in, TBMM'ce yazdırılan mealinin kayıp parçalarının yayımlanması bir miktar farklı bir Âkif portresi karşımıza çıkardı. Şair Âkif'in, döneminin en açık, okunur Kur'an Mealini hazırladığı ancak şartların aksi istikamette gelişmesi nedeniyle meali yayımlamaktan vazgeçip Mısır'dan İstanbul'a döndüğü de bu vesile ile gündemimize girmiş oldu.

Geçtiğimiz aylarda yayımlanan ve Türkiye Yazarlar Birliği 2017 Yılı İnceleme Ödülü'ne layık görülen Âkif kitabı da aslında meçhulümüz olan bir Âkif portresini gözler önüne seriyor. Âkif konusunda yazdığı makaleler ve neşrettiği kitaplarla tanıdığımız, 'bir Âkif mütehassısı' olan Yusuf Turan Günaydın'ın kaleme aldığı eser, aslında biyo-bibliyografik bir çalışma. Var olan bilgi kırıntıları ile yetinmeyip, daha çocukluk yıllarında babasının yüklediği Âkif misyonu ve hissiyatı ile bu alanda kazı çalışmasına devam eden Yusuf Turan Günaydın, dikkatlerden kaçan pek çok makale, tebliğ ve yazısını bu vesile ile bir araya getirmekle kalmamış, yine bu kitap dolayısıyla yeni yazılar kaleme almış. Kitapta yer alan Âkif'in hayatını tamamlayıcı birer fonksiyon icra edecek olan makalelerde Günaydın, Âkif mektuplarından, mektuplardaki Âkif portresine, oğlu Emin Âkif'in hatıraları ve hüzünlü hikâyesine, Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad'da Âkif'in baskın ve belirgin izlerine, Âkif'in tasavvufla olan irtibatına, Veteriner Hekim Gözüyle Âkif'e ve güncelliğini kaybetmeyen Kur'an Meali'nin akıbetine kadar şairle ilgili meçhulümüz olan şeyleri gündemimize sokuyor.

MISIR HAYATI ÇALIŞILMADI

Yazar kitabın girişinde Âkif'e babasının çocukluk yıllarında okuduğu Safahat'tan aşinalık kazandığını ifade ederken, yine Âkif'e ve onun savunduğu hakikate sevdalı babasının vasiyeti olarak Âkif çalışmalarını diğer çalışmalarından hep ayrı bir yerde tuttuğunu ifade ediyor. Yaptığı çalışmaları ve bu sahada yapılan çalışmaları hülasa eden yazar, henüz Âkif'le ilgili bildiklerimizin çok sınırlı olduğunu söylüyor. Dikkat çekici bir bahis olan Âkif'in Mısır hayatı üzerine ciddi bir çalışma olmadığını, bu işin ancak Mısır'a gidip, dönemin gazete ve mecmualarını taramakla mümkün olacağını ifade ediyor. Hatta şimdiye kadar Âkif'in Mısır'da ders verdiği üniversite arşivinin de taranması gerektiğini ancak bu iş için çok geç kalındığını da sözlerine ekliyor.

Merhum Âkif'in bir dönem Muhammed Abduh, Reşid Rıza çizgisini takip ettiği erbabının malumu. Ancak irfanî damarı ve geleneği yok saymadığı da bir hakikat. Âkif'in genelde tasavvufa, özelde ise Bektaşiliğe bakışını eserlerinde ve yazılarında izini süren Günaydın, Âkif'in tasavvuf karşıtlığının şu mısralara dayandırıldığını ifade ediyor:

Sürdüler Türk'e "Tasavvuf" diye olgun şırayı;
Muttasıl şimdi "hakikat" kusuyor Sıtkı Dayı!
Bu cihan boş, yalınız bir rakı hak, bir de şarab;
Kıble; tezgâh başı, meyhaneci oğlan; mihrap

Bu mısralara bakıp Âkif'i tasavvuf karşıtlığı ile yargılamalı mı? Yoksa meselenin hakikatinin ne olduğuna mı bakılmalı? Yazar en başta Âkif'in örnek aldığı dostlarına atıf yaparken bunların arasında Mevlevî-Nakşi şeyhi Mesnevîhan Hüsameddin Efendi, Said Paşa İmamı unvanıyla ünlü Rıfai Hasan Efendi, Halveti Ahmet Amiş Efendi'nin damadı Babanzâde Ahmet Naim'i örnek gösteriyor. Akabinde Nurettin Topçu'nun ifadeleriyle yer vererek "… kendisinde Eflatunları, Mevlanaları mest eder bir mistisizmin zuhur ettiği"ni aktarıyor. Dahası Âkif'in bu yönünü anlamak için Sebilürreşad'da yer alan 'Hasbihal' başlıklı yazısına bakılmasının elzem olduğunu ifade ediyor. Yazar, kitabının özellikle ilk kısmında sık sık başvurduğu gibi burada da Âkif'in mektuplarına atıf yapıyor. Âkif'in mektuplaştığı isimlerden birisi de Abbas Halim Paşa'nın kızı Prenses Emine Abbas Halime Hanım'dır. Emine Hanım'ın Merdivenköy Bektaşi Tekkesi'ni ziyaret etmesi ve burası ile ilgili hissiyatını paylaşması, Âkif'in bu konu ile ilgili cevap yazmasına vesile olmuştur. 12 Mayıs 1935 tarihli mektupta şunlar yazmaktadır:

"Hanımefendimiz,

Merdivenköyü'ndeki Bektaşi Tekkesi'nin harabelerini temaşadan mütehassis olmuşsunuz. Tabii: Maziye karışan bir mevcut yoktur ki izlerini görüp de müteessir olmıyalım. Büyük bir Garp edibinin dediği gibi 'Ayrıldığımız her şey varlığımızdan bir parçadır.' Onun için geçmişten, geçmişi düşündüren her hatıradan nasibimiz daima hüzün olur."

"Vakıa, 'istek şarttır' diye evâmirin semtine yanaşmayan sonra 'istek haktır' diye menâhi namına irtikap etmedik bir maskaralık bırakmayan Bektaşileri hiç sevmem. Bununla beraber, hakkı söylemek lazımsa, vakit vakit Bektaşilerin içinden, hatta öbür tarikat saliklerini geride bırakacak kadar, ahkam-ı şeriatla mukayyet adamlar çıkmıyor değil. Lakin maalesef pek nadir…"

TOPARLANMAYI BEKLEYEN METİNLER

Çantay ile aralarındaki bir diyalog da meseleyi özetler nitelikte: "Safahat'ın Mısır'da basılan son parçası Gölgeler'deki tasavvufi hava da sezilmeyecek gibi değildir. Hatta bu durum Hasan Basri Çantay'ın ona "Üstad, vadi mi değiştirdiniz?" diye bir soru yöneltilmesine sebep olmuş, o da bu soruyu "Benim asıl vadim bu idi (…)" şeklinde cevaplamıştır." Yazar kitabında vazifesini yapmış bir kalem erbabı edası ile kenara çekilmiyor, tam tersine bu alanda çalışma yapmak isteyenlere vazife de yüklüyor. Öyle ki tarihin tozlu rafları arasında unutulup giden, Ali Ekrem Bolayır'ın Safahat Değerlendirmeleri, M. Raif Ogan, Eşref Edib-Hayrettin Karan, Adnan Aşkın, Nurettin Artam, Cemal Oğuz Öcal, Mehmet Önder gibi isimlerin yazı dizilerini de dikkatlerimize sunma cömertliğini gösteriyor.

Yazarın Âkif'e dair çalışmalar için söylediği sözler ile yazımızı tamamlayalım: "Mevcudun hem daha fazlasını istemek hem de bu doğrultuda yılmaz bir gayret içinde olmak elzemdir."

Star-Kitap

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN