Arama

Kelâm sıfatı

Allah Teâlâ’nın yüce zâtı ve sıfatları ezeli ve ebedi anlam yüklüdürler. Kelâm sıfatı da O’na nisbet edilen sübûtî sıfatlardan biri olarak önemli mana taşır. Ancak burada bir husus dikkat çeker: ‘bu sıfatın sadece harf ve ses yaratmaktan ibaret sayılması Allah’ın zâtında mevcut bir kelâm niteliğini inkâr etme anlamına gelir.’ Bu nedenle kelâm sıfatını ve ince manasını derinlemesine okumak ve anlamak gerekir.

Kelâm sıfatı
Yayınlanma Tarihi: 30.12.2017 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 30.12.2017 15:08

Kelâm; lûgatte söz, lafız, konuşma manalarındadır. Akaid ilminde Allah'ın sübûti sıfatlarından biridir. Mevlây-i zû'l-Celâl'de bulunması zaruri olan konuşma keyfiyetini / mahiyetini belirtir. Allah, bu sıfatı ile peygamberleri vasıtasıyla emir ve yasaklar koyar, haberler verir.

Sözlükte "maddî ve mânevî açıdan etkilemek, yaralamak" anlamındaki kelm kökünden masdar ismi olan kelâm "konuşma, söz söyleme, sözlü etkiyi algılama" manasına gelir. "Konuşma melekesinden yoksun bulunmaya aykırı durum, zihinde bulunan anlamın dille ifade edilmesi" diye tanımlanan kelâm örfte ağızdan çıkan anlaşılır sese verilen addır. Dinî bir terim olarak da "Allah'ın konuşma yetkinliğine sahip bir varlık olduğunu bildiren sıfatı" diye tanımlanabilir.

Kur'an'da Allah'ın melekler, İblîs ve peygamberlerle konuştuğu ve tükenmeyen kelimelerinin bulunduğu belirtilerek konuşmanın ulûhiyyete ait bir yetkinlik olduğuna dikkat çekilir. Âyetlerde "söyledi, konuştu, nidâ etti" gibi anlamlara gelen fiiller zikredilip Allah'ın yarattıklarıyla konuştuğu açıkça ifade edilir.

VAHİYLERE "KELÂMULLAH" DENMESİNİN SEBEBİ

Hz. Mûsâ örneğinde olduğu üzere Allah insanlarla perde arkasından doğrudan doğruya konuştuğu gibi vahiy yoluyla veya elçi göndermek suretiyle de konuşmuştur. Bu sebeple vahiylere "kelâmullah" denilmiştir. Allah'ın kelâmına vasıtasız olarak muhatap kılınan Hz. Mûsâ diğer insanlar arasından seçilmiş, ona Tûr dağının sağ yanından "ey Mûsâ" diye seslenilmiş, "Ol" sözüyle yaratılan Îsâ peygambere "kelimetullah" unvanı verilmiştir.

Ehl-i Sünnet mezhebinin İtikatta imamı İmam-ı Maturidî Hazretleri kelâm sıfatı konusunu şöyle izah eder:

"Allahu Teala ezeli ve ebedidir, tek bir kelam konuşucudur. Bu kelam O'nun zâtı ile kaim olup O'ndan ne ayrı bulunur, ne de zail olur. Allah'ın kelam sıfatı harflerden ve seslerden müteşekkil olmadığı gibi onun parçalara da ayrılması mümkün değildir. Kur'an-ı Kerim Allahu Teala'nın kelamıdır, mahluk değildir. Sesler ve harfleri Allah (c.c.) yaratmış ve Cebrail ile peygamberimiz, Muhammed Mustafa (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimize göndermiştir."

Büyük İslam âlimi ve mutasavvıfı İmam-ı Rabbani Hazretleri ise bu konuyu 'Mektubat'ta iki yerde anlatır:

"Allahu Tealanın subuti sıfatlarından Kelam sıfatı, yani; O'nun söylemesi ezelden ebede bölünmeyen bir tek kelimedir ki, hep bir o kelam ile söyleyicidir. Bütün emirler, yasaklar, bildirilen her şey, sorular, dilekler, hep o bir kelam iledir. Gönderdiği bütün kitap ve sahifeler, hep o bölünmeyen tek bir kelamdandır. Tevrat o bir kelamdan, Kur'an o bir kelamdan nazil olmuş indirilmiştir."

"İNSANI HER ŞEYE KAVUŞTURAN ALLAH TEÂLÂ'DIR"

"Cahil kimselerin sözlerine dikkat edilirse, iki kimsenin karşı karşıya konuştukları gibi, Allahü Teâlâ ile konuştuklarını sanıyorlar. Bu da, tam sapıklıktır. Hâşâ ve kellâ! Kelimeleri yan yana dizerek, birbirinden önce ve sonra sıralayarak konuşmak, mahlûk olmağı gösterir. Allahü Teâlâ, böyle konuşmaz. Tasavvuf büyüklerinin sözleri, bunları yanıltmış olacak. Tasavvuf büyükleri de, Allah Teâlâ ile konuşulacağını bildirmişlerdir. Fakat bu büyükler, Allah Teâlâ'nın bu sözleri arka arkaya söylediğini bildirmiyorlar. Allah Teâlâ, bu kelâmı yarattı diyorlar. Bu sözleri hiç yanlış değildir. Mûsâ aleyhisselâmın mübarek ağaçdan işitdiği söz de, Allah Teâlâ'nın kelâmı idi. Söz mahlûk, Allah Teâlâ hâlık idi. Yoksa iki kimsenin konuşması gibi değildi. Cebrâîl aleyhisselâmın Allahü Teâlâ'dan işitdiği kelâm da böyle idi. Bu kelâmlar da, Allahü Teâlâ'nın kelâmıdır. Buna inanmayan kâfir ve zındık olur. Allah Teâlâ'nın kelâmı, (Kelâm-ı nefsî) ile (Kelâm-ı lafzî) arasında sanki ortaktır. Araya hiçbir şey karışmadan Allah Teâlâ onu yaratmaktadır. Bundan anlaşılıyor ki, kelâm-ı lafzî de Allah kelâmıdır. Buna inanmayan da kâfir olur. Burasını dikkatle okumalıdır. Bu açıklama çok yerde işe yarayacaktır. İnsanı her şeye kavuşturan Allah Teâlâ'dır."

KELÂM SIFATININ ÖNEM ÇEKEN HUSUSU

Kelâm sıfatına ilişkin tartışmalar erken dönemde başladı ve hem kelâm ilminin doğması hem adlandırılması üzerinde etkili oldu. Kelâm âlimleri, keyfiyeti konusunda farklı görüşler ileri sürdü. Buna göre konuşmak bir yetkinlik, konuşamamak ise eksiklik ve aczdi. Mahlûkatı konuşturan Allah'ın, mahiyeti insanlarca tam olarak bilinemeyen bir konuşma sıfatına sahip olması yetkin varlık oluşunun gereğiydi; konuşamamak ise Allah hakkında muhaldi. Allah'ın emreden, nehyeden ve bunları yarattıklarına bildiren bir varlık olması da kelâmın ulûhiyyetin ayrılmaz vasıfları arasında yer aldı.

İLÂHÎ KELÂM İNSANLAR TARAFINDAN İŞİTİLİR Mİ?

Kelâm sıfatıyla ilgili konulardan biri de ilâhî kelâmın insanlar tarafından gerçek haliyle işitilip işitilemeyeceği hususudur. Bu konudaki görüşleri ise şöyle ele alabiliriz:

Allah, ezelî kelâmını harf ve ses vasıtası olmaksızın hârikulâde çerçevesinde dilediği kuluna işittirir. Nitekim Hz. Mûsâ'nın "kelîmullah" olmasının mânası budur. Eş'arî, Gazzâlî ve Takıyyüddin es-Sübkî gibi âlimler bu görüşü benimsemiştir.

Allah'ın kelâmı yarattığı bir ses aracılığıyla âdet üstü bir tarzda işitilebilir. Ebû Mansûr el-Mâtürîdî ve Eş'arîler'den Ebû İshak el-İsferâyînî'nin kanaati budur.

Allah'ın zâtında bulunan ezelî kelâmı işitilemez, sadece onlara delâlet eden lafızlar işitilebilir. Eş'arîler'in çoğunluğu bu görüşü benimsemiştir.

Bu sıfatın sadece harf ve ses yaratmaktan ibaret sayılması Allah'ın zâtında mevcut bir kelâm niteliğini inkâr etme anlamına geldiğini söylemek gerekir. Zira harf ve ses yaratana mütekellim değil hâlik ve fâil denir. Şu halde kelâm emir ve nehye kaynak teşkil ettiğinden yaratmadan ayrı bir sıfat olmalıdır. Bu sebeple kelâm fiilî değil sübûtî bir sıfattır.

Allah Teala'nın kelâmı, onun var ettiği seslerle duyulabilir, ama bunun mahiyeti-keyfiyeti, ciheti anlaşılmaz. Nasıl olduğu ve nereden geldiği idrâk edilemeden âdeta bütün vücut kulak kesilir ve topyekün varlığımızla-benliğimizle o kelâmı / sözü işitiriz.

ALLAH TEÂLA'NIN KELÂMI İLE İLGİLİ ÂYETLERDEN BİRKAÇI

"Musa, tayin ettiğimiz vakitte bizimle buluşmaya gelip de Rabb'i onunla konuşunca... " [A'raf suresi, 143]

"(Rasûlüm) De ki: 'Eğer Rabbimin sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsa, Rabbimin sözleri tükenmeden önce, deniz muhakkak tükenecekti, bir mislini daha yardımcı getirsek bile." [Kehf suresi, 109]

"Eğer müşriklerden biri aman dilerse, ona aman ver. Ta ki, Allah'ın kelâmını dinlesin. Sonra onu emniyet içinde olduğu yere kadar gönder. Çünkü bunlar gerçekten de bilgisiz bir kavimdirler." [Tevbe suresi, 6]

"Kıyamet günü Allah ne onlarla konuşacak ve ne de onları temizleyecektir." [Bakara suresi, 174]

FİKRİYAT
TDV İslamansiklopedisi- KELÂM - Yusuf Şevki Yavuz

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN