Hazreti Muhammed'in torunu Hazreti Hüseyin ve 72 yakınının şehit düştüğü "Kerbela olayı", İslam tarihinin siyasi anlamda en önemli kırılma noktalarından birini oluşturuyor.
Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin şehit edildiği Kerbela olayının 1338. yılı muharrem ayının onuncu gününe denk gelen 20 Eylül Perşembe günü yad edilecek.
Irak'ın Kufe kenti yakınlarındaki Kerbela Çölü'nde 10 Ekim 680'de Emevi Devleti'nin 2'nci halifesi Yezid bin Muaviye tarafından Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin şehit edilmesi, İslam tarihinde asırlardır dinmeyen bir acı olarak yer aldı.
Emevi Devleti'nin ilk halifesi Muaviye bin Ebu Süfyan'ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu Yezid'in Hazreti Hüseyin'in kendisine biat etmesini istemesi nedeniyle yaşanan üzücü hadiseler, Hazreti Muhammed'i ve onun ehlibeytini seven müminleri derinden yaraladı.
Hazreti Hüseyin ve beraberindekilerin muharrem ayının onuncu günü olan "Aşure Günü"nde şehit edilmeleri nedeniyle bugün, "matem günü" olarak görülüyor.
"HALİFELİK" MAKAMI SALTANATA DÖNÜŞTÜRÜLMEK İSTENDİ
AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, Yezid tarafından Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin şehit edilmesi, siyasi hırs ve zulümlerin asırlarca dinmeyecek sonuçlar vereceğini gösteren acı bir örnek oldu.
Uzun süren siyasi mücadeleler sonucu 661'de halifelik makamını ele geçiren Muaviye, Hazreti Hasan'ın şehadetinden sonra "halifelik" makamının saltanata dönüştürülmesi adına oğlu Yezid için halktan biat almaya başladı. Fakat Hazreti Hüseyin bu durumu kabullenmedi.
Muaviye'nin 680'de ölümünden sonra yerine geçen oğlu Yezid, ilk iş olarak Hazreti Hüseyin'in biatını almak istedi. Hazreti Hüseyin biat ettirilmesine yönelik baskılar artırılınca durumun kötüye gideceğini anlayarak, aile fertleriyle Mayıs 680'de Mekke'ye doğru hareket etti.
Mekke'ye gelen Kufeliler ise Hazreti Hüseyin'i şehirlerine davet ederek, Emevilere karşı bir birlik oluşturmayı teklif etti.
HAZRETİ HÜSEYİN İHANETE UĞRADI
Hazreti Hüseyin daha önce hem babası Hazreti Ali'ye hem de ağabeyi Hazreti Hasan'a karşı ihanetlerine şahit olduğu Kufelilerin samimiyetlerini anlamak için amcasının oğlu Müslim bin Akil'i Kufe'ye gönderdi.
Kufe'de 18 bin kişi Müslim'in önünde Hazreti Hüseyin'e biat etti. Ancak daha sonra Kufeliler ihanet ederek, Emevilerin Müslim'i öldürmesine göz yumdu.
Bu arada son gelişmelerden haberdar olamayan Hazreti Hüseyin, aile fertleriyle Kufe'ye doğru yola çıktı. Hazreti Hüseyin yolda Müslim'in başına gelenleri haber aldı. Fakat Müslim'in oğullarının, babalarının intikamını almak istemelerini söylemesi üzerine yoluna devam etti.
SUSUZ BIRAKILMASI İÇİN TEDBİR ALINDI
Kufe Valisi Ubeydullah bin Ziyad'ın bin askerle gönderdiği Hürr bin Yezid, kafilenin yola devam etmesine izin vermeyerek, Hazreti Hüseyin'e validen yeni bir emir gelinceye kadar Kufe ile Medine arasında bir yol takip etmesini söyledi.
Bunun üzerine Fırat Nehri kenarındaki Kerbela Çölü'ne önce Hazreti Hüseyin, sonra Ömer bin Sa'd vardı. Kufe Valisi Ubeydullah, Ömer'e Hazreti Hüseyin'den Yezid adına biat almasını, aksi halde suyla bağlantısının kesilmesini emretti. Biat teklifini kabul etmeyen Hazreti Hüseyin ve ailesinin, susuz bırakılması için tedbir alındı.
Bu durumu değerlendiren Hazreti Hüseyin ve yanındaki arkadaşları, zulme boyun eğmemek için Allah yolunda ölme kararı aldı.
SAVAŞ ÖNCESİ "ÖLÜM TEMİZLİĞİ" YAPILDI
Hazreti Hüseyin ile beraberindeki 32 atlı ve 40 piyade, bölgede kurulan çadırda savaş öncesi misk ve hamam otuyla bedenlerini temizledi.
Daha sonra Hazreti Hüseyin ve beraberindekiler ile Yezid taraftarları Kerbela'da karşı karşıya geldi. Ordusunun isyanından çekinen Ömer bin Sa'd, bizzat ilk oku atınca savaş başladı. Savaş meydanında Hazreti Hüseyin tarafından çok kişi öldü, geriye ehlibeytten başka kimse kalmadı.
Babası Hazreti Hüseyin'den izin alarak çadırından savaş alanına çıkan 19 yaşındaki Aliyyü'l Ekber, Kufeliler tarafından mızrak ve kılıç darbeleriyle şehit edildi. Kufeliler, Hazreti Hüseyin'in diğer çocukları Cafer ve Abdullah'ı da şehit ederken, ölen ehlibeyt mensuplarının başlarını kesmek için adeta birbirleriyle yarıştı.
BAŞI KESİLDİ VE BEDENİ ATLARA EZDİRİLDİ
Kahramanca savaşan ve karşısına çıkan herkesi mağlup eden Hazreti Hüseyin ile teke tek mücadele etme cesaretine sahip olamayan Kufeliler, hep birlikte onun üzerine saldırdı.
Aldığı ok ve mızrak darbeleriyle atından yere düşen Hazreti Hüseyin'in başı kesilerek, bedeni atların ayakları altında ezildi.
Hazreti Hüseyin ve beraberindekilerin kesik başları Yezid'e gönderildi, cenazeleri ise Beni Esed mensubu El-Gadiriye köylülerince Hair denilen yerde toprağa verildi.
EHLİBEYTİN FAZİLETLERİ DİLE GETİRİLDİ
Emeviler tarafından Hazreti Hüseyin ve yakınlarının şehit edilmesine ilişkin Arap, Fars ve Türk edebiyatında birçok mensur ve manzum eser de kaleme alındı.
Cafer es-Sadık gibi ehlibeyt imamlarının, konuyu işleyen şairler hakkında teşvik edici sözler söylemeleri, bu tür eserlerin yaygınlaşmasında da etkili oldu.
Kerbela hadisesiyle ilgili şiirlerde insanların, tabiat olaylarının, cinlerin ve meleklerin Hazreti Hüseyin'in şehadetinden duydukları üzüntünün yanı sıra ehli beytin faziletleri dile getirilirken, olay bütün ayrıntılarıyla ve dramatik sahneler halinde tasvir edildi.
"Kerbela" kelimesindeki kerb (gam, keder, üzüntü) ve bela sözcükleriyle olay arasında bağlantı kurulurdu. Ayrıca Kerbela toprağı, şehitlerin vücutlarını barındırdığı için sevilen bir toprak olarak tasvir edilirken, sevgi ve üzüntünün bir arada dile getirildiği ağıtlara konu oldu. Kerbela bir yandan belalı yer, öte yandan büyük kahramanlıkların gösterildiği kutsal mekan olarak tanıtılırken, şairler şiirlerinde Kerbela için yağmur ve bereket duasında bulundu.
TÜRK TASAVVUF KÜLTÜRÜNÜ DERİNDEN ETKİLEDİ
Hazreti Hüseyin'in şehit edilmesini anlatan manzum ve mensur eserlerle bu konuda yazılmış mersiyeler başta olmak üzere "Kerbela" adı Türk edebiyatında önemli bir motif olarak yer aldı.
Kerbela, Hazreti Hüseyin'in başsız bedeninin gömüldüğü şehit düşülen yerken, sonraları üzerine bir türbe yapıldı, ardından suya kavuşturularak, çöl ortasında güzel bir vahaya dönüştürüldü.
Osmanlı tarihi boyunca Türk hacılarının da uğrak yeri olan Kerbela, özellikle Türk tasavvuf kültürünü derinden etkiledi.