Peygamberimiz Hz. Muhammed'in "İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur," hadis-i şerifinin müjdesine ulaşmak üzerine binlerce Müslüman ve birçok sahabe 600'lü yılların sonu ile 700'lü yılların başında İstanbul'u fethetme umuduyla yollara düştü. İslam orduları karadan ve denizden zorlu bir yolculuk sonrası üç kez İstanbul'u kuşattı. Kimi kuşatma yedi yıl kimisi daha az sürdü.
ÜÇÜNCÜ KUŞATMADA GALATA BÖLGESİ ALINDI
Hicri 95 Senesinin Zilhicce ayında 15 Ağustos 717'de Emevi Kumandanı Mesleme Bin Abdülmelik, karadan bir ordu, denizden kuvvetli bir donanma ile Bizans'ı kuşattı. Ebu Eyyûb el-Ensari'nin katıldığı kuşatmadan 50 yıl sonra üçüncü kuşatmada İslam ordusunun ünlü komutanı Mesleme bin Abdülmelik, Galata bölgesine ele geçirdi. Bir yıl süren kuşatma sonrasında kale içini fethedemese de yedi yıl boyunca askerleriyle birlikte burada kaldı. Müslümanların ibadetlerini yerine getirmesi için Bizans Kralı Leon ile anlaşma yaparak şimdiler de Karaköy Perşembe Pazarı'nda hırdavatçıların arasında gizlenmiş Arap Camii'ni yaptırdı. Arap Camii olarak bilinen tarihi ahşap cami halen ibadete açık.
Tam yedi yıl boyunca İstanbul'un ilk camisi olan Arap Camii'nden İstanbul semalarına ilk ezan sesi de bu camiden yükseldi. Emevi Halifesi Ömer bin Abdülaziz Şam'daki isyanlar nedeniyle Mesleme bin Abdülmelik'i geri çağırınca, İstanbul kuşatması kaldırıldı. 800 yılına kadar cami olarak kalan bu tarihi yapıyı, Galata bölgesine yerleşen Cenevizliler kiliseye çevirdiler. Caminin çan kulesi o dönemde ilave edildi.
'SARI ÇEKİRGE' OLARAK TANINAN MESLEME
Bizans'a karşı seferleriyle ün kazanan Emevi kumandanı Mesleme bin Abdülmelik'in komutanlık tarzı, Hz. Muhammed dönemindeki en önemli komutanlardan Halid bin Velid'e benzetilir. Mesleme, sarışın olmasından ve atılganlığından dolayı Sarı Çekirge namı ile tanınır. Evliya Çelebi'nin aktardığına göre, komutan Mesleme bin Abdülmelik'in, Ayasofya'daki Üçbucak denilen yerde de ibadet ettiği söylenir. Bir başka anlatıda şudur: Mesleme bin Abdülmelik ordusunun motivasyonunu artırmak amacıyla Hz. Muhammed'in İstanbul'un fethiyle ilgili sözlerini ordunun önünde sık sık tekrar ettirirmiş.
Karaköy adını semte ilk yerleşen Karaylardan aldığı söylense de Galata'yı ele geçiren Mesleme bin Abdülmelik ve ordusunun yedi yıl boyunca çok sıkıntı ve hastalık çektiklerinden dolayı kaldıkları muhite 'Kahr Köyü' adını verdikleri söylenir. Yani Karaköy'ün adının 'Kahr Köyü'nden türediği de rivayetler arasında.
İSTANBUL'DAKİ LATİN İŞGALİ
4.Haçlı Seferi ile İstanbul'da bir Latin işgali ortaya çıktı. 1204 yılında İstanbul'a gelen Latinler İstanbul'da ibadet edecekleri yer bulamadılar. O tarihlerde Arap Camii de harap durumdaydı. Bu sebeple Latinler bu eski caminin arazisine kilise inşa ettiler.
Bu kilise Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen Pavlus'a adanmıştı. Bir de Dominiken mezhebi için bir de manastır inşa ettiler. 1232 tarihinde Dominiken papazları tarafından sivri külahlı minare olarak görülen çan kulesi yapıldı. Bu isme daha sonra Dominiken mezhebinin kurucusu San Domeniko'nun ismi eklendi. Bu durumda bu kilisenin adı San Paolo ve San Domeniko oldu.
İstanbul'un fethinden sonra, 1475 yılında kilise tekrar camiye dönüştürülmüştür. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet, Latinlere Galata'da başka bir yer verdi. Bu kilise yeni verilen alana inşa edildi ve günümüzde hala faaliyette. Kilise şu anda Galata Eski Banker Sokağı'nda.
FETİHLE KİLİSE HALİ CAMİYE DÖNÜŞTÜ
Fatih Sultan Mehmet, 1453 yılında İstanbul'u fethettiğinde bina halen kilise olarak duruyordu. Fetihten iki yıl sonra çan kulesi minareye, kilise de aslına yani camiye geri döndürüldü ve Osmanlı kayıtlarında yine Arap Mescidi ismini aldı.
Camideki en büyük değişiklik 1731'de bütün Azapkapı semtini kasıp kavuran yangından sonra Padişah 2.Mustafa'nın eşi ve 1. Mahmud'un annesi Saliha Sultan'ın yaptırdığı büyük tamirat ve tadilat sırasında oldu. Ahşap mimarinin hakim olduğu genişletilmiş bina ve çatı sayesinde hünkar mahfili de ilave edilerek mescid, 'Salatin camii' haline getirildi. Saliha Sultan'ın yaptırdığı tamir sırasında Arap mimarisine uygun üst pencereler ilave edilmiş ve caminin avlusu çevrilerek sokağa açılan cümle kapısı ve şadırvanları yapıldı.
1807 de bir yangın daha geçirdi. Yapı hemen aslına uygun tamir edildi.1868 tarihinde Sultan II. Mahmut'un kızı Adile Sultan, kocası Mehmet Ali Paşa ile birlikte avlunun altında bir sarnıçla bu gün mevcut olan sütunlu kubbeli şadırvanı, hünkâr kasrını, sebil ve çeşme yaptırmıştır. Mihrap bu yapılan onarımlar sırasında barok bir şekle girmiştir.
CAMİNİN MİMARİ PLANI DİKDÖRTGEN
İslami yapılarda dörtgen planlar genelde enine olur. Hıristiyan ibadethanelerinde ise bazilika etkisi dolayısı ile yapılan boyunadır. Bu yapıda Hıristiyan yapısı olması sebebiyle boyuna bir dikdörtgendir. Caminin duvarları taş ve tuğladan yapılmış. Caminin çatısı ahşap ve kiremit kaplı. Mihrap ve minber ise mermerden yapılmış.
1913-1919 yıllarında Giritli Hasan Bey idaresinde girişilen tamiratta taş kaldırım, avlu tarafındaki duvar yıkılıp ileriye alınmış, yeni bir son cemaat yeri yapılmış, ilerideki mahfeleri ahşap direk üzerine yeniden inşa ettirmişti. 1913 Yılındaki onarım sırasında caminin zemininde Latin ve Cenevizlilere ait mezar taşları ve mumyalanmış iskeletler bulundu ve bunlar İstanbul arkeoloji müzesine nakledildi.
CAMİNİN İSMİ NEREDEN GELİYOR
Caminin İstanbul'da benzeri bulunmayan minaresi,714 yılında Şam'da yapılmış olan Emevi Camii minaresine çok benzer. Arap Camii isminin buradan geldiğinden dolayı verildiği belirtilmektedir. Minarenin alt kısmındaki duvarda da kiliseden kalma fresko resimlere rastlanmaktır. Caminin vakit namazlarında 500-600, Cuma namazlarında ise 3000-4000 cemaati bulunmaktadır. Arap Camii yapısı çok defa yenilenmiştir. Bu eserde günümüze dek birçok onarmalar ve eklemeler görmüştür.
KUTSAL EMANETLER KADİR GECESİ ZİYARETE AÇIK
Arap Camii'nin çilehanesi Mesele bin Abdülmelik'ten kalma. Bu küçük odacıkta eskiden Kutsal Emanetler saklanırmış. Ama güvenlik gerekçesiyle artık bu küçük odada saklanamıyor. Arap Camii İmamı, Sakal-ı Şerif'leri canı gibi koruyor. Çünkü Sakal-ı Şerif'ler her atanan yeni imamın üzerine zimmetleniyor. Üç tane bulunan bu Kutsal Emanetler'den ikisi muma sarılmış bir şekilde muhafaza ediliyor. Sakal-ı Şerif'ler Ramazan ayı içerisinde sadece Kadir gecesi ziyarete açılıyor. Sabah namazına kadar da ilgiden dolayı ziyaret sürüyor.
Arap Camii, 19. Yüzyılda Muhtelif tarihlerde yangınlar geçirdi ama aslı bozulmadan aynı tamiratlar yapıldı. Caminin mihrabı kıbleye yönelik öndeki kalın kilise duvarına yerleştirilmiştir. Mihrabın solundaki küçük mihraplı oda Mesleme Hazretleri'nin çilehanesidir. Avludaki kabir, bazı sadık rüyalara göre Hz. Mesleme'nin türbesi veya makamıdır. Çünkü aynı zatın Şam'da bir türbesi bulunuyor.
(Derlenmiştir.)