Arama

  • Anasayfa
  • İslam
  • Nasr Suresi okunuşu ve anlamı! Nasr suresi arapça oku! Nasr suresi Türkçe anlamı...

Nasr Suresi okunuşu ve anlamı! Nasr suresi arapça oku! Nasr suresi Türkçe anlamı...

Nasr Suresi, Mekke'de nazil olmuş Kur'an-ı Kerim'in en kısa surelerinden biridir. 3 ayetten oluşan sure, ayrıca Efendimizin tebliğ görevinin sonlandırıldığının, ve vefatının bir habercisidir. Bunu bilen müminler, namazlarında bu sureyi okumak için "Nasr Suresi Arapça oku!" şeklinde araştırmalar yapıyor. Peki, Nasr Suresi'nin okunuşu ve anlamı nasıldır? İşte Nasr Suresi fazileti ile beraber, Nasr Suresi'nin Türkçe anlamı…

Nasr Suresi okunuşu ve anlamı! Nasr suresi arapça oku! Nasr suresi Türkçe anlamı...
Yayınlanma Tarihi: 7.01.2021 09:22:00 Güncelleme Tarihi: 07.01.2021 09:22

NASR SURESİ

Medine döneminde nâzil olan Kur'ân-ı Kerîm'in yüz onuncu sûresi, bütün olarak indirilen son sûredir. Nasr kelim olarak "yarım, zafer" anlamına gelmektedir. Bazı alimlere göre Peygamberimizin vefatına işaret ettiği için "Veda Suresi" olarak da bilinir. Sûrenin Vedâ haccı sırasında 10 Mart 632 nâzil olduğunu belirten rivayet ağırlık kazanmaktadır. Bu sûrede ilâhî yardımın gelip fethin gerçekleştiği ve insanların gruplar halinde Allah'ın dinine girdiği belirtilmiş, Resûlullah'tan Cenâb-ı Hakk'ı övgü ifadeleriyle yüceltmesi ve bağışlanma talebinde bulunması istenmiştir.

Allah Teâlâ, daha önce nâzil olan âyetlerde hidayet ve hak dinle gönderdiği peygamberine zafer vereceğini vaad etmiştir. Nasr Suresi'nde ise birçok toplumun artık İslam'a geçtiği aktarılmıştır. Efendimizin Nasr Suresi'nin indirilmesinin ardından namazlarından sonra zikrettiği bazı rivayetlerde yer alır. Nasr Suresi'nin fazileti hakkında Enes b. Mâlik'ten rivayet edilen ve diğer bazı sûreleri de kapsayan hadiste "İzâ câe nasrullah" Sûresi'nin Kur'an'ın dörtte birine denk olduğu ifade edilmiştir.

Nasr Suresi'ni okumak için tıklayınız

(Müsned, III, 146-147, 221; Tirmizî, "Feżâʾilü'l-Ḳurʾân", 7; sıhhatinin değerlendirilmesi için bk. Müsned [Arnaût], XIX, 472-473; XXI, 32-33; İbrâhim Ali, s. 381-382).

Nasr Suresi artık bir bakıma İslam'ın güç kazanmaya başladığının bir göstergesidir. Bu sure indirildiğinde tüm Müslümanlar büyük mutluluk ve sevinç yaşamıştır. Fakat Ebu Bekir Sıddık sevinememiştir, Efendimizin ahirete göçeceğini anlayan halife, hüzünlenip ağlamıştır. Nasr Suresi'nde ayrıca müminlere elde ettikleri zafer ve gücün, benimsedikleri dinin yerleşip yayılması şeklindeki nimetlere karşılık Allah'a hamd ederek şükürde bulunmaları, mânevî sahada gelişmeleri için Allah'tan mağfiret dilemeleri yönünde mesaj verilmektedir.

NASR SURESİ KONUSU

Nasr Suresi'nin genel konusu, Allah'ın İslam'a ve Hazreti Peygamber'e nasip ettiği zaferlerden bahseder. Ayrıca yapılan fetihler sonrasında, insanların nasıl gurup gurup İslam'a girdiklerinden bahsedilir.

NASR SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU

Bismillahirrahmânirrahîm.

1- İzâ câe nasrullahi velfeth
2- Ve raeytennâse yedhulûne fî dinillâhi efvâcâ
3- Fesebbih bihamdi rabbike vestağfirh, İnnehû kâne tevvâbâ

NASR SURESİ TÜRKÇE ANLAMI

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde, insanları bölük, bölük Allah'ın dinine girerlerken gördüğünde, artık Rabbini hamd ile tesbih et ve bağışlamasını dile! Muhakkak ki, O, çok bağışlayandır!

NASR SURESİ DİNLE

NASR SURESİ TEFSİRİ

Müfessirlere göre "Allah'ın yardımı"ndan maksat, Mekke putperestlerine veya bütün düşmanlarına karşı Allah'ın Hz. Peygamber'e yardım etmesi ve onu zafere kavuşturmasıdır; mecazen "dinin kemale ermesi, son şeklini alması" anlamında da yorumlanmıştır. "Fetih"ten maksat ise başta Râzî'nin "fetihlerin fethi" dediği Mekke'nin fethi olmak üzere Hz. Peygamber'e nasip olan bütün fetihlerdir. Fetih mecaz olarak "Hz. Peygamber'e verilen ilimler, dünya nimetleri, cennet" olarak da yorumlanmıştır (Râzî, (XXXII, 153-155; Şevkânî, V, 602-603).

Sûrede Hz. Peygamber'in şahsında genel olarak müminlere hitap edilerek Allah Teâlâ kendilerine bir nimet ve yardım lutfettiğinde O'na hamd ve şükretmeleri gerektiği ifade edilmektedir. Müminler Mekke döneminde fakir ve güçsüzdü; müşriklerin kendilerine yaptıkları zulme karşılık verecek durumda değillerdi. İnsanlığı kurtuluşa çağıran Hz. Peygamber, çağrısına olumlu cevap alamadığı için üzülüyor, hatta kendi kavmi tarafından din konularında yalan söylemekle suçlanıyordu. Fakat Medine döneminde müminler güçlenerek kendilerine haksızlık eden inkârcılara karşı savaşacak duruma geldiler ve fetihler başladı. Bu durum Araplar'ın İslâm'a girmesinde büyük etken oldu. Özellikle Mekke'nin fethinden sonra Arap kabileleri savaşmaksızın İslâm'ın hâkimiyetini kabul etmiş ve akın akın İslâm'a girmişlerdir. 2. âyet bunu ifade etmektedir. 3. âyette ise daha önce müşrikler tarafından "sihirbaz, şair, kâhin, mecnûn" gibi yakışıksız sıfatlarla nitelenerek her türlü hakarete mâruz bırakılan Hz. Peygamber'e, kendisini bu durumdan kurtaran Allah'a hamd ve şükretmesi buyurulmaktadır. Mekke'den hicret ederken Sevr mağarasında gizlendiğinde yanında sadece Hz. Ebû Bekir vardı; şimdi ise binlerce sahâbî ile birlikte Mekke'yi fethetmiş, bu arada tarihin en büyük ve en yapıcı inkılâbını gerçekleştirmişti. İşte bu sebeple müminlerden yüce Allah'a hamdetmeleri, kendilerine nasip edilen zafer ve fetih nimetlerinin şükrünü yerine getirmeleri istenmektedir.

Hz. Peygamber'in günahtan korunduğu bilinmektedir. Buna rağmen ona Allah'tan af dilemesi emredildiğine göre bunun mânası ya ümmeti için, onların adına af dilemesi veya –günahtan uzak dursa bile– Allah'tan af dilemek kullukta kemalin gereği olduğu için "Allah karşısında alçak gönüllülük sergilemesi, her şeye rağmen ibadetlerini mükemmel görmeyip bu sebeple O'ndan af ve özür dilemesi"dir. Bu sûre indikten sonra Hz. Peygamber'in, "Allahım! Sana hamd eder ve seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Beni bağışla, çünkü sen tövbeleri kabul edensin!" anlamındaki duayı sık sık tekrarladığı rivayet edilmektedir (İbn Kesîr, VIII, 532-533; ayrıca bk. Fetih 48/1-3). Sahabeden bazıları bu âyetlerden Hz. Peygamber'in görevinin tamamlandığı ve artık vefatının yakın olduğu sonucunu çıkarmışlardır (bk. Buhârî, "Tefsîr", 110). Bundan dolayı sûreye "vedalaşma" anlamında "Tevdî" ismi de verilmiştir. Nitekim bu âyetler indikten sonra Hz. Peygamber'in ancak seksen gün gibi kısa bir süre yaşadığı rivayet edilmektedir (bk. Kurtubî, XX, 233).

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN