İsmi Azam ne demek?
🔸 İsmi Azam, kelime anlamı olarak "en büyük isim" manasına gelir. Allah'ın en güzel isimleri olan bazı adları için İsmi Azam tamlamasına yer verilmiştir.
🔸 İslam âlimlerinin bazıları, Allah'ın isimlerinin tamamının üstünlük ve fazilet açısından eşit olduğunu kabul etmişlerdir.
🔸 Bazıları ise hadislerde işaret edilen hususlara dikkat çekerek bazı isimlerin diğerlerinden daha büyük ve faziletli olduğunu vurgulamışlardır.
Hadislerde İsmi Azam
🔸 Resul-i Ekrem Efendimizin (sav) hadis-i şeriflerinde İsmi Azam'dan bahsedilmiştir.
🔸 Bu isimle dua edildiğinde duanın mutlaka kabul olacağına işaret edilmiştir.
Ebû Dâvûd, Vitr, 23; Tirmizî, Da'avât, 64, 65, 100; Nesâî, Sehv, 58; İbn Mâce, Duâ, 9, 10
🔸 Ancak Allah'ın en büyük isminin hangisi olduğunu bilmek kesin olarak mümkün görülmemiştir.
🔸 Hadislerin bazılarında "Allah" bazılarında ise "Rahman, Rahim", "Hayy Kayyum", "Zül Celali ve'l İkram" isimleri, Allah'ın en büyük ismi olarak belirtilmiştir.
İsmi Azam ile ilgili hadisler
🔸 İsmi Azam hakkında bir hadis-i şerif şu şekildedir:
Resulullah (sav) bir kişinin şöyle dua ettiğini işitti:
"Allah'ım, şehadet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah'sın, birsin, Samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yoktur, her şey sana muhtaçtır), senden çocuk olmadı (kimsenin babası olmadın), doğmadın (kimsenin çocuğu olmadın), bir eşin ve benzerin yoktur."
Bunun üzerine Efendimiz (sav) buyurdular:
"Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin olsun, bu kimse, Allah'tan İsm-i A'zâm'ı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i A'zâmla dua ederse Allah ona icabet eder, kim onunla talepte bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir."
Tirmizî, Da'avât, 65
🔸 Başka bir hadis mealinde ise İsmi Azam ile ilgili şu rivayet aktarılmıştır:
Bir adam şöyle dua etmiştir:
"Ey Allah'ım, hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilah yoktur. Sen semavat ve arzın celal ve ikram sahibi yaratıcısısın, Hayy ve Kayyumsun (kâinatı ayakta tutan hayat sahibisin) Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum!"
Bu duayı işiten Resulullah (sav) sordu: "Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor, biliyor musunuz?" "Allah ve Resulü daha iyi bilir" diye cevap verdiler.
Resulullah şöyle devam etti: "Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim ki, o, Allah'a, İsm-i A'zâm'ı ile dua etti. O İsm-i A'zâm ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir."
Ebû Dâvud, Salât, 368
İsmi Azam duası
🔸 Hadis-i şeriflerde Allah'ın İsmi Azam'ı olarak birden çok ismin zikredildiği görülmektedir.
🔸 Bu isimlerin başında lafza-i celal "Allah"; sonra "Rahmân, Rahîm, Mennân, Ehad, Samed, Hayy, Kayyûm, Bedî'u's-semâvâti ve'l-ard, Zû'l-celâli ve'l-ikram, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illâ ente" isim ve zikirleri gelir.
Tirmizî, Deavât, 87; İbn Mâce, Dua, 9; Dârimî, es-Sünen, Fedâilü'l-Kur'an, 14; Müslim, Salâtü'l-müsâfirîn, 258
🔸 Bu rivayetlerde de görüleceği üzere İsmi Azam, Yüce Allah'ın isimlerinden birisidir; özel bir dua adı değildir. Dolayısıyla İsmi Azam diye bir dua yoktur.
🔸 Ancak Resûlullah (sav) İsmi Azam anılarak yapılan duaların Allah katında makbul olacağını bildirmiştir.
🔸 Buna ilişkin rivayet şöyledir:
Hz. Peygamber (sav), bir gün camiye girdi. Bir sahabi namaz kılıyordu. Bu sahabi namazdan sonra şöyle diyerek dua etmeye başladı:
اللَّهُمَّ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ الْمَنَّانُ بَدِيعُ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ ذَا الْجَلاَلِ وَالإِكْرَامِ يا حَىُّ يَا قَيُّومُ إِنِّى أَسْأَلُكَ
"Allah'ım! Her türlü övgü sana mahsustur. Senden başka ilah yoktur. (Sen), Mennânsın (Çok nimet veren), gökleri ve yeri yokken vâr edensin, celâl ve ikram sahibisin. Ey yaşayan, diri, canlı, ölümsüz, ezelî ve ebedî olan, zatı ile kâim olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı olan, uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları yöneten, koruyan ve ihtiyaçlarını üstlenen Allah'ım! cümleleri ile sana dua ediyor, senden talepte bulunuyorum."
Bu duayı işiten Peygamber (sav) "Bu kimse, Allah'ın İsm-i Âzam'ı ile dua etti ki İsm-i Âzâm ile dua edildiğinde, Allah bu duayı kabul eder ve bu isimle istenince verir" buyurdu.
Tirmizî, Deavât, 112; İbn Mâce, Dua, 9; Nesâî, Sehv, 58