MÜMİNLERİN HABEŞİSTAN'A HİCRETİ
🔸 "Habeşistan'da ülkesinde hiç zulmedilmeyen bir kral vardır. Allah (CC) sizin için bu durumdan bir çıkış ve kurtuluş yolu gösterinceye kadar orada kalın" Allah Resulu'nun (SAV) bu tavsiyesiyle müşriklerin eziyetlerinden ötürü öz yurtlarını terk etmek durumunda kalan müminlerden bazıları Habeşistan'a doğru yola koyuldular.
🔸 Çöl hayatına aşina olan bu kimseler, inançları uğruna her şeylerini bırakarak farklı bir iklimdeki yabancı bir ülkeye, hiç tanımadıkları insanların arasına gidiyorlardı. Kızıldeniz'i aşarak zorlu bir yolculuğu göğüslerken akıbetlerini de bilmiyor, gönüllerine kök salan imanla yaşama tutunuyorlardı.
🔸 Resulullah (SAV), bu kutlu yolculuğa çıkacak ikinci kafileye amcasının oğlu Cafer b. Ebu Talib'i başkan tayin etti. Ne var ki müminlerin başka bir diyarda dahi rahata ermesine müsaade etmek istemeyen müşrikler, boş durmadılar.
🔸 Ülkesine sığınan kimseleri geri göndermesini talep etmek üzere Necaşi'ye bir heyet gönderdiler. Adil hükümdar Necaşi, onların müminler hakkındaki suçlamalarını dinledikten sonra Müslümanlara söz hakkı tanıdı.
CAFER B. EBU TALİB'İN NECAŞİ İLE KONUŞMASI
🔸 "Ey hükümdar! Biz cahiliye toplumuyduk. Putlara tapar, leş yer, çirkin işler yapardık. Akraba ilişkilerine değer vermez, etrafımızdakileri kötülük ederdik. Güçlülerimiz zayıflarımızı yok ederdi. İşte biz bu haldeyken neticede Allah bize, içimizden suyunu, doğruluğunu, güvenilirliğini ve iffetini iyi bildiğimiz bir Resul gönderdi" diyerek söze başlayan Cafer b. Ebu Talib, bu tarihi konuşmasıyla Resulullah'ın (SAV) getirdiği dinin inanç esaslarını, emir ve yasaklarını anlatarak müminlerin durumunu, neden kendisine sığındıklarını veciz bir şekilde beyan etti.
🔸 Bu konuşmadan bir hayli etkilenen Necaşi, Kur'an ayetlerinden bir bölümünü dinlemek isteyince Cafer (RA) oldukça manidar bir telmihle Meryem suresinin Hz. İsa'dan (AS) bahseden ayetlerini okudu. Zira burada Hz İsa'nın (AS) babasız olarak gönderilmiş bir hak peygamber olduğu anlatılıyordu.
🔸Hristiyan olan Necaşi, bu sözlerin batıl olmadığına bilakis Hz. Musa'ya (AS) inen vahiy ile aynı kaynaktan olduğuna kanaat getirerek müşriklere itibar etmedi. Müminleri müşriklere teslim etmediği gibi ülkesinde rahat yaşamalarına da imkan sağladı.
🔸 Cafer b. Ebu Talib, başkanlık görevini hakkıyla yerine getirerek müminleri en güzel şekilde temsil etmişti. Burada kaldıkları sürece onları hiçkimse rahatsız etmedi. Ancak yutlarından, dost ve en önemlisi de Resulullah'tan (SAV) uzakta kalmak çok ağır geliyordu. Resulullah (SAV) da onları çok özlüyordu.
RESULULLAH (SAV) İLE KAVUŞMA ANI
🔸 Müminlerin, Medine'de huzurlu bir yaşantıya kavuşmalarının ardından Hicretin 7. yılında Necaşi'ye yazdığı bir mektupla onların geri gönderilmelerini istedi. Onlar döndüklerinde Resulullah (SAV) Hayber'deydi.
🔸 İlk fırsatta sergiledikleri hainlikleri ile Müslümanlar için devamlı bir tehdit oluşturan Yahudilere son darbeyi vurmuş, oldukça sağlam kaleleri ve yenilmez savaşçıları ile meşhur Hayberi fethedilmişti. Böylece Kureyş müşrikleri de en büyük destekçilerine kaybederlerken, Müslümanlar bölgede mutlak bir nüfuz sahibi olmuşlardı.
🔸 İşte bu sırada gelen Cafer b. Ebu Talib, Resulullah'ın (SAV) sevicini kat kat artırdı. Allah Resulü (SAV) yıllardır göremediği amcasının oğlunu bağrına basarak iki kaşının arasından öptü ve mutluluğunu şöyle ifade etti: "Hangisine daha çok sevindim bilemiyorum. Hayber'in fethine mi yoksa Cafer'in dönüşüne mi?"
🔸 Ashab arasında cömertliği ile meşhur olup Ebu'l Mesakin yani muhtaçların babası olarak anılan Cafer b. Ebu Talib, bundan böyle Zü'l Hicreteyn yani iki hicret sahibi ismiyle şöhret buldu. Fakat ashab ile birlikteliği bundan sonra da çok uzun sürmedi.
İKİ KANATLA CENNETE UÇAN SAHABE
🔸 Cafer (RA), bir yıl sonra Bizans ile yapılan Mute Savaşı'nda henüz 40 yaşındayken şehit düştü.
🔸 İki kolu kesilen Cafer b. Ebu Talib'in vücudunda da sayılamayacak kadar çok yara vardı. Allah Resulu (SAV), ahlakını kendisine çok benzettiği bu güzide sahabenin kesilen kolları yerine Allah'ın ihsan ettiği iki kanatla cennete uçtuğunu bildirmiştir. Böylece ömrü dine hizmet ile geçen bu yiğit sahabe İslam tarihine Caferi Tayyar adıyla kazınmıştır.