◾ Kâinatın güneşi, yaşadığı eve doğmuşken Ali'nin yüreği buna kayıtsız kalamazdı. Çünkü o, bu güneşin sadece evini değil bütün insanlığı aydınlatacağının farkındaydı. Ne atalarının dini engelleyebildi onu ne de çevresi. O, Allah (CC) ve Resulü'nü (SAV) çocuk kalbiyle sevdi. Peygamber'inin (SAV) davetini işitti, O'na iman etti.
HZ. ALİ'NİN MÜSLÜMAN OLUŞU
◾ Büyüklük taslayan küçük adamlar, Mekke'nin seçkinleri, asil liderleri Muhammed-ül Emin'in Allah Resulü olduğunu bir türlü kabul edemezlerken babası Ebu Talib dahi Hz. Muhammed'e (SAV) göklerden haberler geldiğini onaylamaktan çekinirken Hz. Ali, büyük bir cesaret örneği sergiledi ve ilk Müslüman çocuk olarak adını tarihe yazdırırdı.
◾ Hane-i Saadet'in en küçük mümin üyesiydi bundan böyle Hz. Ali. En yakındaydı hep Hz. Peygamber'in (SAV), çocukluğu yanında geçti. Genç bir delikanlıyken de O'nunla birlikteydi.
◾ Bir çift göz, hem muhabbet ile hem de yaşının verdiği berrak zihinle Resûl-i Ekrem'i (SAV) izlemekteydi. O'nun (SAV) gibi inanmak, O'nun gibi yaşamak, O'nun gibi bir kul olabilmek Hz. Ali'nin tek gayesiydi. Bu yüzden Hz. Ali'nin namazını görenler Nebi'nin (SAV) namazını hatırlar, onun namaz kıldırdığı kimseler "Ali bize Peygamber'in namazı gibi namaz kıldırdı" derlerdi.
◾ Büyüdükçe muhabbetini cesareti perçinledi. Bundan böyle gözü pek yiğit, korkusuz bir genç olarak Allah Resulü'nün (SAV) adımlarını izledi. Ve bir gece, Peygamber Efendimiz (SAV) Mekke'den Medine'ye gizlice hicrete karar verdiğinde O'nun yatağına yatarak, düşmanların tuzaklarına yine tuzakla karşılık verdi, genç Ali. Ne korku ne çekinme... İmanla korku onun yüreğinde hiçbir vakit bir araya gelmemişti.
HZ. ALİ'NİN KATILDIĞI SAVAŞLARI
◾ Bedir'de Hz Peygamber (SAV) "Ey Ali, haydi kalk" dediğinde müşrik ordusundan Şeyne'nin karşısına korkusuzca dikilerek onunla kıyasıya çarpışan Ali'ydi.
◾ Uhud'da canı pahasına Allah Resulü'nü (SAV) koruyan Ali'ydi. Hendek'te, Huneyn'de kahramanca müşriklerle çarpışan Resulü Ekrem'in (SAV) sancaktarlığını yapan yine oydu.
◾ Zorlu Hayber günü, Ali için yine kahramanlık günüydü. Allah Resulü (SAV) o gün, "Bu sancağı Allah'ı ve Resul'ünü seven, Allah'ın ve Resul'ünün de onu sevdiği birine vereceğim" dediğinde orada bulunan herkes, bu sözün muhatabı olmayı dilemişti. Hatta Hz. Ömer (RA) kumandan olmayı ancak o gün dilediğini söylemişti. Hz. Peygamber (SAV) ise sancağı alabilmek için umutla bekleyen sahabelerine "Bana Ali'yi çağırın" diye buyurmuş ve fetih Hz. Ali'nin (RA) elinden Müslümanlara nasip olmuştu.
◾ Sadece Mekke'de, Medine'de, Hayber'de değil hemen her anında Hz. Peygamber'in (SAV) yanı başındaydı. Hal böyleyken Nebi'ye (SAV) indirilen Kelamullah'ın da şahidi oldu gözleri. Vahyi yazdı elleri. Resulullah'ın (SAV) dilinden ayetleri işitti, dimağına her birini özenle yerleştirdi. O, Kur'an'ın canlı şahidi, onu ilk muhafaza eden hafızlardan biriydi.
◾ Kur'an'ı anlamak, uygulamak, ona göre hüküm vererek yaşamak konusunda öyle kabiliyetliydi ki Hz. Ömer (RA) "Aramızda en isabetli hüküm veren Ali'dir" demişti.
EBU TURAB: HZ. ALİ (RA)
◾ Nebi'nin (SAV) en yakınında bulunarak ilminden nasiplenen Hz. Ali, bu özelliği ile Hz. Peygamberin (SAV) "Ben hikmet eviyim, Ali'de bu evin kapısıdır" sözlerini hak etmişti.
◾ Ali, üç harf ve bir küçük hece. Onun en çok hoşlandığı isim çok sevdiği Resulullah'ın (SAV) kendisi için söylediği "Ebu Turab" yani "toprağın babası" idi. Hz. Ali (RA) bununla çağrıldığında çok sevinirdi. Zira bu isim onun için sıcak bir Medine gününün hatırasıydı.
◾ Bir öğle vakti sevgili eşi Hz. Fatıma ile aralarında bir anlaşmazlık yaşanmış ve Ali (RA) doğruca mescide giderek orada kıvrılıp uzanmıştı. Kendisini evinde bulamayan Allah Resulü (SAV) damadının nerede olduğunu kızına sormuş ve öğrendiğinde mescidi yönelmişti.
◾ Mescidin toz toprağına bulanmış halde görünce bir yandan mübarek elleri ile onun üzerindeki toprağı çırpmış bir taraftan "Kalk ey Ebu Turab kalk" diye seslenmişti. Bundan böyle Hz. Ali (RA) en çok bu unvanla "Ebu Turab" diye çağrılmaktan hoşlanır olmuştu.
PEYGAMBERİMİZİN KIYMETLİSİ
◾ Hz. Ali (RA), Hz. Peygamberin (SAV) dünya ve ahiret kardeşi, O'nun ciğerparesi Fatıma'nın sevgili eşi, torunları Hasan ve Hüseyin'in babası...
◾ 5 yaşından itibaren Resulullah'ın (SAV) hanesinde O'nunla birlikte yaşamaya başlayan Hz. Ali, O'nun damadı olarak yaşamaya devam etti.
◾ Allah Resulü'nün son anına dek yanında bulunan Hz.Ali (RA), O'nun örnekliğini ilmiyle ahlakıyla cesaret ve kahramanlığı ile en güzel şekilde temsil etti.