Âheste çek kürekleri mehtâb uyanmasın,
Bir âlem-i hayâle dalan âb uyanmasın.
ÇUBUKLU GAZELİ
Çevresinde her zaman bir aydın halkası oluşan şairlerimizden Yahya Kemal Beyatlı, 1884 yılında Üsküp'te dünyaya geldi. Vefa Lisesi'ni bitirdikten sonra uzun süre Fransa'da kaldı. Burada Fransız edebiyatını ve edebiyatçılarını yakından tanıma olanağı buldu. Divan şiiri üzerinde yoğunlaştı. Yurda dönünce Siyasal Bilgiler Fakültesine girdi. Darülfünunda edebiyat ve tarih dersleri verdi. Gazete ve dergilerde yazılar yazdı.
Kişiliğinde ve eserlerinde Paris'te okurken Fransız şairleri büyük ölçüde etkili oldu. "Ok" şiiri hariç bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazdı. Şiirlerinde Boğaziçi, Türk Musikisi, İstanbul'un tarihi ve doğal güzelliklerine yer veren Yahya Kemal'in olgunluk dönemi şiirlerinde ise Osmanlı Medeniyet ve Kültürü, tarih ve vatan sevgisi yer aldı. Duygu ve düşünceyi düş ve ustalıkla kaynaştıran Yahya Kemal'in şiirlerinin konusunu aşk, tabiat, deniz, ölüm ve sonsuzluk oluşturdu. Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgârıyle, Eğil Dağlar, Aziz İstanbul gibi pek çok yapıta imza attı.
Sık sık sağlığı bozulan Yahya Kemal tedavi için birkaç defa Paris'e gitti, fakat tam iyileşemedi. Son aylarında yattığı Cerrahpaşa'da 1 Kasım 1958'de öldü. Mezarı Rumeli Hisarı Kabristanı'ndadır.
DÜŞÜNCE
"Yalnız duyan yaşar" sözü, derler ki doğrudur
"Yalnız duyan çeker" derim, en doğru söz budur.
Yahya Kemal'in şiir görüşü dil mükemmeliyetiyle mûsikiye dayanır. Ona göre şiir alelâde cümlelerden değil nağmeden meydana gelir. Bu yüzden gözle veya zihnî bir okumadan çok sesle okunmaya muhtaçtır. Mısra bir nağme olmalıdır, bunun için de kelimelerin kulakla seçilmesi ve mısradaki yerlerinin bulunması gerekir.
ÇEVRESİNDE BİR AYDIN HALKASI OLUŞTU
Edebiyat tarihimizde, çevresinde bir sohbet halkası oluşmuş şair ve yazarlara sıkça rastlanır. Çevresinde bir aydın halkası oluşan şairlerimizden biri de Yahya Kemal'dir. Söz ustası Yahya Kemal, Osmanlı'dan tevarüs ettiği ve Fransa'dan edindiği zengin kültürel birikimi ve hoş sohbetiyle dönemin aydınlarını kendisine çeken bir şairdi. Başta tarih olmak üzere, şiir, müzik, resim, mimarî gibi sanatlara ve tabii ki İstanbul'a ilişkin derin bilgisi ve deneyimleriyle yârânı kendisine hayran bırakırdı.
RİNDLERİN HAYATI
Halide Edib'e, sanatta ve fikirde ulvî varlığa derin hürmetle
Bazan kader, gelen bora halinde, zorludur;
Dağlar nasıl bakarsa siyah ufka öyle bak
Bazan da cevreden nece bir adem oğludur,
Görmek değil düşünmeğe bigâne kal! Bırak!
Onun sohbet halkasında bulunmuş pek çok aydın, değişik vesilelerle düşüncelerini, söylediklerini notlar tutarak yayımladılar. Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver de "Kendi Gök Kubbemiz" şairinin dost halkasında bulunmuş, onunla sohbet imkânı bulmuş çok yönlü aydınlarımızdan biriydi. A. Süheyl Ünver, 1934-56 yılları arasında şairin sohbetlerinde söylediklerini elinden geldiğince not etmiş, aruzun ve bir kültürün son ustasının çeşitli konulara ilişkin düşüncelerini "Yahya Kemal'in Dünyası" adlı kitabıyla kayda geçirmiş, o nedenle tarihimizin ve İstanbul'un sicil muhafızları arasında yerini almıştır.
RİNDLERİN AKŞAMI
Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrün, nasıl geçersen geç!
YAHYA KEMAL ŞEHİRDE MİLLÎ ÜSLÛP ARIYOR
Şehirde millî üslûb arayan Yahya Kemal, üslûbun korunması gerektiğini "İstanbul ve Üsküdar semtlerinin millîliğini muhafaza lâzım", "Fikrimce her şeyden önce İstanbul bir Türk şehri olarak kalmalı ve bu esas dâhilinde imar edilmelidir." sözleriyle savundu. Yol açmak kaygısıyla Mimar Sinan'ın eserlerini, küçük camileri, sebilleri yıkanları şiddetle eleştirdi. Bu bağlamda; "Şaşılacak şeydir, ecdadımızın bıraktığı şeyleri alafranga Türkiye'ye anlatamadık." cümlesi dikkate değer.
SESSİZ GEMİ
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Şiirlerinde yıkılan, silinen İstanbul'u özellikle görmezden gelen Yahya Kemal, bu acı olguyu sohbetlerinde açığa vurur. 400 senede Türk yaptığımız Boğaziçi'nde Singapur Gazinosu, Lido ve Borivaj isimli yerlerin, yabancı adlı sinemaların arz-ı endam etmesi yıkar Yahya Kemal'i. Üstad, yıllar önce şehitlikleri dolaşırken Şehzadebaşı'nda 18 Seğmenler Mezarlığı'ndan bahsediyor, fetih sabahı şehit düşen ve oraya gömülen 18 sekbandan. Bu mezarlığın mutlaka muhafazası lâzımdır, der, sonra Bahçekapısı'nda, üzerinde İzzet Molla'nın kitabesi bulunan türbede iki şehit mezarı, bunların da muhafazası lazımdır, der.
MOHAÇ TÜRKÜSÜ
Bizdik o hücûmun bütün aşkıyle kanatlı;
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle.
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle!
Fethin daha bir ülkeyi parlattığı gündü;
Biz uğruna can verdiğimiz yerde göründü.
Gül yüzlü bir âfetti ki her pûsesi lâle:
Girdik zaferin koynuna, kandık o visâle!
Dünyaya vedâ ettik, atıldık dolu dizgin;
En son koşumuzdur bu! Asırlarca bilinsin!
TÜRK MİLLÎ TARİHİNİN TEMELİ NE OLACAKTI?
Tarihçi Camille Julien'in bir sözü Yahya Kemal'e yeni bir ufuk açtı: "Fransa toprağı bin yılda Fransız milletini yarattı." Bu cümle Yahya Kemal'in tarih felsefesinin formülü oldu ve bunu Türk tarihine uyguladı. Böylece Ziya Gökalp'in daha çok ırkî değerlere dayanan görüşü yerine millî tarih kavramını nihaî vatan edinilen topraklar üzerinde başlatmış oldu. Bugünkü Türk milleti ile Anadolu toprağı arasında bir medeniyetin yoğrulmuş olduğuna inanıyor, Türkler 'in Anadolu'ya geldikten sonra ortaya koydukları yeni medeniyeti ve bu medeniyeti meydana getiren unsurları tanımak gerektiğini kabul ediyordu.
Madrid elçiliği görevi yaparken
Bu duygularla Türkiye'ye dönen Yahya Kemal, şiirde Türk klasik devrinin sesiyle örnekler vermeye başladı. Eski Şiirin Rüzgârıyle kitabındaki şiirlerinin büyük bir kısmı bu yılların arayışıdır. Bir taraftan da Peyâm-ı Edebî (1919), İleri (1919-1921), Tevhîd-i Efkâr (1920-1921), Pâyitaht (1921) Yarın (1921-1922), gazetelerinde tarih ve edebiyata dair görüşlerini makaleler halinde yayımlıyordu. Bundan bir müddet sonra Anadolu'da başlayan Millî Mücadele hareketlerini de aynı gazetelerde ve Dergâh (1921) mecmuasında çıkan yazılarıyla destekledi. Sonraki yıllarda önceki makaleleri Edebiyata Dâir, ikinciler ise Eğil Dağlar kitapları içinde yer aldı.
KENDİSİNİN KOYDUĞU İSİMLER ALTINDA YAYIMLANDI
Ölümünden sonra talebesi ve yakın dostu Nihad Sâmi Banarlı'nın himmetiyle kurulan "Yahya Kemal Enstitüsü" bütün şiirlerini, nesir yazılarını, hâtıralarını ve mektuplarını on üç kitap halinde yayımladı. Bu on üç kitabın 10'u Banarlı'nın sağlığında, geri kalan üç tanesi de ölümünden sonra çıktı. Banarlı'nın ifadesine göre, Yahya Kemal'in şiir kitapları ölmeden önce kendi tavsiyeleri ve tertip şekli hakkındaki arzuları dikkate alınarak ve kendisinin koyduğu isimler altında yayımlandı. Buna göre eski ve klasik divan tarzında olanlar Eski Şiirin Rüzgârıyle, Hayyâm'dan tercümeleri de dahil olmak üzere bütün rubâîleri Rubâîler, yeni tarz şiirleri de Kendi Gök Kubbemiz adı altında toplandı.
EZAN-I MUHAMMEDÎ
Emr-i bülendsin ey Ezan-ı Muhammedî.
Kâfi değil sadâna Cihân-ı Muhammedî.
Sultan Selîm-i Evvel'i râm etmeyip ecel,
Fethetmeliydi âlemi Şan-ı Muhammedî.
Gök nûra garkolur nice yüzbin minareden
Şehbâl açınca Rûh-u Revan-ı Muhammedî
Ervah cümleten görür Allah-ü Ekber'i
Akseyleyince arşa Lisan-ı Muhammedî
İLK DİNÎ DUYGULARI ANNESİ UYANDIRDI
Yahya Kemal'de İslâmî duyguların kaynağı, çok ileri yaşlarda bile bir dâüssıla gibi kendisini saran Üsküp hâtıraları içindeydi. Bu hâtıralarda "ümmî" fakat görgülü bir kadın olan annesi Nakıye Hanım, gelenekten gelen bilgilerle ve bir kadın hassasiyetiyle onda ilk dinî duyguları uyandırdı. Henüz mektebe başlamamış olan çocuğuna, "Oğlum, dünyada iki insanı sev... Peygamber Efendimizi, bir de Sultan Murad Efendimizi sev!" diyen bu rikkatli anne, böylece bu iki büyük isim etrafında ilk dinî ve millî terbiyeyi veriyordu.(Sultan Murad'dan maksadının hem Murâd-ı Hüdâvendigâr, hem II. Murad olduğunu Yahya Kemal ilâve eder).
Şair Leskofçalı Galib Bey'in yeğeni olan Nakıye Hanım oğluna bildiği ilâhileri öğretir, onu müslüman Osmanlı geleneğiyle büyütmek ister. Böylece çocuk Ahmed Âgâh, Üsküp'ün camileri, türbeleri, evliya kabirleri arasında, dinî hayatla millî ve mahallî örf ve geleneğin birbirine karıştığı "uhrevî bir âlemde", Yûnus ilâhilerinin, Muhammediye'lerin okunduğu bir evde "sofuluğa mütemayil olmayan" bir müslüman dünyasının lezzetini alır. Hatta bir ara, biraz da çocukça bir aşk duygusu ve şiir hevesinin birbirine karıştığı bir atmosferde, Üsküp'teki Rufâî Tekkesi'ne devam eder. Şairin bu yıllarına ait duygularını en güzel biçimde "Kaybolan Şehir" adlı şiiri dile getirir.
KAYBOLAN ŞEHİR
Üsküp ki Yıldırım Beyazıd Han diyârıdır,
Evlad-ı Fatihân'a onun yâdigârıdır.
Firûze kubbelerle yalnız bizim şehrimizdi o;
Yalnız bizimdi, çehre ve rûhiyla biz'di o.
1921-1922 yıllarında yazdığı "Topkapı Sarayında", "Ezan ve Kur'an", "Ezansız Semtler", "Bir Rüyada Gördüğümüz Eyüb" yazıları, milletimizin Müslümanlığa bağlılığını tarih, örf, mimari, mûsiki ve benzeri bin yıllık bir kültür birikiminin perspektifinden gösterir. Şiirleri arasında da, en çok emek ve önem verdiği "Süleymaniye'de Bayram Sabahı" başta olmak üzere, "Itrî", "Ziyaret", "Atik Vâlide'den İnen Sokakta", "Koca Mustâpaşa", "Ufuklar", "O Taraf", "Selimnâme" ve "Ezân-ı Muhammedî" Yahya Kemal'in dinî duygularını derin ve samimi bir şekilde aksettirir.
SÜLEYMANİYE'DE BAYRAM SABAHI
Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye`de
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan.
YAHYA KEMAL ŞİİRLERLE ANILDI
Denizli, şair Yahya Kemal Beyatlı'yı vefatının 59'uncu yıldönümünde unutmadı. Türk edebiyatının önde gelen şairlerinden Yahya Kemal Beyatlı, vefatının 59'uncu yıldönümünde Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Kent Şairleri Topluluğu'nun düzenlediği 'Şiirlerle Yahya Kemal' gecesinde anıldı.
Kent Konseyi Başkanı Ali Değirmenci, şairler, yazarlar ve sanatçıların aslında birer kutup yıldızı olduğunu belirterek, "Onlar hem içinde bulundukları dönemi yansıtırlar hem de toplumların yaşadığı tarihsel süreçleri destansı dillerle, yazılarla, şiirlerle bize getirirler. İyi ki de getiriyorlar. Çünkü o sayede geçmişte ne olduğunu öğreniyor ve geçmişimize, kültürümüze sahip çıkıyoruz. Yahya Kemal Beyatlı'yı da bu vesileyle bir kere daha onun şahsında Türk kültürünün oluşmasında emeği geçen tüm sanatçılarımızı rahmetle, minnetle anıyoruz" dedi.
Rumeli Hisarı'ndaki kabri
ESERLERİ
Kendi Gök Kubbemiz (1961). 2. Eski Şiirin Rüzgârıyle (1962). 3 ve 4. Rubâîler ve Hayyam Rubâîlerini Türkçe Söyleyiş (iki kitap bir arada 1963). 5. Azîz İstanbul (1964). 6. Eğil Dağlar (1966). 7. Siyâsî Hikâyeler (1968). 8. Siyâsî ve Edebî Portreler (1968). 9. Edebiyata Dâir (1971). 10. Çocukluğum, Gençliğim, Siyâsî ve Edebî Hâtıralarım (1973). 11. Târih Musâhabeleri (1975). 12. Bitmemiş Şiirler (1976). 13. Mektuplar-Makaleler (1977).
Derlenmiştir.
İslamansiklopedisi, M. Orhan Okay - Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver 'Yahya Kemal'in Dünyası'