Arama

Çağdaş resim çalışmalarını başlatan ilk kadın

Osmanlı Devleti’nin son yüzyılında yaşamış; cesareti, zarafeti ve çarpıcı kişiliğiyle insanları etkileyen, kendine hayran bırakan Mihri Müşfik Hanım, 1914 kuşağı ressamlarıyla aynı dönemde yetişir. Türk kadın ressamlarına eğitim sisteminde yer verilmesine ve kendini göstermesine zemin hazırlayan öncü kadınlardan biridir.

Çağdaş resim çalışmalarını başlatan ilk kadın
Yayınlanma Tarihi: 28.05.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 28.05.2018 19:41

Güçlü bir akademik desen bilgisi ve tekniğine sahip olan Mihri Müşfik, eserlerinde genel olarak portre ve natürmort konularına yöneliyor. Sanatçı, bilinen birkaç figürlü manzara resmi çalışmış olsa da, özellikle dönemin zengin ve aydın kesime mensup kadınlarının portreleri ve natürmortlarıyla tanınıyor. Geniş bir sanatçı ve aydın çevresine sahip Mihri Müşfik, dönemin edebiyat, sanat ve politik yaşamında önemli yerleri olan ünlü kişileri eserlerine model aldığı kaydediliyor.

Çok sayıda kadın portresi çalışmış olan ressamın, bu eserlerinde kadınlar, bazen dönemin modern çizgideki giysi ve takılarıyla, bazense çarşaf içinde ve peçe ardında betimlenir. "Yaşlı kadın portresi", "Namaz Kılan Kadın" ve "Mangal Başında Kadın" adlı eserleriyle konu seçimi bakımından çeşitlilik gösteren sanatçı, duyarlı ve ayrıntıcı yaklaşımını, insan anatomisine hâkimiyetini ve güçlü tekniğini bütün eserlerinde yansıtır.

SANATIN HER ALANINDA YETENEKLİ BİR ÖĞRENCİ

26 Şubat 1886'da Kadıköy Moda'daki Rasim Paşa Konağı'nda dünyaya gelen Mihri Müşfik Hanım, aristokrat bir aileye mensuptur. Babası dönemin Tıbbiye Nazırı Doktor Mehmet Rasim Paşa Tıbbiye'de dersler vermekte ve dekanlık yapmaktadır. Sultan Abdülmecid'in annesi Bezm-i Âlem Sultan, Mihri Hanım'ın büyük halası olur. Sultan Abdülmecid'in eşi Verdicenan Kadınefendi ise Mihri Hanım'ın öz halasıdır.

Özel ders alarak, batılı yaşam tarzı içinde büyüyen Mihri Hanım, edebiyat, musiki ve resim gibi sanatın her alanında yetenekli bir öğrencidir. Ancak o, resme yönelir.

Bu dönemde saraya gidip gelen resme tutkun genç Mihri, Şehzade Selim Efendi'nin eşi Eflâkyar Hanım'ın yaptığı resimlerle ilgilenir. Her ikisi de birer resim yapıp Sultan Abdülhamid'e sunarlar. Sultan resmini beğenerek Mihri Hanım'ı yaklaşık iki yıl eğitim alacağı saray ressamı olan Fausto Zonaro'nun öğrencisi yapar. Zonaro'nun, bugün halen ayakta olan Akaretler'deki binasında yer alan atölyesinde resim dersleri alır.

Bu dönem içerisinde imparatorlukta resim eğitimi alacağı bir okul yoktur. Osman Hamdi Bey'in II. Abdülhamit'ten aldığı izinle 1882 yılında kurduğu Sanayi-i Nefise Mektebi, sadece erkeklere eğitim vermektedir. Zonaro ile tanışması, onun Batı sanatına ilgi duymasına neden olur ve İtalya'ya gitmek için fırsat yaratmaya çalışır.

BİR İTALYAN GEMİSİNE BİNEREK ROMA'YA GİDER

Henüz yirmili yaşlarında genç bir kızın resim eğitimi almak amacıyla Avrupa'ya gitmek istemesinin onaylanmayacağını düşünen Mihri Hanım, dönemin Fransız elçisinin eşi Madam Barrer'den yardım ister ve Barrer'in hazırlattığı sahte bir Fransız pasaportuyla Galata'dan kalkan bir İtalyan gemisine binerek Roma'ya gider.

Roma'da Madam Barrer'in evinde bir süre konuk olsa da, İtalya'da aradığı ortamını bulamaz, kısa süre sonra o dönemin sanat merkezi sayılan Paris'e geçer.

Burada sanatçıların yoğun olarak yaşadığı yer olan Montparnasse'a yerleşir. Mihri Hanım, kendi kazancıyla satın aldığı evin bir odasını Bursa eşrafından bir ailenin oğlu olan ve Sorbonne'da siyasi bilimler öğrenimi gören Müşfik Selami Bey'e (İnegöllü) kiraya verir. Aralarındaki ilişki bir süre sonra aşka dönüşür ve evlenirler. Müşfik soyadını alır.

Paris'te bir davette tanıştıkları Maliye Nazırı Mehmet Cavit Bey sayesinde, Mihri Müşfik'in 1913 yılında İstanbul Kız Öğretmen Okulu resim öğretmenliğine atanmasıyla İstanbul'a dönerler.

KADINLAR EDİLGEN BİR YAPI İÇERİSİNDE DEĞİLDİR

Onun kadınları, Doğu'nun ev, hamam veya saray içindeki odalıklarından değildir. Edilgen bir yapıları yoktur, ancak baştan çıkaran bir yapıya da izin vermez. Sanatçının kadın portrelerine bakıldığında hepsinin eğitimli, zengin ve güçlü kadınlar, yani modern Batılı kadın tipleri olduğu söylenebilir.

Portrelerinde çocukları, bebekleri de resmetmiştir. Mihri Hanım, Maarif Nazırı Şükrü Bey'e, İnas (Kız) Sanayii Nefise Mektebi kurulması yönünde öneri sunar, 1914 yılında da bu öneri dikkate alınarak Eski Darülfünun binası olan Zeynep Hanım Konağı'nda resim ve heykel bölümü olarak okul öğretimine başlar.

Mihri Hanım'ın söz konusu başarıları yanında okula yarışma ve sergileme gibi organizasyonları getirmesi de öğrencilere çalışma motivasyonu sağlar. Mihri Hanım öğrencilerini, açık havada resim yapmaya, modelden çalışmaya ve ilk kez toplu bir sergi açmaya teşvik eder. Mihri Hanım, öğrencilere poz verecek model bulunamayınca, antik heykelleri, hamamlardan topladığı yaşlı kadınları, 1917 sonrasında İstanbul'a gelen Beyaz Rusları, okulun hademesi Ali Efendi'yi ve yüz küsur yaşındaki Zaro Ağa'yı model olarak okula getirir. Pek çok kadın ressamın yetişmesinde katkısı olur: Nazlı Ecevit, Aliye Berger, Fahrelnisa Zeid gibi.

Paris'ten İstanbul'a döndüğü dönemlerde Tevfik Fikret, Rıza Tevfik ve Hüseyin Cahit'in portrelerini yaparken, renkli bir edebiyat çevresi içerisindedir. Tevfik Fikret ile dostluğu, şairin 1915'te ölümüne dek devam eder. Öyle ki Fikret öldükten hemen sonra Roma'da öğrendiği teknikle yüzünün kalıbını alan kişi de Mihri Hanım olacaktır. Mihri Müşfik tarafından balmumu ile alınan yüz maskı, Aşiyan'daki Tevfik Fikret Müzesi'nde sergilenmektedir.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN