Göstergebilimin, Ortaçağ öğretilerinde, İncil tefsirlerinde, yazınsal teorilerde, gizemli ve kurgusal olayların açıklanmasında birleştirici ve bütünleştirici bir unsur olarak kullanılabileceği hususuna dikkatleri çekerek, bu farklı bilim dalının kullanım alanının genişletilebileceğini savunmuştur.
Günlük hayatta karşılaşılan birçok kültürel fenomeni, düşünsel temelden yazınsal açıklamalara dönüştüren ve bunları işaretlerin teorik bir öğretisi şeklinde kurgulayan kişi olarak bilinmektedir. Tam bir Ortaçağ uzmanıdır ve beş dili anadil seviyesinde konuşabilmektedir. Yazarın ilgi çekici soyadının kaynağı bilinmese de, nüfus müdürlüğünden bir memur tarafından, yetim olan büyükbabasına verildiği ve muhtemelen "ex caelis oblatus" (cennetten gelen armağan) söyleminin kısaltılmışı olduğu düşünülmektedir.
Düşünsel alanda "Dedalus" takma adıyla bilinen ünlü yazar, 5 Ocak 1932'de İtalya'da küçük bir kasaba olan Alessandria'da dünyaya geldi. Muhasebeci olan babası Giulio, hükümet tarafından savaşa çağırılınca, annesi Giovanna ile birlikte Piedmontese dağlarının eteğinde hayatını devam ettirir. Bu savaş sürecinde, yaşadıkları kırsalda düşünsel hayatı şekillenen Eco, faşistlerle partizanların siyasi erk mücadelesini heyecanlı ama dingin bir ruhla izledi. Söz konusu süreç sonraları, ünlü düşünürün otobiyografi tadında yazacağı, ikinci romanı "Foucault's Pendulum" un altyapısını oluşturacaktı.
Ailesinin maddi koşulları elvermediğinden, Umberto bir Katolik okuluna devam eder, ardından da, babası kendisinin hukuk eğitimi almasında ısrar etse de, öğrenimini Torino Üniversitesi'nin ortaçağ felsefesi ve edebiyat dallarında tamamlar.
Mezuniyetinden sonra genç Umberto bir yandan Torino Üniversitesi'nde dersler verirken bir yandan da İtalyan resmi yayın kurumu RAI'de görev yapar. Onlarca akademik kurumdan onur doktorası alan yazar, 1962 yılında kendisi gibi akademik bir geçmişi olan, Renate Ramge adında Alman bir sanat hocası ile evlenir. Daha sonraki yıllarda bu evlilikten bir erkek bir de kız çocuk sahibi olurlar.
1971 yılında, Bologna Üniversitesi'nde yine Göstergebilim profesörü olarak dersler vermeye başlayan Eco, teorilerine ve felsefik düşüncelerine sağlam bir altyapı oluşturma sürecine girdi. 70'li yıllar boyunca, işaretlerin düşünsel çözümlemeleri ile ilgili teorilerini sürekli geliştirerek, bunlar üzerine birçok kitap yazdı. 1973 yılında, birtakım gazeteler için kaleme aldığı makalelerden "Il Costume di Casa" adıyla yine bir derleme kitabı oluşturdu. 1974 yılına gelindiğinde, başkan yardımcılığını yürüttüğü Uluslararası Göstergebilim Öğretileri Derneği için ilk defa bir konferans düzenleyen ünlü edebiyatçı, bu öğretinin, diğer bilim dallarının amaçlarına yönelik eleştirel bir bilimsel davranış şekli olduğunu belirtti
( 1979'da bu konferansta değindiği önemli konulara ilişkin söylemlerini kitap haline getirerek, A Semiotic Landscape adıyla yayınladı). Bu çalışmalardan sonra, 70'li yılların sonlarında bir göstergebilim profesörü olarak ünlenen Eco, bilimsel kariyerinden roman yazarlığına doğru hiç umulmadık radikal bir dönüşüm gösterdi.
EDEBİYAT VE FELSEFE ÜZERİNE SEMİNERLER
Harvard, Stanford, Yale dâhil Amerika'nın ve pek çok ülkenin önde gelen üniversitelerinde edebiyat ve felsefe üzerine seminerler veren değerli düşünür, 2001-2005 yılları arasında yayınlanan makalelerinden oluşan ve ülkemizde 2012 yılında basılan "Yengeç Adımlarıyla – Sıcak Savaşlar ve Medyatik Popülizm" adlı eserinde aydınlanmayı ve sağduyuyu şu sözlerle özetliyor: "Aydınlanmacı entelektüel bir etik için gerekli koşul, yalnızca her inancı değil, bilimin bize mutlak gerçekler olarak sunduklarını da eleştiriye açmaktır… Akıl yürütmenin mantıklı bir biçimi vardır. Ayağımız yere basıyorsa, söyleyeceklerimizi herkes kabul etmelidir; çünkü felsefede de sağduyuyu dikkate almak gerekir."
Antropolojiye, göstergebilime ve Orta Çağ Avrupası'na özel bir ilgi duyan yazar, yakın bir geçmişte gerçekleştirilen bir röportajında entelektüel olmayı şu sözlerle açıklar:
"Bana sorarsanız yaratıcı bir şekilde yeni bilgiler üreten her kişi entelektüel sayılmalıdır. Örneğin, yeni aşılama yöntemleriyle daha sağlıklı bir elma üretmeyi becerebilen bir çiftçi entelektüel bir yaratıcılığa sahiptir. Öte yandan, Heidegger'in düşünce sistemini hayatı boyunca aynı yöntemlerle derslerinde, seminerlerinde açıklamaya çalışan bir felsefe profesörünün entelektüel yaratıcılığından şüphe etmek gerekir. Eleştirel yaratıcılık – mevcut yapıları eleştirmek, ya da daha iyi yapılmasını sağlayacak bir yöntem geliştirmek – entelektüel düşünce yapısının yegâne göstergesidir."
Yirmiden fazla eseri Türkçeye çevrilmiş olan İtalyan düşünürün ilk bilimsel çalışması, henüz yirmi dört yaşındayken 1956 yılında yayınlanır. Daha sonraki yıllarda birbirinin peşi sıra yayınlanan ve dilimize de çevrilen mesleki eserlerinden en önde gelenleri arasında Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik (1959), Yanlış Okumalar (1963), Güzelliğin Tarihi (2004) ve Çirkinliğin Tarihi (2007) sayılabilir.
Edebiyat dünyasında şöhretini ilk romanı Il Nome della Rosa – Gülün Adı (1980) ile yakalayan Umberto Eco'nun bugüne kadar yayınlanan altı romanı vardır. Tüm romanları dilimize çevrilen ünlü yazar, eserlerinde kendinden bir parça olduğunu itiraf ederken şöyle der: "Bir karakter yarattığınızda ona kendinize ait kimi kişisel anılarınızı, gözlemlerinizi yüklersiniz. Bir bakıma kimliğinizi romandaki karakterlere dağıtır, bir kurgu romanı dahi otobiyografik kılarsınız."
SEKİZ MİLYONDAN FAZLA SATAN BİR KİTAP
Sekiz milyondan fazla satarak sahibine ün ve para kazandıran Gülün Adı, on dördüncü yüzyılda bir manastırda zehirlenerek öldürülen bir rahibin ardından yaşanan olayları konu alan bir romandır. Sonraları beyaz perdeye de aktarılan bu hikâyede başrolü oynayan Sean Connery, teolojik bir tartışmayı sonlandırmak üzere manastıra gelen ve bilinmeyen nedenlerle ardı ardına hayatını kaybeden rahiplerin izini sürmeye çalışan gözü pek ziyaretçiyi canlandırmıştı.
İtalyan filozofun son romanı, 2010 yılında yayınlanan Il Cimitero di Praga – Prag Mezarlığı' dır. Okurların büyük ilgi gösterdiği bu roman bir belgeseli andırmaktadır. Hikâyede adı geçen kişiler gerçektir ve bir dönemin iç yüzünü anlatır. 1897 yılında gerçekleştirilen bir suikastı araştırmakla görevlendirilen bir ajanın gözünden on dokuzuncu yüzyıla girerken Avrupa kıtasında baş gösteren ırkçılığın ve antisemitizmin gerisinde yatan olayları inceleyen eserde, Nazi Almanyası'nın Yahudi soykırımına neden olduğu iddia edilen Siyon Bilgelerinin Protokolleri de Prag Mezarlığı'nı ilginç kılan belgeler arasındadır.
TveK'dan Umberto Eco' nun kitaplarını satın almak için tıklayın…