"82-1 Mühimme Defteri" adı altında 1618 ve 1619 yıllarına ait 743 Divanıhümayun kararının yer aldığı eserde, İstanbul'un o dönem kronikleşen sorunlarından tütün yasağı, adalet anlayışının devlet mekanizmasında etkin rolü, Avrupa'dan kovulup yalnızca Osmanlı'nın kabul ettiği Musevilerin ekonomik ve toplumsal sıkıntılarının çözümünün bulunmasına ilişkin olaylara ışık tutuluyor.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, yaptığı açıklamada, Osmanlı Devleti'nin en önemli karar alma organı olan ve Fatih Sultan Mehmed'in hükümdarlığı sırasında düzenlediği bir kanunname ile çalışma düzeni ve protokol kuralları sistematik hale kavuşturulan Divanıhümayun'un, Osmanlı tarihi ve kültürünün anlaşılıp, doğru bir şekilde yorumlanmasında en temel kurumsal kimliklerden biri olduğunu dile getirdi.
Divanıhümayun teşkilatı ile ilgili akademik literatürde atıf alan birçok yayın ve eserin asıl kaynağının, bu teşkilata dair devletin bizzat kendi ürettiği kural koyucu ve düzenleyici metinleri olduğuna dikkati çeken Ünal, şunları söyledi:
"Osmanlı Devleti'nin idari, hukuki, askeri, ekonomik, dini, sosyal ve benzeri alanlardaki çeşitli uygulama ve politikaları, kanun ve emirleri, dış politika ve devletlerarası münasebetlerle ilgili muhtelif meseleler, çeşitli kimselerin şahsi şikayet ve davaları bu defterlerdeki kayıtların ana konularını teşkil etmektedir. Bu sebeple söz konusu defterler hem ait oldukları devrin genel bir fotoğrafının zihinlerde canlanmasını sağlayacak verileri hem de genel olarak Osmanlı tarih, kültür ve medeniyetinin, özel olarak da bizim ve Osmanlı coğrafyası üzerinde bugün devlet kurmuş olan diğer milletler ile Osmanlı'nın komşusu olan devletlerin siyasi, sosyal, iktisadi ve askeri tarihlerine ışık tutacak bilgileri içine alan çok önemli tarihi kaynaklar olma özelliğini taşımaktadır."
Mühimme defterlerinin birçok konuda birbirinden farklı yerlere gönderilmiş fermanları bir arada bulunduran ve başka nüshaları bulunmayan belge koleksiyonları olma vasfını taşımalarının, onlara ayrı bir değer kattığını da vurgulayan Ünal, "Kurumumuz bu gerçekleri göz önünde bulundurarak 1993-2020 yılları arasında, Osmanlı Arşivi envanterinde kayıtlı bulunan 400'den fazla Mühimme defterinden, Kanuni Sultan Süleyman'dan IV. Murad'a kadar uzanan yaklaşık 75 yıllık bir zaman diliminin değişik dönemlerine ait 10 adedini, tıpkı basımları ile birlikte yayımladı." diye konuştu.
ÖNEMLİ REFORMLAR YAPILMAK İSTENİYORDU
Başkanlığın 2020 yayın planlaması kapsamında önemli defter serisinde Sultan I. Mustafa ve II. Osman (Genç Osman) dönemlerine ait 82-1 numaralı defterinin yer aldığına işaret eden Ünal, şunları kaydetti:
"Defterde bulunan hükümlerin çoğunluğu II. Osman dönemine aittir. Osmanlı tarihinde II. Osman dönemi çalkantılı olmasına rağmen önemli reformların yapılmak istenmesiyle ön plana çıkıyor. Böylesine mühim bir dönem için vazgeçilmez nitelikte olan Divanıhümayun yani bugünkü karşılığı ile Bakanlar Kurulu kararlarının kaydedildiği Mühimme defterinin analitik değerlendirmesi yapılarak okuyucuya sunuldu. Eserimizde 1618 ve 1619 yıllarına ait 743 karar yer alıyor. Bu çalışmada tarih kitaplarında sıkça karşılaştığımız ve 17'nci yüzyılla özdeşleşen vakaları görmek mümkün."
Kitapta yer alan kararlara ilişkin bilgi veren Ünal, "Halkın şikayetleri ve devlete karşı işlenen suçlar" başlığı altında bazı yolsuzlukların dikkat çektiğini belirterek, "O dönem tedavülde olan akçeleri eritip ayarı düşük olarak yeniden basan ve bu sebeple enflasyonist etkilere yol açanlar hakkında devletin gereken idari ve hukuki yaptırımları sonuna kadar kullandığı görülüyor. Buna göre, defterdeki 97 numaralı hükümde, 'Tedavüldeki akçeleri kırkıp kalpazanlık yapan Veli'nin, oturduğu Drama kasabasından sürgün edilmesi' bu hukuki yaptırımlara örnek oluşturuyor." ifadesini kullandı.
AZINLIKLARIN KORUNMASI
Yine azınlık haklarının korunması ve gözetilmesi ile ilgili "Sakız Kalesi'nde oturan Yahudilerin, "kale duvarını delip hendeğe mezbele döktükleri ve civar yerlerden Sakız'a gelen Yahudilerin vilayeti sıkıntıya soktukları" gibi gerçek dışı ithamlarla rencide edilmelerine izin verilmemesi" şeklindeki 257 numaralı hükmün, Osmanlı'da barış ortamının sağlanması konusunda güzel bir örnek oluşturduğunu vurgulayan Ünal, şöyle devam etti:
"Devlete ve kanunlara karşı suç işleyen Osmanlı bürokratları ve bunlarla ilgili yapılan idari işlemler de defterlerde yer alıyor. 367 numarada kayıtlı "Budin eski Defterdarı Ahmed'in, Karaman Defterdarı olduğu dönemde çok miktarda devlet malını zimmetine geçirdiği iddiasından dolayı Divanıhümayun'da yargılanmak üzere dersaadete gönderilmesi." şeklindeki hüküm de "zimmet suçu" ile ilgili yapılan işleme örnek teşkil ediyor."
Ünal, kitapta "İstanbul'un iaşesi" başlığı altında Osmanlı İmparatorluğu'nun en büyük kenti olan İstanbul'un, imar ve iskanı, su meselesi, et ihtiyacı, zahiresinin temini, ürünlerin piyasa fiyatlarının üstünde satılmaması gibi konuların da yine birçok hükme konu olduğuna işaret ederek, "Defterdeki 364 numarada kayıtlı 'İstanbul zahiresi için satın alınacak koyunların, bazı yeniçeri, sipahi vesaire askeri halkı tarafından, satıştan menfaat sağlamak amacıyla reaya ile iş birliği yapılarak piyasa fiyatının üstünde satılmasına ve bunları getiren çobanların yollarda rencide edilmelerine izin verilmemesi' şeklindeki karar, piyasada yaşanması muhtemel karaborsa ve stokçuluk faaliyetlerinin önüne geçmek için alınan önleyici ve düzenleyici tedbirlerden biri olarak yorumlanabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Kararlar arasında "eşkıyalık hareketleri ve devletin buna karşı aldığı önlemlere" de geniş yer verildiğini anlatan Ünal, 'Narh, resmi ölçüler, hububat ihracı' gibi iktisadi konularla ilgili olarak da "Gıda maddelerinin değerinden fazlaya sattırılmaması, zahirenin harice kaçırılmaması, koltukçuluk (izinsiz ticaret) yapanlara izin verilmemesi, resmi arşın, kile ve damgaların kullanılması, hafta pazarının kurulması ve kalpazanlık yapanlara izin verilmemesi" gibi hükümlerin yer aldığında dikkati çekti.
TÜTÜN YASAKLARI
Ünal, kararlar içerisinde vakıf idarelerinin teftiş ve problemlerinin de yer aldığına değinerek, İstanbul'da tütünün yasaklanmasına dair önceden ferman çıkmasına rağmen 1618-1619 tarihli defterlerde birçok bölgeye tütün ekilmesi, biçilmesi, pazarlarda satılması ve evlerde içilmesinin yasaklandığına dair emirler gönderildiğinin görüldüğünü anlattı.
Defterde mevcut 238 numarada kayıtlı "Anadolu eyaletindeki kaza, kasaba ve köylerde tütünün içilmesi, ziraati ve satılması yasağına dair Sultan Mustafa Han zamanında verilen ferman yeni Padişah zamanında da geçerli olduğundan, kadıların yasağı titizlikle uygulamaları" şeklindeki hükmün tütün yasakları ile doğrudan ilgili olduğunu belirten Ünal, "Bu defterin yayımlanması ile 1618-1619 yıllarına ait devlet gündemi ve bu gündemin tarih araştırmaları yönünden karanlıkta kalmış bazı noktaları aydınlanmış olacaktır. Eserimiz, dönem çalışan akademisyenlere ve tarih meraklılarına yaşanan süreci derli toplu şekilde tek bir kaynaktan tetkik etme fırsatı sunmaktadır." dedi.