Gestalt psikologları zihne ulaşan verilere anlam yükleme işlemi, yani algı üzerine yaptıkları çalışmalarla öğrenmenin bilişsel yönüne dikkat çekmektedirler. Bu akımın temsilcileri olan Gestalt okulu psikologları Piaget ve Bruner'e göre öğrenme kişinin davranımda bulunma kapasitesinin gelişmesidir. Davranışçılar insan davranışlarını uyarıcı- davranım(tepki) kalıbı içerisinde görmektedirler.
Gestalt'çılar bu durumu reddeder. Gestaltçı yaklaşımın özü "Bütün, tüm parçaların toplamından büyüktür" cümlesiyle açıklanmaktadır. Ayrıca Gestalt psikolojisinin hareket noktası "kavrama" kavramı ile açıklanmaktadır.
Gestalt görüşüne göre öğrenme içgörü yoluyla olmaktadır.
Piaget'e göre insan zihni kendisine ulaşan her şeye anlam bulmaya çalışan dinamik bir bilişsel yapı gurubudur. Bu anlam bulma öğrencinin deneyimine, sahip olduğu kültüre, etkileşimin doğasına ve öğrencinin bu süreçteki rolüne göre değişebilir. Bireylerin zihinsel gelişimi, olgunlaşma (fiziksel olgunlaşma), deneyim (Yakalama, hareket etme, somut objeler üzerine düşünme ve onunla ilgili süreçler doğrultusunda düşünme), sosyal etkileşim (Oynama, konuşma, başkaları ile iş yapma) ve dengeleme (olgunlaşma deneyim ve sosyal etkileşim süreçlerini bir araya getirerek zihinsel yapıyı oluşturma) olmak üzere dört etkenden etkilenir.
20. yüzyılın ortalarında Almanya'da ortaya çıkan, adını Almanca şekil ya da form anlamına gelen "gestalt" sözcüğünden alan, bilişsel süreçler içerisinde algı ve algısal örgütlenme konularına yoğunlaşan psikoloji teorisinin temelini oluşturan prensiplerdir.
Gestalt kuramının ana bileşenleri olan Gestalt İlkeleri, tasarımda görsel algıyı açıklamak amacıyla kullanılır. Bu ilkeler şunlardır:
Yakınlık İlkesi: Bu ilkeye göre insanlar çeşitli nesneleri algılarken birbirine yakın olanları grup oluşturarak algılarlar. Bu ilke günlük hayatta sık sık reklam amblemlerinde, olayın ilişkili yönünü vurgulamak için kullanılır.
Benzerlik İlkesi: Bu ilkeye göre eğer parçalar birbirine benziyorsa, bu çeşitli parçalar algısal olarak birbirleriyle gruplanır. Bu benzerlik; şekil, renk, gölgelendirme ya da bu gibi diğer özelliklerle meydana gelebilir. Algı sıraları benzerlik ilkesinden kaynaklanır.
Tamamlama (Kapatma) İlkesi: Bu ilkeye göre nesneler tamamlanmasa bile insanlar bu nesneleri bütün bir şekil, harf, resim gibi algılar. Yani resmin bütünün bazı parçaları olmadığı zaman bizim algımız bu görsel parçaları tamamlar. Araştırmalar gösteriyor ki aklın bir şekli tamamlamasının nedeni şekli duyu aracılığıyla tamamlanmış şekilde algılaması değil, uyaranların etrafındaki düzeni arttırmak içindir.
Simetri İlkesi: Bu ilkeye göre akıl nesneleri simetrik olarak ve bir merkez noktası etrafında şekillendirerek algılar. Nesneleri eşit sayıda simetrik olarak bölmek algısal olarak memnuniyet vericidir. Sonuç olarak birbirine bağlı olmayan iki simetrik parça olduğunda akıl algısal olarak uyumlu bir şekil oluşturmak için onları birleştirir. Birleşik simetrik nesne oluşturmak için grup olan nesneler simetrik nesneler arasındaki benzerliği arttırabilir.
Ortak Kader İlkesi: Bu ilkeye göre nesneler düzgün bir yörünge şeklinde ilerleyen sıralar olarak algılanır. Araştırmacılar görsel duyu şekilleri (modeliteleri) kullanarak insanların yörünge üzerindeki hareketli unsurlardan oluşan objeyi algılamasını bulmuşlar. Bu ilke aynı hareket eğilimi ve sonuçta aynı yörünge üzerinde olan bir araya gruplanmış nesneleri ifade eder.
Devamlılık İlkesi: Nesnelerin parçalarının bir grup oluşturuyormuş gibi algılanma eğiliminde olduğunu ve bu sebeple bir nesnenin parçalarının, yan yana konumlandırıldıkları durumda algısal bütünlük yarattıklarını belirtir. İki nesnenin kesişmeleri durumunda, bireyler bu iki nesneyi iki ayrı bölünmemiş nesne şeklinde algılarlar. Uyarıcılar, kesişime rağmen ayrı görünmeyi sürdürürler. Keskin ve net yön değişimleri olan nesneleri grup olarak görüp tek bir nesne olarak algılamaya daha az eğilimliyizdir.
İyi Gestalt İlkesi (Prägnanz İlkesi): Eğer bir nesnenin parçaları düzenli, yalın ve sıralı bir örüntü oluşturuyorlarsa grup oluşturuyorlarmış gibi algılanırlar. Bu yasadan çıkarılabilecek şey şudur: Bireyler dünyayı algılarken karmaşık ve yabancı olanı ortadan kaldırırlar ki gerçekliği en yalın haliye gözlemleyebilsinler. Konu dışı uyarıcıları dikkate almamak aklın çevresini anlamlandırmasına yardımcı olur. Algılama sırasında yaratılan bu anlam, zihnin konumsal ilişkilerden üstün tuttuğu evrensel düzen unsurlarının yardımıyladır. İyi Gestalt İlkesi, tüm gestalt teorisinin temeli olan netlik fikrine odaklanır. Bu yasa aynı zamanda Prägnanz İlkesi olarak da adlandırılır. Prägnanz, direkt olarak "özlülük" anlamına gelen Almanca bir kelimedir ve belirginlik, netlik ve düzenlilik anlamlarını taşır.
Geçmiş Deneyim İlkesi: Geçmiş Deneyim İlkesi'ne göre bazı koşullarda görsel uyarıcılar geçmiş deneyimlere göre kategorize edilir. Eğer iki nesne mekânsal yakınlık içinde veya küçük zaman aralıklarında birlikte gözlemlenmişlerse bu nesnelerin birlikte algılanma ihtimali yüksektir.