Psikolojide yarım kalmışlığı açıklayan bir kavram var. Zeigarnik Etkisi. İsmini onu keşfeden bilim adamından almış. Rus Bluma Zeigarnik'in keşfettiği etkiye göre sonlandırılmamış işler, zihni meşgul ediyor. İş bitince zihnin meşguliyeti de bitiyor ve zihin rahatlıyor.
RESTORANDAN ÇIKAN MERAK
Rus Psikolog Bluma Zeigarnik, Berlin'de Doktorası için araştırma yaparken Profesörü Kurt Lewin ve diğer psikolog arkadaşlarıyla Berlin üniversitesi restoranına gider. Grubun siparişlerini tek bir garson alır ancak siparişleri hiçbir şekilde kaydetmez. Bu durum Profesör Kurt Lewin'in dikkatini çeker ve Zeigarnik'e, garsonların henüz hesabı ödememiş müşterilerin siparişlerinin detaylarını, hesabı ödemiş olanlardan daha iyi hatırladıklarını fark ettiğini söyler.
Daha sonra Lewin restorana geri döner ve masayla ilgilenen garsonu bulur ve ona bu kadar siparişi aklında nasıl tuttuğunu sorar. Tuhaf olan durum, garson servis ettiği psikolog grubunu hatırlamıyordur bile. Garsonun cevabı gayet basittir. Garson, siparişleri aklına yazdığını, yemeği masaya getirdikten sonra siparişi zihninden sildiğini söyler.
Lewin restorandan ayrılır ve Zeigarnik'in yanına gelir. Ona, "Garsonlar siparişleri sadece servis süresince hatırlıyorlar ve servisi tamamladıklarında siparişler hafızalarından buharlaşıp uçup gidiyor." der. Bu, Zeigarnik'in henüz tamamlanmamış işlerin bellekte farklı bir konumu olup olmadığını ve bitmiş işlerden daha iyi hatırlanıp hatırlanmadığını merak etmesine yol açar.
Zeigarnik ve hocası Kurt Levin, konuyla ilgili çeşitli çalışmalar yaparlar ve karşılaştıkları sonuç, bitirilmemiş işlerin zihni meşgul etmeye devam ettiği olur. Oysa iş bittiğinde, zihin bu meşguliyetten kurtulmakta ve o durumu kolayca silmektedir. Bunun üzerine Zeigarnik, bu durumla ilgili bazı deneyler yapmaya başlar.
BELLİ RENKTEKİ BONCUKLARI, KENDİLERİNE VERİLEN SIRADA DİZMELERİ İSTENDİ
Zeigarnik, bir takım deneklerden, bir seans içinde birden fazla defada, belli renkteki boncukları, kendilerine verilen sırada dizmelerini ister. Ancak, Zeigarnik bazen, boncuk dizilmesi esnasında, deneklere engel olup, boncuk dizme işini yarım bıraktırır. Söz gelimi, her bir denekten, on beş defa ve istenilen sırada boncuk dizmesi istendiğinde, bu on beş adet dizme işlemi içindeki herhangi üç adedinde, boncuk dizme işlemi yarım bıraktırılır. Daha sonra Zeigarnik, aradan belli zaman geçtikten sonra, deneklere, hangi dizimlerin akıllarında kaldığını sorduğunda, "kendilerine yarım bıraktırılan boncuk dizimleri" olduğunu söylerler.
SAKİN ZİHİN İLE OKUMAK GEREKLİ
Bir grup deneğe, bir roman okumaları ve romana ait detayları aktarmaları istenir. Detayların hatırlanması konusunda, deneklerin romana, beklenilen düzeyde konsantre olamadığı görülür. Bir başka deneyde ise, tamamlanmamış işleri olan ancak, bu işleri tamamlamaları için kendilerine plan yapmalarına izin verilen kişilerin (işleri tamamlamaları için değil, tamamlanmamış işlerin nasıl tamamlanacağına yönelik plan yapmaları için) okudukları romana ait detayları daha iyi hatırladıkları görülür. Buradan şu anlam çıkmaktadır ki, zihnin bilinçdışı çalışan kısmı, başka bir işe daha rahat geçebilmesi için, bir evvelki işin bitirilmesi doğrultusunda, bilinç dâhilinde çalışan kısma (prefrontal kortekse) plan yapması için baskı yapmaktadır. Aksi halde, sonraki işler (belki de bütün bir hayat) negatif olarak etkilenebilecektir.
TAMAMLANAMAYAN PUZZLE
Zeigarnik deneylerinden altmış yıl sonra, Kenneth McGraw, deneye katılan deneklerden belli bir ödül karşılığında olmak üzere zor bir yapbozu yapmalarını istedi. Deney başladıktan belli bir süre sonra hiç kimseye, yapbozu tamamlamasına fırsat verilmedi ve deneyin bittiği söylendi. Ancak deneklere, yapbozları tamamlamadıkları halde ücretleri ödendi. Deneyi tertipleyen uzmanlar, deneyin yapıldığı ortamdan ayrıldılar. Ancak deney, asıl bundan sonra başlıyordu. Deneye katılanların büyük çoğunluğu, kendilerinden istenmediği halde, deneyin yapıldığı ortamda kalarak yapbozu tamamlamaya devam ettiler.
Geçmiş dönemde, okuldayken, çözdüğümüz problemlerden çok, çözemediklerimiz akıllarımızda kalmır. Kısacası geçmiş dönemde planlayıp da gerçekleştiremediğimiz projelerimize ait başarısızlıklar bize, Zeigarnik Etkisi olarak ve "keşke" şeklinde geri döner. Peki, Zeigarnik Etkisi, diğer her zihin faaliyetleri gibi, insanoğluna ne tür bir fayda sağlar?
ZEİGARNİK VE SORUMLULUK DUYGUSU
Sorumluluk duygusu, beynimizin düşünen kısmına ait değildir. Bunun da anlamı, sorumluluk denen mekanizma, genellikle, düşündüğümüz için değil, limbik sistem (beynimizde, duygu sistemimizin olduğu bölüm) tarafından gönderilen elektrik sinyalleriyle, düşünen beynimizin (prefrontal lop) uyarılması ve harekete geçmemiz şeklinde gündeme gelmektedir.
Sorumluluk duygusu ile harekete geçen bu mekanizma, bireyin kendisini ve içinde yaşadığı grubu, tehlike veya tehdit altındaki durumlarda korumak adına bireyi, görev döngüsünü yarım bırakmadan tamamlamaya zorlayacaktır. Beynimizin duygusal formunu oluşturan ve bize sorumluluğumuzu hatırlatan beyin mekanizmasının gerek dış, gerekse iç etkenler ile uyarılması sonucu, bu kısımdan çıkan sinyaller prefrontal yani beynimizin düşünen, karar alan kısmına ulaşır. Böylece, düşünen beyin, sorumluluk merkezinden aldığı emri yerine getirmeye, tamamlanmamış döngüyü tamamlamaya çalışır.
İŞ YAŞAMINDAKİ ETKİSİ
İş hayatında özellikle satış taktiklerinde bu etki oldukça yaygın kullanılmaktadır. İnsan kaynakları departmanları ise, çalışanların motive olması ve işe yönelmesi için böyle keyifli yöntemleri sıklıkla kullanır. Elbette amaç çalışanın sadece işini yapması ve Zeigarnik'in etkilendiği garson gibi; yalnızca işini bitirmesi değil. İnsan kaynakları profesyonel iş hayatında, hem yemeklerin iyi bir servisle sunulmasını hem de çalışanın bunun keyfini yaşamasını hedefler. Aynı zamanda bazı işleri yarım bırakarak beynin ona yönelmesini ve tamamlamak için gayret göstermesini de bir çalışma taktiği olarak kullanabilir. Böylece çalışanlar güdülenerek zamanı doğru kullanabilir ve başarıya daha kolay ulaşabilir.
EĞİTİMDE YARARLI BİR ETKİ
Yapılan araştırmalara göre, öğrencilerin molalar halinde ders çalışması konuyu daha iyi anlamalarını sağlıyor. Çalışılan ders aniden bölündüğünde zihnin tamamlamak istemesinden dolayı akılda kalıcılığını sürdürüyor.
EDEBİYATTA ZEİGARNİK ETKİSİ
Charles Dickens'ın eserlerinin çoğu, daha sonra tamamlanarak yayımlanmış olsa da, önceden tefrika halinde basılırdı. Burada amaç, okuyucuda merak uyandırmak, okuyucunun esere olan ilgisini canlı tutmak ve aklında kalmasını sağlamaktı.
Bunun gibi bizim edebiyatımızda da gazetelerde tefrika olarak yaylanmış birçok eser mevcut. Okuma oranlarının da bununla beraber artması gözle görülür bir gerçek.
"DEVAM EDECEK…"
Televizyonun hayatımıza girmesinden önce radyo istasyonlarından yapılan cızırtılı yayınların seslerini duymak gerek aslında. Tüm aileyi bir radyo önünde toplar, görünmez ama duyulur, bilinmez ama hayal ettirir radyo tiyatroları, "devamı yarın"lar bu etkinin birer temsilcisi değiller miydi?
Şimdi de Zeigarnik Etkisi televizyon dizilerinde de bolca kullanılıyor. "Devam edecek" şeklinde yarım bırakılan bir dizi finali, yarım kalmışlık etkisiyle seyircinin aklında kalıyor. Bu etkiyi geniş izleyici kitlelerine konuşan veya sunum yapan kişiler de kullanıyor. Konuşmayı kişisel bir anı ile açan sunucu, bu anının nasıl sonlandığını anlatmadan konuşmanın diğer kısımlarına geçiyor. İzleyici hikayenin nasıl bittiğini bilmek istediğinden dikkatle konuşmayı dinliyor.
KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ ETKİ İLE ORANTILI
Zeigarnik Etkisi'nin sizi ne kadar etkileyeceği kişilik özelliklerinize bağlı. Örneğin yargılayıcı-algılayıcı ölçeğinde ne tarafa daha yatkın olduğunuz gibi. Daha yargılayıcı iseniz, bir hikâyenin sonunu duymak sizin için önemlidir, çünkü netice ihtiyacınız yüksektir. Daha algılayıcı iseniz ise, hikâyenin sonunu duyup duymamak sizin için çok önemli olmayabilir.
ZAMAN ETKİNİN DE İLACI
Zamanın unutturma ve duyarsızlaştırma etkisi uzun vadede Zeigarnik Etkisi'nden çok daha baskın olduğu için, anımsamaların veya hatırlamaların gücü azalır.
(Derlenmiştir.)